​​​​​​​Prof. Dr. Arıboğan: "İsrail'in Filistin'de uyguladığı politikanın geri planında hastalıklı bir ruh hali var"

Bu yıl '21. yy.'da Küreden Bireye: İçimizdeki Çatışma' temasıyla düzenlenen 7. Psikoloji Günleri, Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkede başladı. Alanında uzman isimlerin katıldığı programda konuşan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanın kendini tanıması için neler yapabileceği, kişilik ve karakter tipleri hakkında kapsamlı bilgiler verdi.

7. Psikoloji Günleri Üsküdar Üniversitesinde başladı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Çatışmaların çoğu çocukluktan başlayan eğitim hatalarıyla ilgili…”
Bu yıl ‘21. yy.’da Küreden Bireye: İçimizdeki Çatışma’ temasıyla düzenlenen 7. Psikoloji Günleri, Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkede başladı. Alanında uzman isimlerin katıldığı programda konuşan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanın kendini tanıması için neler yapabileceği, kişilik ve karakter tipleri hakkında kapsamlı bilgiler verdi. Kendini tanımanın birinci adımının bir olayın nedenini araştırmak olduğunu aktaran Prof. Dr. Tarhan, çatışmaların birçoğunun çocukluktan başlayan eğitim hatalarıyla ilgili olduğunu kaydetti. Tarhan, “Çatışmadan korkmayalım, onları yönetelim.” dedi.

Psikoloji Günleri kapsamında Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör ile Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan da konuşma yaptı.


‘21. yy.’da Küreden Bireye: İçimizdeki Çatışma’ temalı Üsküdar Üniversitesi 7. Psikoloji Günleri başladı.

Programın açılış konuşmalarını Psikoloji Kulübü Başkanıf Başak Sena Kemik, Psikoloji Kulübü Danışmanı Öğr. Gör. Murat Otoğlu, Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ile Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör yaptı.

Psikoloji Günlerinin ‘İç Keşif Yolculuğu, Kendimizi Tanıyor muyuz?’ başlıklı konuşmasını gerçekleştiren Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanın kendini tanıması için neler yapabileceği, kişilik ve karakter tipleri hakkında önemli bilgiler verdi.


Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Çatışmaya olumlu yönden bakarsak o çatışmayı fırsata dönüştürüyoruz”

Travmanın ve çatışmanın bir tehdit bir de fırsat boyutu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Eğer tehdit boyutuna odaklanırsak çatışmayı çözemeyiz, bizi bloke eden, ruh sağlığımızı bozan bir hale dönüşür. Çatışmaya olumlu yönden bakarsak o çatışmayı fırsata dönüştürüyoruz. Bu da kişilik yapılarıyla çok yakından ilgili. Olaylara bakış tarzınızı düzelttiğiniz an çatışmayı kendinizin güçlenmesine vesile yaparsınız.” dedi.


İnsanlığın psikososyal iki keşfi: Aile ve Devlet…

İnsanlığın yaptığı iki psikososyal keşif olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Bunlardan biri ailedir, yaradılıştan beri var. Diğeri de devlettir… Yaşanan çatışmaların sonucunda insanların bulduğu çok önemli bir keşiftir, onunla küresel barış sağlanabilmiştir. Eğer büyük kitlede devlet olmazsa, bir düzenleme kurulu olmadığı için kaos ortaya çıkıyor. Devleti önceliklendirmek kanun ve kuralları önceliklendirmek demektir.” şeklinde konuştu.


Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Çatışmaların birçoğu çocukluktan başlayan eğitim hatalarıyla ilgili…”

Her insanın içerisinde çatışma çıkartma eğilimi olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, en çok çatışma çıkaran varlığın da çocuk olduğunu söyledi. Evin hükümdarı gibi büyütülen, her isteği karşılanan, her şeye ‘evet’ denilen çocukların büyüdüklerinde aile bireylerine veya çevresindekilere fiziki zararlar verebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan “Özgürlük adı altında kuralsız, disiplinsiz, sorumsuz büyütülen çocuklara şahit oldum. Sonrasında o çocuk kendini dünyanın merkezinde görüyor. Çatışmaların birçoğu çocukluktan başlayan eğitim hatalarıyla ilgili.” dedi.


Prof. Dr. Tarhan: “Çatışmadan korkmayalım, onları yönetelim”

“Çatışmadan korkmayalım ama çatışmaları yönetelim.” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kendini tanımayan kişilerin ‘bunda üzülecek ne var, takma kafana’, ‘sen de her şeyi abartırsın’, ‘bu kadar büyütülecek bir şey değil’ gibi sözleri çok kullandığını ifade etti ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu sözlere sık sık rastlıyoruz. İnsanlar birilerini teselli etmek için kullanıyor. Halbuki bunları söylemeden önce ‘neden’ diye sorarak anlamaya çalışmak gerekir. Kendini tanımanın birinci adımı bir olayın nedenini araştırmak. Nedenini araştırmıyorsak olaylar bizi yönetir, nedenini araştırırsak biz olayları yönetiriz.”


Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Sosyal öğrenmeyle insan oluyoruz…”

Kişiliğin mizaç ve karakter boyutu olduğunu hatırlatan Tarhan, “Mizaç boyutu kalıtsaldır ve var olan eğilimleri eğitmek gerekir. Karakterde de öğrenmek önemli. Biz sosyal öğrenmeyle insan oluyoruz. Vahşi çocuk vakaları da bunun kanıtı. İnsanın ailesinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. İnsanlık, vicdan, ahlak, iyi insan olmak gibi tabirler genetik değil, sonradan öğreniliyor. Genetik olarak potansiyelimiz var. Mesela bir maymun bin sene insanlar arasında kalsa insan olamaz ama bir insan insanların arasında olmadığında gelişemiyor.”


Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Hepimizin içinde narsistik bir çekirdek var”

İnsan beyninin mutlu olmaya göre değil hayatta kalmaya göre programlanmış olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Mutlu olmak istiyorsak beynimizi o yönde kullanacağız.” dedi.

İnsanın psikososyal olarak en büyük ihtiyacının kendini aşma ihtiyacı olduğunu da kaydeden Tarhan şunları söyledi: “İnsan kendini aşabilirse mutlu oluyor. Sadece kendini tatmin etme peşinde koşarsa mutlu olmuyor. Kişi kendisini aşacağı hedef ve amaç doğrultusunda koşarsa hem mutlu olur hem de topluma katkı sağlar. Hepimizin içinde narsistik bir çekirdek var. Herkes kendini dünyanın merkezinde görme eğilimindedir. Narsisizm, topluma sevgi yatırımı yapmamaktır. Sadece kendine sevgi yatırımı yapan kimse ben merkezci olur. Mesela bazıları vücuduna narsistik yatırım yapar. Fiziksel sağlığına beden sağlığına o kadar önem verir ki bir sivilce çıksa depresyona girer. Bu tür insanlar mutlu olamaz.”


Güzel söz ve yaklaşım beyindeki ödül merkezini harekete geçiriyor!

Güzelliği takdir etme, şükür, umut, mizah ve maneviyatın zorluklar karşısında insanın direnme gücünü artırdığını dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ana okulu ile hayat okulu arasındaki benzerliklere dikkat çekti. ‘Sana ait olmayan şeyi alma’, ‘arkadaşını incittiysen özür dile’ gibi öğretilerin çocukların sosyal zekasını geliştirdiğini aktaran Prof. Dr. Tarhan, bu öğretilerin erişkinlikte de karşılığı olduğunu söyledi.

İnsan beyninde en çok uyarını artıran şeyin beklenen ödül değil, beklenmeyen ödül olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı: “Beklenmeyen ödül durumunu uyuşturucu maddeler en çok devreye soktuğu için bağımlıklar oluşuyor. Ancak beklenmeyen ödüllerin beklentisi bile o kişiyi mutlu ediyor. Gece gündüz laboratuvarlarda çalışanlar, keşifler yapanlar nobel gibi beklenmeyen ödüllerle, sürprizlerle çok mutlu oluyorlar ve beyinde dopamin devreye giriyor. Bir kişi hiç beklenmeyen bir anda karşısındakine gülümsese beyinde dopamin salgılanıyor ve kişi kendini çok iyi hissediyor. Biz kültür olarak sevdiklerimize, yakınlarımıza iyi davranışlar, güzel sözlerle yaklaşmayıp beyinlerindeki ödüllerle ilgili alanı devreye geçirtmiyoruz. Halbuki bunu yapsak sağlıklı, güvenli ilişkiler ortaya çıkıyor.”


Prof. Dr. Nazife Güngör: “Sağlıklı birey, sağlık toplumu oluşturuyor”

Psikoloji Günlerinin açılış konuşmasını gerçekleştiren Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör ise kalabalıklar içinde yalnızlığın çatışmalara neden olmasına dikkat çekti. Güngör, insanların içindeki çatışmaların uyumsuzluk ve mutsuzluğa dönüştüğünü ifade etti.

Prof. Dr. Nazife Güngör, “Bireyin kendi iç dünyasında yaşadığı problemler çevresine, sosyal hayatına, sosyal çevresine yansıyor. Sosyal çevredeki problemler daha üste, kitlesel düzeydeki problemlere yansıyor. Her katmandaki çatışma birbirini besleyerek küresel düzeydeki çatışmalara neden oluyor.” dedi.

Erich Fromm'un sağlıklı toplumun bireyden başladığını dile getirdiğini söyleyen Prof. Dr. Nazife Güngör, “Sağlıklı birey, sağlık toplumu oluşturuyor. Onun için eğer toplumsal düzeyde, kitlesel düzeyde sağlıklı yapılar oluşturmak istiyorsak bireyden başlamamız gerekiyor. Bireyin doğduğu andan itibaren iyi kültürlenmesi, psikolojisinin iyi yönde yönlendirilmesi, iyi eğitim görmesi, bilincinin doğru yönde kanalize edilmesi ve beslenmesi bütün bunlar birbirini etkiliyor.” diye konuştu.

Prof. Dr. Güngör: “İnsan odaklı bakışla sorunlara çözüm için birlikte seferber durumdayız”
Prof. Dr. Nazife Güngör, Üsküdar Üniversitesinde interdisipliner olarak bütün bilim dallarının birbirini desteklediğini kaydederek, dijital teknolojilerle birlikte yeniden farklı disiplinlerin bütünleşmesi sürecine gidildiğini anlattı.

Disiplinler arası etkileşimi sağlamaya çalıştıklarını da söyleyen Prof. Dr. Nazife Güngör, “Biz insan odaklı bir bakış açısıyla bireyin, toplumun, dünyanın küresel düzlemdeki sorunlara bir biçimde çözüm aramak için hep birlikte seferber durumdayız. İnsan odaklı bakışımız belki Üsküdar Üniversitesini aşarak belki küresel düzeyde bizim birtakım problemlere dokunmamıza bir biçimde fırsat olacak.” şeklinde sözlerine son verdi.


Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “Beyin temelli sağlık harcamalarının 2030 yılında 16 trilyon dolara çıkması bekleniyor”

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan açılış konuşmasında, 7’inci Psikoloji Günlerinin İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesinin marka organizasyonlarından bir olduğunu söyledi. “Üsküdar Üniversitesinin en önemli bileşenlerinden olan psikoloji ve psikiyatri bilimlerinin bir arada kendini gösterdiği özel günlerden birindeyiz.” diyen Prof. Dr. Arıboğan, ‘İçimizdeki Çatışma’ temasının siyaset biliminin, sosyolojinin, felsefenin ve uluslararası ilişkilerin önemli dinamiklerinden olduğuna vurgu yaptı.

Prof. Dr. Arıboğan konuşmasında şu noktalara değindi: “Çelişkiler, içinde yer aldığımız bu dünyanın varoluşsal temellerinden bir tanesi. Çelişkilerin çatışmaya dönüşmesi, çatışmaların savaşa dönüşmesi belli evrelerde belli süreçlerde gerçekleşiyor. Bu sempozyumda genellikle içimizdeki çatışma yani bireysel olarak zihnimizdeki durumlar analiz edilecek. Ancak bir siyaset bilimci ve politik psikoloji çalışan bir uluslararası ilişkilerci olarak ben de dünyadaki bu çatışmaların ve çelişkilerin bize neler getirdiğini, bizim nasıl bir dünyada yaşamamızı ön gördüğünü analiz etmeye çalışıyorum.” dedi.  

Prof. Dr. Arıboğan: “İsrail’in Filistin’de uyguladığı politikanın geri planında hastalıklı bir ruh hali var”
Öğrenmeye, anlamaya çalıştığımız birçok motif var diyen Arıboğan, “Bugün İsrail’in Filistin’de uyguladığı politikanın geri planında büyük bir kitlesel psikoloji, bir travma var. Bir travmanın yansıttığı hastalıklı bir ruh hali var.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Arıboğan: “Ruh sağlığı harcamaları savunma harcamalarının iki katı”
Arıboğan dünyadaki savunma harcamalarına dikkat çekerek ruh sağlığı harcamalarıyla kıyasladı. Arıboğan şu ifadeleri kullandı: “Savunma harcamalarının 2 buçuk trilyon dolara çıkmış olması savaşların devam edeceğini gösteriyor. Ancak son raporlara göre bugün dünya üzerinde sadece beyin temelli sağlık harcamaları, geneli psikolojik rahatsızlıklar ama Alzheimer, parkinson gibi hastalıklar da bunun içinde, savunma harcamalarının iki katı, 5 trilyon dolar. 2030 yılı itibariyle bu alandaki harcamaların 16 trilyon dolara çıkması bekleniyor. Bu tür sempozyumlar bir yandan bireysel ruh hallerimizi nasıl pozitife döndürürüz o çatışmalardan beslenerek travma sonrası büyüme dediğimiz noktaya nasıl çıkacağımızı gösterdiği gibi aynı zamanda geniş kitlemiz açısından da önemli bir yol gösterici rol oynayabilir.”


Öğr. Gör. Murat Otoğlu: “İçimizdeki çatışma bizi büyüten bir olgu…”

Konuşmasına, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’a teşekkür ederek başlayan Psikoloji Kulübü Danışman Hocası Öğr. Gör. Murat Otoğlu, “Bu yıl 7’ncisini düzenliyoruz. Her yıl olduğu gibi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi ve Psikoloji Kulübünün ortaklığında düzenleniyor. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan Hocamız temamızı oluşturmamıza çok yardımcı oldu.” Dedi.

21. yy’a savaşlarla başladığımızı hatırlatan Öğr. Gör. Murat Otoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dışarıda bir çatışma var, içimizdeki çatışma zaten her zaman var. İçimizdeki çatışmadan kaçamıyoruz. İçimizdeki çatışmaya biraz da ihtiyacımız var çünkü bu çatışma bizi büyüten bir çatışma. Gelişim evrelerinin her birinde çatışma söz konusu. Bu çatışmayı sağlıklı aşabilmek için çevrenin etkisi çok önemli. Bu çatışmayı sağlıklı aşabilen bireyler bir sonraki evreye sağlıklı bir şekilde adım atabiliyorlar. Doğru kullanmayı ve kontrol etmeyi öğrenebilirsek bu çatışma gerekli ve bizi büyüten bir olgu.”


İki gün süren sempozyum alanında uzman isimleri ağırlıyor 

ÜÜTV’den de canlı verilen ‘21. yy.’da Küreden Bireye: İçimizdeki Çatışma’ temalı Üsküdar Üniversitesi 7. Psikoloji Günleri kapsamında Dr. İbrahim Bilgen ‘Psikolojik Esneklik’, Nilgün Yavuzer ‘İnsanın saldırgan ve Yıkıcı Doğasını Anlamak’, Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter ‘Türkiye’de Meslek Yasasının Olmayışı’, Uzm. Psikolog Özgenur Taşkın ‘Anda Kalmak ve Öz Şefkat’ ve Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın ‘Vaka Analizi’ başlıkları altında sunumlarını gerçekleştirdiler.

Fotoğraf çekimleriyle tamamlanan sempozyumun ikinci gününde ise ‘Toplumsal Cinsiyet Rolleri: Çatışma ve İstismar İlişkisi’ konusuyla Prof. Dr. Ferzan Curun, ‘Şiddete Karşı Narsisistik Çarpıtmalar ve Ceza Adaletinde Yol Açtığı Çatışmalar: Çarpıtma - Çatışma İkilemi’ konusuyla Prof. Dr. Gökhan Oral ve ‘Duygu, Düşünce, Davranış Örüntüsü’ konusuyla Psk. Dr. Sinem Durusal sempozyuma katkı sağlayacaklar.

psikoloji psikolojik hastalıklar üsküdar üniversitesi travma prof. dr. nevzat tarhan