31 Mart Vakasını Yeniden Düşünmek
31 Mart vakası, 113'üncü yıl dönümünde ele alındı. Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi tarafından 31 Mart vakasının 113'üncü yıl dönümünde '31 Mart Vakasını Yeniden Düşünmek' başlıklı panel düzenlendi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Hatalar tekerrür etmezse tarih de tekerrür etmez”
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih bölümü tarafından düzenlenen panelde, 113 yıl önce yaşanan 31 Mart vakasının yaşandığı atmosfer ve dönemin koşulları konunun uzmanları tarafından ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tarihi olayların bir görünen bir de görünmeyen yönleri olduğunu söyledi. Tarihin tekerrür etmemesi için tarihten mutlaka ders alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şu anda bu olayları doğru analiz edersek toplumsal farkındalık oluşturulur, bilinç oluşturulur. Tarihten ders alarak yeni hatalar yapılmamasını önlemiş oluruz. Aslında tekerrür eden tarih değil, olaylardır. Hatalar tekerrür ediyor. Hatalar tekerrür etmezse tarih de tekerrür etmez.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi tarafından 31 Mart vakasının 113’üncü yıl dönümünde ‘31 Mart Vakasını Yeniden Düşünmek’ başlıklı panel düzenlendi.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda düzenlenen panele İstanbul İl Milli Eğitim eski Müdürü Ömer Balıbey de katıldı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kanıta dayalı tarihe ihtiyaç var”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, açılış konuşmasında resmi tarihin kazananların tarihi olduğunu belirterek resmi tarihin hiçbir zaman doğru tarih olmadığını, resmi tarihe karşı uçtan da aşırı yorumların yapıldığı bir tarihin ortaya çıktığını söyledi. Tarih ilminin hakikati arayıp bulma ilmi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kanıta dayalı tarihe ihtiyaç olduğunu belirterek “Kanıta dayalı tarih için de muhakkak kaynaklara bakılacak, literatürlere bakılacak, belgeler üzerinden gidilecek buna ihtiyaç var. Bunun için böyle derinliğine çalışan tarihçilere ihtiyaç var.” dedi.
Tarihi olayların arka planında nasıl bir liderlik anlayışı vardı?
2000’li yıllarda Harvard Üniversitesi’nin psiko-historia diye bir bilim dalı ortaya çıkardığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Tarihi olaylara psikolojik bir bakış. Toplumsal olayların arka planında nasıl bir liderlik davranışı vardı? Nasıl bir toplumsal kültür vardı, davranış vardı? Neden bu olaylar oldu? Olayların bir görünen kısmı vardır bir de görünmeyen sebepleri vardır. Bunları araştırma ile ilgili bir bilim dalı ortaya çıktı. Hatta bununla ilgili 2000’li yıllarda Daniel Kahneman isimli kişi Nobel Ödülü de aldı. Mikro-iktisatla ilgili çalışmalarda çok zeki insanlar, çok büyük liderler nasıl böyle aptalca kararlar verebiliyorlar diye araştırırken bir beklenti teorisi geliştiriyor. Beklenti yönetiminin önemini anlıyor. Beklenti yönetimini doğru yaparsa kişi doğru kararlar veriyor. Yanlış yaparsa yanlış kararlar veriyor. Bu, liderlik psikolojisiyle ilgili bir durum. Daniel Kahneman’ın bu kitabı ‘Zihinsel Tuzaklar’ diye Türkçe’ye de çevrildi. Psikolog olan Kahneman’ın iktisatta yaptığı ve tarihsel olaylarla ilgili yaptığı yorumlar liderlik hatalarıyla ilgili.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Osmanlı derin devletinin oyunu muydu?”
Bu çerçevede bizim kendi yakın tarihimizi de ele almamızın önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, o dönemle ilgili soru işaretlerinin olduğunu belirterek şunları söyledi: “Benim hep kafamda oluşan bir soru işareti vardı: 31 Mart olaylarıyla ilgili söylenen sloganlar, lisede okuttular: Şeriat isteyenler ayaklandı ve ona karşı meşrutiyet meclisi yönetimi el koyarak bunu değiştirdi. Türkiye’deki dönüm noktası ortaya çıktı diye söyleniyor. Fakat ben büyük bir liderlik gösteren 33 seneye yakın liderlik yapmış ve müthiş bir siyasi zekâsı ve dehası olan, sağlam bir muhakemesi olan Abdulhamid’in 13 gün oraya müdahale etmemesini açıklayamadım. Bazılarına sorduğumda şöyle dediler: ‘Onun bir hocası vardı, o izin vermedi’ dediler ama böyle bir siyasi muhakeme, siyasi zekâ kenara çekilip 13 gün beklemezdi. Daha sonra ben teyit ettim: Nasıl 27 Mayıs’ın arkasında derin bir devlet varsa, 12 Eylül’ün arkasında, 28 Şubat’ın arkasında bir derin devlet varsa çeşitli komiteler varsa Osmanlı’nın son döneminde de Osmanlı derin devleti vardı. 10 gün halk hareketi oluyor, halk hareketinde insanlar şeriat isteriz diye sokağa dökülenler aslında şeriat değil, saltanat isteriz demek istiyor. O dönemde de Osmanlı derin devletinin meşrutiyetin tekrar iptal edilip, saltanata geri dönülmesi planı yapıyor gibi gözüküyor. 10 gün boyunca müdahale etmiyor ki tam müdahale edecekken zamanın ruhuna uygun bir karar olmadığı için Teşkilât-ı Mahsusa ile ilgisi olmayan Mahmut Şevket Paşa kendi vatanseverliğini Selanik’te toplama bir orduyla, İstanbul’a geliyor. Tam Yeşilköy’ün orada meşrutiyette toplantı kararı alıyor. Orada saltanatın Abdülhamid’in haline veriliyor. Abdülhamid dindar bir padişah. Sokağa çıkanlar ‘Şeriat isteriz’ diye niye onun ayağının kaymasına sebep oldular? Burada bir çelişki olduğunu düşünüyordum. İstanbul’da Birinci Ordu var. Bazı avcı taburlar isyan etmiş ama ordunun ana çatısı duruyor. Böyle bir durumda müdahale etme kapasitesi yok muydu? Neden bir eylem olmadı?”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Meşrutiyeti meşrua olsa daha sağlıklı olacaktı”
O dönemde bazı din âlimlerinin “Eski hâl muhal; ya yeni hâl veya izmihlâl” dediklerini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Abdülhamid, Filibeli Hilmi, Beddiüzaman Said Nursi gibi kişiler o zaman saltanat bitti meşrutiyet var. Ya yeni hal ya izmihlal yani yok oluş var demişler. Maalesef ikinci şık oluyor. Meşrutiyeti meşrua olsa yavaş bir geçiş olsaydı belki İngiltere’deki kraliyet gibi Osmanlı bu kadar dağılmadan, daha yavaş geçişle daha sağlıklı bir durum olacaktı.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Geçmiş o günün şartlarıyla değerlendirilmeli”
Tarihçilerin ünlü tezine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bugünlerin o güne gidip değerlendirilemeyeceğini belirterek “O günün şartlarıyla o günleri değerlendirmek gerekiyor. O günün dinamiklerini iyi bilebilmek, liderlik özelliklerini bilmek lazım. O dönemde mesela yargılama adil değil, mahkemelerde soruşturma gizli, yargı kapalıymış. Hiç adalet yok. Yargılamanın gizli olduğu sistemde hukuk var denir mi? Böyle bir sistem var o dönemde. Halk ciddi patlamaya hazır.”dedi.
Türkiye’de benzer durumların yaşandığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Her cumhurbaşkanlığı seçiminden önce muhtura oldu. Bütün bunların hepsi bize neyi gösteriyor? Siyasi kararları etkileyecek toplumsal hareketlere ortam hazırlayan gizli yapılar olabilir.”dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Hatalar tekerrür etmezse tarih de tekerrür etmez”
Tarihten mutlaka ders alınması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Türkiye’de de şu anda bu olayları doğru analiz edersek toplumsal farkındalık oluşturulur. Bilinç oluşturulur, tarihten ders alarak yeni hatalar yapılmamasını önlemiş oluruz. Bu nedenle tarafsız tarihçilerin bu konuları ele alması, hakikatin ortaya çıkması oradan alınacak derslerle aslında tekerrür eden tarih değil, olaylardır. Hatalar tekerrür ediyor. Hatalar tekerrür etmezse tarih de tekerrür etmez. Önemli olan hatalardan ders alabilmektir. O dönemde yapılan hatalar varsa onlardan ders alıp bu dönemde de karar vericilerin hatalar yapmaması açısından onlara bilgi sunmak ve belge sunmaktır. Üniversite olarak ancak biz bunu yapabiliriz diye bu konuyu ele almak istedik.” dedi.
Prof. Dr. İbrahim Özdemir: “İklim değişikliklerinin tarihi olaylar üzerindeki etkisini yeni anlamaya başladık”
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir de açılış konuşmasında yeni ortaya çıkan bir alan olan çevre tarihçiliğine işaret ederek tarihin önemli dönüm noktasındaki olaylar ile iklim değişiklikleri arasında önemli bir ilişkinin olduğunu söyledi. Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Çevre tarihçiliğinin ortaya çıkmasıyla çevre olaylarının ve iklim değişikliklerinin tarihin oluşumu ve tarihteki olaylar üzerindeki etkisini biz yeni anlamaya başladık. Halbuki herkesten önce bizim anlamamız lazımdı çünkü bu topraklara Asya’daki büyük kuraklıklar ve iklim değişiklikleri sonucunda uzun bir süreç içerisinden geldik.” dedi. Prof. Dr. İbrahim Özdemir, herhangi bir olayı anlamaya çalışırken bütüncül bir bakış açısıyla bütün etkenlere bakılması gerektiğini vurgulayarak “113 yıl sonra 31 Mart olaylarını sizlere farklı açılarla sunmayı hedefliyoruz.” diye konuştu.
31 Mart vakası çeşitli yönleriyle ele alındı
Açılış konuşmalarının ardından Üsküdar Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Uygar Aydemir’in moderatörlüğünde 31 Mart Vakasını Yeniden Düşünmek Paneli gerçekleştirildi.
Kocaeli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Arslan iç ve dış faktörlere göre meşrutiyetin ilanı ve 31 Mart olayını değerlendirdiği konuşmasında dönemin şartlarını masaya yatırdı. İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Adem Ölmez ise “Tarih yazımında 31 Mart Olayı” başlıklı konuşmasında 31 Mart’ı anlamak için birçok neden olduğunu belirterek gerici, ilerici, şeriatçı kavramlarının tamamen modernleşmeci tarih anlayışının sonucu olduğunu belirterek bunların 31 Mart olayını tanımlamayacağını söyledi.
Panelin ardından katılımcılar toplu fotoğraf çektirirken; katılımcılara Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın kitaplarından oluşan set takdim edildi.
Panel ÜÜTV ve Üsküdar Üniversitesi resmi Youtube sayfasından da canlı olarak ayınlandı.