Okullar açılıyor! Ailelere ne gibi görevler düşüyor?

DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü'nden Klinik Psikolog Gülşah Ergin, okula başlangıç aşamasında çocuklardan önce velilerin sakin ve gerginlikten uzak durmalarının çok önemli olduğunu belirtti ve ebeveynlerin duygu durumunun çocuklara yansıdığına dikkat çekti.

OKUL HEYECANINI ENDİŞEDEN AYIRIN

Okulların açılmasına çok kısa bir süre kala tüm aileler ve çocukları yeniden tatlı bir telaş içerisindeler. Bir de bu yıl okula ilk defa başlayacak olanlar var. Onlar ve ailelerinin telaşı ve heyecanı daha da farklı; hayatlarının çok önemli bir dönemine başlamak üzereler. Peki bu dönemi mümkün olduğunca sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde atlatabilmek için ailelere ne gibi görevler düşüyor? DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Klinik Psikolog Gülşah Ergin, okul heyecanının endişeye dönüşmemesi için ailelerin neler yapabileceğini paylaştı.

Uzun süren pandemi döneminde tüm aileler ve öğrenciler okulların yeniden olağan koşullarda açılacağı günü beklediler. Şu anki koşullarda okulların yüzyüze eğitime açılacağı öngörülüyor ve hem öğrenciler hem de aileler hazırlıklara başladı. Bu hazırlıklardan en çok etkilenenler kuşkusuz, okula ilk kez gidecek olan minik öğrenci adayları. Aileler, miniklerin okula başlama süreçlerini doğru yöneterek, onların sağlıklı ve mutlu bir eğitim hayatına başlamasını sağlayabilirler.

DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Klinik Psikolog Gülşah Ergin, okula başlangıç aşamasında çocuklardan önce velilerin sakin ve gerginlikten uzak durmalarının çok önemli olduğunu belirtti ve ebeveynlerin duygu durumunun çocuklara yansıdığına dikkat çekti. Ergin “Telaş içerisinde görünen ve her şeyin yolunda olup olmadığını sürekli kontrol etmeye çalışan bir ebeveynin çocuğu “Telaşlanılması gereken bir durum var” mesajını ya da sürekli okulda korkmaması gerektiğini söyleyen bir ebeveynin çocuğu da “Demek ki okul korkulacak bir yer” mesajını çok rahat alabiliyor ve kendisi de bu duyguları yaşamaya başlayabiliyor. Bu noktada öncelikle ebeveynlerin soğukkanlı ve kaygılarını kontrol edebilir olmaları oldukça önemli” dedi.

İletişim en önemli anahtar

Klinik Psikolog Gülşah Ergin okula başlamadan önce, çocuklara okul ve öğretmenle ilgili gerçekçi bilgiler vermenin, okulda bir gününün nasıl geçeceğini anlatmanın ve okulu önceden ziyaret etmenin oldukça faydalı olacağını belirtti. Çocukların tam ve yeterli bilgi edindikleri durumlarda endişe seviyelerinin de düştüğüne söyleyen Ergin, bilgilenmenin çocuğun ne ile karşılaşacağını bilmesini ve rahatlamasını sağlayacağını ekledi.

Ergin “Okul kıyafetleri ve kırtasiye ihtiyaçları için birlikte keyifli alışveriş yapılması, çocuğa da seçme şansının tanınması, yine çocuğu okul için heveslendirecek ve çocukta okulla ilgili olumlu duygular ve düşünceler geliştirecektir” dedi. Gülşah Ergin okulun ilk günü ve öncesinde yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

Okula daha hazırlıklı başlayabilmek için okul düzeni 1 hafta öncesinden uygulanmaya başlanabilir. Böylece çocuk okulun ilk günü o düzene alışmış olacak ve bu durum, onun için ilk gününü daha da normal kılacak ve stresini azaltacaktır.

Çocukların okula başladığı ilk günün mümkün olduğunca normal ve sıradan bir gün gibi geçirilmesinde de fayda olacaktır. İlk gün için onların olağandışı hissedebilecekleri hazırlıkların yapılması çocuklarda tedirginlik ve stres yaratabilir. Kahvaltıda ne yemek istedikleri sorularak ve okula hazırlanma aşamasında onlara yardım edilerek güne keyifli başlamaları sağlanabilir. 

Okula gidildiğinde ise öncelikle okul çevresinde kısa bir tur atılarak, arkadaşlarına “merhaba” demesi için cesaret verilebilir.

Ayrılma kaygısına dikkat

Klinik Psikolog Gülşah Ergin çocukların çoğunun okula başladığı ilk günlerde ayrılma kaygısı yaşadığını ve özellikle uzun bir pandemi sürecinde anne-babasıyla birlikte daha da fazla vakit geçirme şansı yakaladıklarından bu yıl okula başlayacak çocuklarda bu durumun daha da fazla görülebileceğini ifade etti. 

Ailelerin okulun ilk günlerinde okulda bekleyebileceğinin ve sonrasında kademeli olarak uzaklaşma yönteminin kullanılabileceğinin altını çizen Ergin şunları söyledi: “Önceleri çocuk dersteyken onu görebilecek bir yerde duran ebeveynlerin, daha sonra koridorda ve daha sonra da okulun bahçe kapısında bekleme şeklinde kademeli olarak uzaklaşmaları ve bu durumu çocuklarına önceden açıklayarak, onları da buna alıştırmaları gerekmektedir. Ayrılma kaygısı yaşayan çocukların bu durumla sağlıklı bir şekilde başa çıkabilmeleri için vedalaşmalar oldukça önemlidir. Vedalaşmalar oldukça kısa ve duygusallıktan uzak olmalıdır. Çocuk güvenli bir şekilde sınıfa bırakıldıktan sonra öpülerek ve kucaklanarak, onu nerede bekliyor olacağımızın ya da nerede ve ne zaman onunla buluşacağımızın açıklaması yapılmalı ve “güle güle” demesi sağlanarak sınıftan uzaklaşılmalıdır. Bu noktada ebeveynlerin vedalaşmaları acıklı bir hale getirmemeleri oldukça önemlidir.”

Ergin’e göre çocuğun okulda yalnız bırakılmaya hazır olmasındaki en büyük kriterin “güven” duygusu olduğu unutulmamalıdır. Çocuk, okula ve öğretmenine güven duygusu geliştirdiği noktada artık okulda yalnız kalmaya hazırdır. Bu duygusu henüz gelişmeden okulda yalnız kalan çocukların ise, ayrılma kaygısını ve olumsuz etkilerini daha yoğun ve sarsıcı biçimde yaşama ihtimalleri yüksektir.  Ayrıca veli-okul ve veli-öğretmen ilişkisinin ilk günden itibaren çok önemli olduğu unutulmamalı ve gerekli olduğu durumlarda hem adaptasyon aşamasında hem de ileriki aşamalarda karşılıklı bilgilendirme sağlanarak, uyum içerisinde işbirliği yapılmalıdır.

davranış bilimleri gülşah ergin klinik psikolog okul heyecani öğrenci adayları okul öğrenci