1956 yılında sütün önemine dikkat çekmek amacıyla Uluslararası Sütçülük Federasyonu`nun (IDF) aldığı kararla 21 Mayıs "Dünya Süt Günü" olarak kutlanmaya başlanmıştır. Ülkemizde ise Dünya Süt Günü 1991 yılından bu yana kutlanmaktadır.
Süt beslenme uzmanları tarafından temel gıda maddesi olarak kabul edilmektedir. Kalsiyum, fosfor ve riboflavin (B2 vitamini) açısından önemlidir. Yaşamsal önemi olan amino asitleri ve yağ asitlerini bünyesinde bulundurur. Doğada sadece sütte bulunan bileşenler; laktoz, süt yağı, kazein, laktoalbümin ve laktoglobülindir.
BM ye göre; dünya nüfusunun 2050`li yıllarda 10 milyara ulaşacağı, gelişen ülkelerde kişi başına hayvansal protein tüketim miktarında artışı olacağı, gelecek 20 yılda hayvansal ürün talebinin 2 kat artacağı ve 2050`de küresel süt tüketiminin %58 artacağı öngörülmektedir.
Dünya`da kişi başına tüketilen proteinin 8,2 gramı yani % 26,62`si, Avrupa Birliği`nde 20,47 gramı yani % 34,9`u, Türkiye`de ise 18,19 gramı yani % 50`si sütten gelmektedir.
Türkiye`de 2018 yılı çiğ süt üretimi 22.120.716 ton olmuştur. Bu üretimin 20.036.877 tonu sığır, 75.742 tonu manda, 1.446.271 koyun ve 561.826 tonu keçiden elde edilmiştir. Süt, Türkiye`de tarımsal üretim değerinin %9`unu, hayvansal üretim değerinin %15,6`sını karşılarken, dünyada tarımsal üretim değerinin %8`ini, hayvansal üretim değerinin %25`ini karşılamaktadır.
TÜİK verilerine göre; Ticari süt işletmelerince 2019 Mart ayında 838 bin 444 ton inek sütü toplamıştır. Toplanan inek sütü miktarı Mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %8,6 azalmıştır. Mart ayında ticari süt işletmeleri tarafından içme sütü üretimi 131 bin 961 ton olarak gerçekleşmiş ve bir önceki yılın aynı ayına göre %18,5 azalış göstermiştir. İnek peyniri üretimi 58 bin 5 ton ile bir önceki yılın aynı ayına göre %10,2 azalırken, koyun, keçi, manda ve karışık sütlerden elde edilen peynir çeşitleri ise 3 bin 125 ton ile bir önceki yılın aynı ayına göre %0,1 artmıştır. Yoğurt üretimi 99 bin 11 ton ile bir önceki yılın aynı ayına göre %1,5 azalmıştır. Ayran üretimi ise 62 bin 148 ton ile bir önceki yılın aynı ayına göre %2,3 azalış göstermiştir.
Süt ve süt ürünleri üretimi ve tüketiminde yaşanan bu sayısal azalışa karşı Ziraat Mühendisleri Odası olarak önerilerimiz şunlardır;
1. Süt üretiminin de içerisinde olduğu tarım politikaları uzun vadeli bir stratejiye uygun olarak yürütülmelidir. Çiftçiye üretimde güven ve destek sağlanması üretimde artış sağlayacaktır. Çiftçi ithalat politikaları ile üretimden koparılmamalıdır. Bilinmelidir ki güvenilir ve yeterli gıdaya ulaşmanın tek yolu yerli üretimi artırmaktır.
2.Türkiye`nin nüfusu bugün 82 milyondur. Nüfusumuzun 2023`te 87 milyon, 2050`de 105 milyon olması öngörülmektedir. Artan nüfusun süt ve kırmızı et kaynaklı hayvansal protein ihtiyacını karşılayabilmesi için hayvan sayımızın artırılması, dolayısıyla da süt/kırmızı et hayvancılığına yatırım yapılması gerekmektedir.
3. Et ve süt maliyetlerini yükselten temel etken yem maliyetleridir. Yem hammaddesinde dışa bağımlı olunması, kur artışında ki artışlarla birlikle maliyetleri yükseltmektedir. Ayçiçeği, kanola ve soya küspesi besin içerikleri nedeniyle yem sanayinde yaygın bir şekilde kullanılan küspe türleridir. Yağlı tohum üretiminin arttırılması, yem hammaddesi ihtiyacında dışa bağımlılığı en aza indirecektir.
4. Çiftliklerin küçük ölçekli olması nedeniyle üretilen süt miktarı düşüktür. Ayrıca kırmızı ette yaşanan sıkıntılar nedeniyle çiftçiler küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde süt üretimi yerine besiciliğe yönelmiştir. Küçük hayvan yetiştiricilerinin üretim ekonomisinde kalmaları için kooperatifleşmeleri gerekmektedir ve örneğin destekleme avantajları gibi çeşitli politikalarla kooperatifleşmeleri sağlanmalıdır.
5. Süt toplama merkezlerinin dağınık bir alana yayılmış olması, toplama merkezlerinde yeterli stok bulunmaması, nakliye sorunları, sektörde kooperatifleşme-örgütlenme ağının zayıf olması, piyasayı kontrol edecek müdahalelerin yetersizliği, dönemsel olarak geçici önlemlerle piyasaya müdahale edilmesi veya hiç edilmemesi, kaynak aktarımının yetersizliği, dolayısıyla üreticilerin yalnız bırakılması fiyat istikrarsızlığına yol açmakta ve ülke içi arz talep dengesizliğine neden olmaktadır. Tüketici daha ucuz olan kayıt dışı ürünlere yönelmektedir. Sağlıklı gıdaya ulaşmak için kayıt dışılık engellenmeli, sektör ile ilgili üretici örgütleri ve kooperatifler desteklenmelidir.
6. Hayvan hastalıkları, sağlık hizmetlerinin yetersizliği ve uygun olmayan hijyen koşulları süt kalitesini düşürmektedir. Başta süt olmak üzere tüm gıda maddelerinin risk esasına dayalı, güvenilir, şeffaf ve bilimsel esaslara dayalı denetimleri yapılmalıdır.
7. Süt ve süt ürünleri üretim ve tüketimine yönelik yanlış bilgiler, toplum sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu konuda toplumu bilinçlendirici çalışmalar yapılmalıdır. Sütün daha fazla alanda kullanımını sağlayacak ARGE çalışmalarına önem verilerek, yeni pazarlara ulaşılması sağlanmalıdır.
8. Katma değer oluşturan ve istihdam yaratma potansiyeli bulunan süt sektöründeki mevcut üretim, iç piyasa gereksinimini karşılamaktan uzaktır. Süt fiyatlarından ne üretici ne de tüketici memnundur. Yüksek girdi maliyetlerinden dolayı üretici kâr edemediği gibi, sütün iç piyasa fiyatı da tüketici beklentisinin üzerindedir. Maliyet unsurlarına etki eden bir diğer husus da "yerel üret-yerel tüket" mantığının dışına çıkılarak, çiğ sütün kilometrelerce öteden toplanıp işlenmesi ve toplandığı yere ürün olarak geri dönmesidir. Bu durum yakıt maliyetini arttırmakla kalmayıp, küresel iklim değişikliğine de olumsuz katkılar yapmaktadır. Hâlbuki maliyetlerin düşürülmesi için gerekli önlemler alınsa üretici kâr edecek, tüketici de ucuza süt temin edecek ve süt tüketim alışkanlığı artacaktır. Sonuçta oluşacak talep artışı süt arzının daha yüksek seviyelerde gerçekleşmesine neden olacaktır. Sektörde çalışan ziraat mühendislerinin istihdamı artırılarak, çiftçinin bilinçli üretim yapması sağlanmalıdır.
9. Coğrafi İşaret Tescil Belgesi almış ürün sayısının artırılması; yerel üretimi ve kırsal kalkınmayı destekleyerek, ürünlerin sürdürülebilirliği ve izlenebilirliğini sağlayacak, ürün kalitesini artıracaktır. Diğer yandan Türkiye halen süt ve süt ürünleri dış ticaretine açılamamış durumdadır. Örneğin; Türk ürünü olan yoğurt, dünya ülkelerinde "Yunan Yoğurdu" olarak markalaşmıştır. Yoğurdun bir Türk ürünü olduğu dünya ülkelerince bilinmemektedir.
Görünen o ki; gerçeklerden uzak, çözüm odaklı olmayan günübirlik üretim politikaları süt sektörünü olumsuz etkilemeye devam edecek, tarımın diğer sektörlerinde olduğu gibi üretici-sanayici-tüketici yanlış politikaların altında ezilecektir.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
YORUMLAR