2. Yeditepe Bienali Nuruosmaniye Camii Mahzen'de devam ediyor
2. Yeditepe Bienali Nuruosmaniye Camii Mahzen’de devam ediyor. 7 Mart’a kadar sergilenecek olan eserler, mahzenin su ile ilişkisini vurgulayan bir tür iniş ve ağırbaşlılığı esas alıyor.
24 Ocak 2022 - 13:25
Nuruosmaniye Mahzen’de Geleneksel Sanatlarımız Yeni Bir Akışla Buluşuyor
2. Yeditepe Bienali Nuruosmaniye Camii Mahzen’de devam ediyor. 7 Mart’a kadar sergilenecek olan eserler, mahzenin su ile ilişkisini vurgulayan bir tür iniş ve ağırbaşlılığı esas alıyor.Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Fatih Belediyesi ve Klasik Türk Sanatları Vakfı’nın işbirliği ile 7 Ocak’ta başlayan 2. Yeditepe Bienali 20 Ocak itibariyle Fatih Cam Küp Galeri ve Nuruosmaniye Camii Mahzen’deki sergilerle ile devam ediyor. 7 Mart’a kadar sergilenecek olan eserler, mahzenin su ile ilişkisini vurgulayan bir tür iniş ve ağırbaşlılığı esas alıyor.
Serginin küratörü, uluslararası sanat çevrelerinin yakından tanıdığı Berkan Karpat, Nuruosmaniye Camii Mahzen’de 17 eser sergilendiğini belirterek, “Çerçeve içi Çerçeve dışı” teması ile yola çıktığımız 2. Yeditepe Bienali, 'içeride' kaybettiğimizi 'dışarıda' aramanın sonuçlarına ilişkin soruları da beraberinde getiriyor. Bu kapsamda mahzendeki çalışmalarımız da, geleneksel sanat eğitimi almış sanatçıların sanat icrası ve sergileme tarzları hakkındaki sorularını görünür kılma çabasının sonucu olarak yer alıyor. Böylece daha çok hem çağdaş sanatın hem de geleneksel sanatın sergileme pratiklerinin geleceğine dair umut ve umutsuzlukların dile gelmesi diyebiliriz” dedi. Mahzende sergilenen eserlerin, enstalasyon anlamında bir “yerleştirme” değil bir tür “yerini arama” “her şeyin zaten yerli yerinde olduğu”na dair kadim Anadolu bilgeliğinin çağrısını işitmeye ve duyurmaya dair bir teklif olduğunu hatırlattığına dikkat çeken Karpat, sözlerini şöyle sürdürdü:
Yeni bir akışın başlangıcı
“Anadolu bilgeliği bize her şeyin yerli yerinde olduğu bir alem tasavvurunu gösterir. Eserler, yerleştirmenin ötesinde bu coğrafyanın mirasını teşekkül ettiği mekanlar olan kitap ve mimaride yerini arama çabasının bir tezahürü olarak görülebilir. Her eserin kendine ait bir sergileme biçimi vardır ve her sanatçı eserini üretirken bu konuyla karşılaşır, ona çözüm üretir. Mekanı geleneksel Türk sanatının bir laboratuvarı olarak düşünürsek, eserler de sanatçıların yön alma denemesinin işareti. Onu da mahzende yaşatıyoruz. Bu kısmen ve yeni bir akışın başlangıcına da bir işaret veriyor.”
Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan ise “Bienal” gibi kapsamlı bir kültür sanat etkinliğinin, Fatih’te, sur içinin eşsiz güzellikteki mekânlarında gerçekleştirilecek olmasından duyduğu memnuniyeti ifade ederek, “Yeditepe Bienali’nde yurt içi ve dışından 226 sanatçımızı ağırlıyor, İstanbul’la özdeşleşmiş 4 önemli mekânda, 282 sanat eserine ev sahipliği yapıyoruz. Bienalin, hem seçilen ilham verici temasıyla, hem de eserlerin zihinlerde yarattığı zengin çağrışımlar ve sergilenme tarzlarıyla, verimli sanatsal tartışmalara imkan sağlayacaktır.” Dedi.
Kapılarını ilk kez Yeditepe Bienali için açtı
2. Yeditepe Bienali üç ayrı mekanda yer alıyor: Süleymaniye Camii İmareti, Nuruosmaniye Camii Mahzeni ve Yedikule Hisarı. Üç mekan da bir tür “ara-mekan” olmaları özelliği ile misafirlerini çerçevede değilse de eşikte karşılamaya ve onları “içeri” davet etmeye aday niteliğinde. Bienalin, mekanların mimari özelliklerine uygun bir düzen içeren sergileme yöntemleri var.
Nuruosmaniye Külliyesi, şehrin merkezî bir kesiminde ve ticaret bölgesinin hemen hemen içinde Kapalı Çarşı’ya komşu olarak I. Mahmud tarafından 1749’te temeli atılarak inşasına başlanmışsa da onun ölümü üzerine kardeşi III. Osman tarafından bitirilmiş ve 1755’te ibadete açılmıştır. III. Osman camiye Nûr-ı Osmânî (Nuruosmaniye) adını vermekle görünüşte hanedanın ismini, gerçekte ise kendi adını ölümsüz kılmıştır. Nuruosmaniye Külliyesi cami, hünkâr kasrı, medrese, kütüphane, türbe, sebil, çeşme, aşhane-imaret ve dükkânlardan meydana gelmiştir. Cami meyilli bir arazide kurulduğundan cami ile avlunun teşkil ettiği terasın altında bulunan ve belki de çarşı olarak düşünülmüş olan mahzen, 1.Yeditepe Bienali’ne kadar hiç kullanılmamıştı.