İklim Değişikliği Göçü: 2050'ye Kadar En Az 1,2 Milyar İnsan Yerinden Olabilir
İklim değişikliği nedeniyle 2050 yılına kadar 1,2 milyar insanın göç etmesi bekleniyor. Uzmanlar, küresel düzeyde iklim, göç ve kalkınma alanlarında ortak eyleme geçilmesi gerektiğini vurguluyor.
‘İklim mültecileri’ veya ‘çevre mültecileri’ dönemi geliyor!
İklim, göç ve kalkınma konularında küresel ortak eyleme geçilmeli!
2050 yılına kadar en az 1,2 milyar insanın iklim göçü yapacağı tahmini var!Üsküdar Üniversitesi İnsan Hakları Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, dijital dünyada göçmenlerin köklerinden koparılmış bireylerden, bir topluluğa entegre olmuş, ağ bağlantılı bireylere dönüştüğünü söyledi.
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Çok yakın gelecekte iklim değişikliğinin tetikleyebileceği afetlerden dolayı meydana gelebilecek milyonlarca insanın göçünü yavaşlatmak için insanlık olarak acilen küresel ölçekte iklim, göç ve kalkınma konularında ortak eyleme geçmemiz gerekiyor.”dedi.
Üsküdar Üniversitesi İnsan Hakları Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü dolayısıyla, iklim değişikliğinin göç üzerine etkilerini değerlendirdi.
Göç alan ülkelerde toplumsal uyum sorunlarının derinleşmesi gibi problemler yaşanabiliyorToplumun pek çok yönünü etkileyen göç sürecinin karmaşık ve çok yönlü doğası bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Bu sürecin göç alan ve veren bölgeler açısından nüfus yapısı, ekonomisi, kültürü, eğitimi gibi sosyo-ekonomik etkileri bulunmaktadır. Göç alan ülkelerde ekonomik maliyetlere ek olarak, bazı toplumsal ve kültürel uyum sorunlarının derinleşmesi gibi problemler yaşanabilmektedir. Göç veren ülkelerde ise nüfusun azalmasıyla birlikte doğum oranlarının düşmesi, tek tip sosyo-kültürel yapının öne çıkması ve bazı iş kollarında boşluklar yaşanması gözlenmektedir.” dedi.
Göçmenlerin ucuz iş gücü niteliğinde çalıştırılması işsizliğin bir sebebi olarak görülüyor
Günümüzde kitlesel ve düzensiz mülteci akımları, göç alan ülkeler açısından ciddi sonuçlar doğurduğu için bu durumun hem kültürel hem ekonomik hem de toplumsal anlamda bir tehdit olarak görülmeye başlandığını anlatan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Toplumsal olarak bakıldığında göçün bireylerin dolaylı olarak ekonomik yaşamlarını da etkilemesiyle bir tehdit olarak algılanmasına yönelik çeşitli görüşler ortaya çıkmıştır. Örneğin, göçmenler içerisinde de yaşanan işsizlik problemlerinden dolayı ülkelerin bu göçmenlere ödenek vermesi halk üzerinde tepkiye yol açmıştır. Ayrıca göçmenlerin ucuz iş gücü niteliğinde çalıştırılması toplum tarafından işsizliğin bir sebebi olarak da görülmektedir.” diye konuştu.
Düzensiz göç sürecinde göçmenlerin uyum sağlamakta karşılaştıkları güçlükler nelere yol açıyor?
Sosyolojik ve psikolojik yönleriyle göçün, hem bireyin kişisel yaşantısında hem de toplumsal yaşamda geniş bir etki alanına sahip olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Özellikle düzensiz göç sürecinde göçmenlerin uyum sağlamakta karşılaştıkları güçlükler ve sıkıntılar toplumsal düzen ve bizzat göçmenin kendi yaşamı üzerinde sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Öte yandan yoğun göç akımlarıyla birlikte, kentlerdeki nüfus artışının çevre kirliliğini arttırdığı gözlenmektedir. Bundaki en büyük sebep kaynakların azalması, çarpık kentleşme, alt yapı sorunları, işsizlik, trafik, eşitsizlikler ve sosyal uyumsuzlukların çevreye yansıması olarak görülmektedir.” ifadesinde bulundu.
Dijital dünyada göçmenler bir topluluğa entegre olmuş, ağ bağlantılı bireylere dönüşüyorlar
Bu süreçte göçmenlerin uyum konusunun sorunların aza indirilmesi bakımından önem arzettiğini ifade eden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, şöyle devam etti:“Toplumsal uyumun sağlanamadığı durumlarda ise yaşanılacak sıkıntılar tüm ülkeyi etkisi altına almaktadır. Bu bağlamda devletlerin göçmenlere yönelik toplumsal uyum politikaları ve uygulamalar büyük önem arz etmektedir. Göç olgusunu yönlendiren devletlerin göç politikaları kadar göç edilen toplumun özellikleri ve göçmenler karşısındaki tutumları da bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır. Dijital teknolojiler niteliksel olarak farklı bir bilgi ortamı sağlayarak göçün birçok yönünü değiştiriyor. Gerçek ve potansiyel göçmenler sosyal ağlara bağlanma, terk ettikleri kendi ülkeleri ile yerleştikleri yeni ülkelerdeki göçmenler ve göçmen olmayan diğer kişiler arasında sürdürme fırsatına sahip olmaktadırlar. Bu teknolojiler ile göçmenlere yönelik hizmetlerdeki aksaklıkların giderilmesi ve hizmetlerin iyileştirilmesi de sağlanmaktadır. Dijital dünyada göçmenler köklerinden koparılmış bireylerden, bir topluluğa entegre olmuş, ağ bağlantılı bireylere dönüşüyorlar.”