Prof. Dr. Nevzat Tarhan: "Milli günler milletin kader çizgisini belirliyor"
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 18 Mart Çanakkale Zaferi dolayısıyla milli günlerin önemi hakkında değerlendirmelerde bulundu ve tavsiyelerini paylaştı.
Çanakkale şehitlerinin ve gazilerinin bugünümüzü yaşamamızda büyük emekleri olduğunu vurgulayan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, canlı duygularla hafızadaki bilgilerin kodlanmasının zihinsel ve toplumsal parçalanmayı önlediğini ifade etti. Milli günlerin ortak bir payda oluşturduğunu ve milletin kader çizgisini belirlediğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Toplumda bir katman diğer bir katman ile konuşamıyorsa böyle durumlarda sosyal şizofreni oluşuyor ve orada dağılmalar ortaya çıkıyor. Buna çözüm olarak da muhakkak milli günlerdeki duygu paydaşlığını yüceltmemiz gerekiyor.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 18 Mart Çanakkale Zaferi dolayısıyla milli günlerin önemi hakkında değerlendirmelerde bulundu ve tavsiyelerini paylaştı.
Bugünümüzde şehitlerin ve gazilerin büyük emeği var
‘Geçmişini bilmeyen gelecek yazamaz’ sözünün hem bireyler hem de toplum için geçerli olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bireydeki bu kültüre mikro kültür deniyor. Toplumdaki kültüre de makro kültür deniyor. Şu anda biz programlar yapabiliyorsak, sokaklarımızda rahat dolaşabiliyorsak Çanakkale şehitlerinin ve gazilerinin çok büyük bir emeği var. 15 yaşındaki 1900 doğumlular askere alınmış. Tıbbiyeye öğrenci alınamadığı için o dönemde mezun da verememiş. Kaynaklarda 400-500 tane tabip subay geçiyor. Bu çok büyük bir fedakarlıktır.” dedi.
İstanbul’un yağmalanmamasında Çanakkale Zaferi etkili oldu
Savaş kaybedilse de İstanbul yağmalanmamasında Çanakkale’nin çok büyük bir rolü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bunu bilmek gerekiyor. Anafartalar’ın, Arıburnu’nun çok büyük rolü var. Daha önce bir kurmay subayken Anafartalar’daki başarısından dolayı Mustafa Kemal fark ediliyor ve liderliğinden dolayı Anadolu hareketinde görevlendiriliyor. Kurtuluş Savaşı aslında Osmanlı’nın şimdiki tabirle özel kuvvetlerinin o zamanki tabirle Teşkilat-ı Mahsusa’nın yani gayri nizami harp biriminin bir hareketidir. Fevzi Çakmak Genelkurmay Başkanıyken gidiyor ve Ankara’da harekete katılıyor. Ülke işgal edildiği zaman ne yapacağıyla ilgili aldıkları eğitim sayesinde bunu yapabiliyorlar. Bu vesileyle Osmanlı’nın askeri kalitesini de görmüş olduk.” diye konuştu.
Milli günlerin anılması Özal döneminde başladı
Milli bayramların milli günler olarak tanımlandığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bayram denmez ama gündür. Milli günler önceki zamanlarda yoktu. Bizim öğrencilik yıllarımızda normal liselerde Çanakkale Zaferi anma günü yoktu. Sadece askeri lisede vardı. Biz bunu fark etmiyorduk. Turgut Özal zamanında Japonlar gelmiş. Onlar bütün ilkokul öğrencilerini Hiroşima ve Nagazaki’ye gruplar halinde ziyaret ettiriyorlarmış. Özal onlara bunu neden yaptıklarını sormuş. Yanıt olarak ‘Bu bizi bir arada tutan bir olaydır. Bizim için bir travmadır ama oradaki ölenleri hem rahmetle anıyoruz, hem de bu travmadan ne dersler çıkardık diye bakıyoruz. Bu bizim duygularımızı paylaşma günüdür.’ diyorlar. Bizde de tarihimizdeki bu önemli günleri anmakla ilgili bir motivasyon oluşmuş.” dedi.
Hafızadaki bilgiler canlı duygularla kodlanmalı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Çanakkale Zaferi’nin en önemli milli gün olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Lisedeki, ortaokuldaki ve ilkokuldaki bütün öğrenciler, Çanakkale ile ilgili güzel duygu paylaşımı arıyorlar çünkü bireysel hafızamızdaki bilgilerin canlı duygularla kodlanması lazım. Canlı duygularla kodlandığı zaman bilgi kalıcı bilgi haline geliyor ve unutulmuyor. Bu olaylar anmalar ve törenler, bilimsel hafızadaki bilgilerin canlı duygularla kodlanması olayı diyebiliriz. Zihinsel parçalanmaları önler. Zihinsel parçalanma olmazsa bir toplumu parçalayamazsınız. Zihinsel bölünmüşlük varsa ondan sonra zihinsel parçalanma oluyor. Daha sonra da duygusal parçalanma oluyor ve toplum vicdanı bozuluyor. Adaletsizlikler oluyor. Kamu vicdanı bozuluyor. Bozulduğu zamanda bölünme ve parçalanmalar oluyor. Onun için kamu vicdanı demek eski tabirle Şahs-ı Manevi demektir.”
Milli günler milletimizin kader çizgisini belirliyor
Modernizmin yanlış öğretilerinden birisinin toplumu kutsallaştırması olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Öyle bir tez vardı ama o tezin doğru olmadığı anlaşıldı. Toplum kutsaldır, tanrısaldır, birey önemli değildir diyerek ciddi bir şekilde devletçiliği teşvik etti. Buna tepki olarak hümanizm ortaya çıktı. Hümanizm de tam tersi şekilde ‘birey önemlidir, toplum önemli değildir’ tezini savunuyordu. İkisinin arasındaki dengeyi kurmak önemli. Toplumsal vicdanı bir arada tutan en önemli unsur bireysel duyguların ve bireysel bilgilerin duygularla kutlanmasıdır. Milli günler payda oluşturuyor. Milletimizin kader çizgisini belirliyor.” ifadelerini kullandı.
Toplumdaki sosyal şizofreniyi önlemek mümkün
Pozitif yönlerimizi ve toplumsal karakter güçlerimizi canlandırmamız halinde milletimizin kader çizgisini değiştirmemizin mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir insan kendisiyle barışık olmazsa gelecek için yatırım yapamaz ve gelişim gösteremez. O yüzden kendisiyle barışık insan önemlidir. Aynı şekilde toplumun da kendisiyle barışık olması gerekir. Şizofreni beynin bir bölgesinin diğer bölgesiyle konuşamamasıdır, ayrı ayrı davranmasıdır. Toplumun da bir katmanı diğer bir katmanıyla konuşamıyorsa böyle durumlarda sosyal şizofreni oluşuyor ve orada dağılmalar ortaya çıkıyor. Buna çözüm olarak da muhakkak milli günlerdeki duygu paydaşlığını yüceltmemiz gerekiyor. Özellikle çalkantılı durumlarda bunlar çok önemlidir. Çalkantılı durumlardan çıkmamızı kolaylaştırıyor.” dedi.
Toplumda yardımlaşma ve paylaşma için önce iletişim olmalı
Ortak kültür olarak aynı şeylerden hoşlanmanın, aynı şeyleri sevmenin ve aynı şeylerden kaçınma tepkilerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ortak kültürün olması bir toplumun temel dinamiklerini oluşturmuştur. Kültür ortaklığı ve daha sonra ülküdaşlık da önemlidir. Bireyin nasıl ego ideali varsa toplumsal egonun da ideali vardır. Bunlar ülkü, mefkure ve ideal olarak adlandırdığımız durumlardır. Milli günlerde bunların hatırlandığı, anlaşıldığı, çocuklarımıza ve gençlerimize aktarıldığı dönemler olur. Zaten bir toplumda yardımlaşma ve paylaşma olması için önce iletişim olmalı. İletişim olduktan sonra paylaşma ve yardımlaşma da oluyor. İletişim olmadan bunlar olmuyor.” ifadelerini kullandı.
Barışçıl rekabet toplumda ilerlemeyi sağlıyor
Toplumların aile gibi olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerini şöyle sürdürdü: “Aile içerisinde de devamlı sükûnet olmaz. Barışçıl bir rekabet toplumda ilerlemeyi sağlıyor, gelişmeyi sağlıyor, insanları tembellikten kurtarıyor, dinamikliğin oluşmasını sağlıyor. Dinamik toplumlarda ilerleme olur. Örneğin Budistlerde yardımlaşma var ama yarışma yok. O yüzden dünyayı terk ederek yaşıyorlar. Bizim kültürümüz öyle değil. Bizim kültürümüzde iyi ve güzel için bir yarış var, kişilerin birbirleri ile yarışı yok. Batı kültüründe bir kişi ile diğeri arasında yarış vardır. Bizim kültürümüzde kişi kendine bir hedef koymuştur ve hep iyi insan olmaya doğru yarışır. Başkalarının ne yaptığıyla ilgilenmez, kendi hedefine ne kadar ulaştığıyla ilgilenir. Psikolojinin öğretisi de bu yöndedir. Başkasının paçasını çekmek ve çelme takmak bizim kültürümüzde yok. Ancak maalesef bizde korkunun ve baskının yaygın olduğu ortamlarda bu bozuluyor.”
Türkiye’nin en çok diyaloğa ihtiyacı var
Rahmetli Cemil Meriç’in söylediği gibi Türkiye’nin en çok diyaloğa ihtiyacı olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “En büyük düşmanımız da ön yargı. Onun için diyalog olacak, iletişim olacak, ondan sonra da yardımlaşma ve paylaşma olacak. Bunlar olduktan sonra kardeş rekabeti gibi durumlardan korkmaya da gerek kalmayacak. Hiç kimse kimseyi eleştirmiyor, hiç kimse kimseyle ilgili olumsuz bir şey söylemiyor gibi bir beklenti hoş olurdu ama mümkün değil. Onun için milli bayram günleri için birleştirici, paylaştırıcı, ortak bazı alanlarda pekiştirme yapan günler diyebiliriz.” dedi.
Aileler Çanakkale Zaferi’ni evde çocuklara anlatmalı
Çanakkale Zaferi’nin sadece okullarda ve resmi törenlerde anılan bir gün olarak kalmamasını tavsiye eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Herkes evde Çanakkale’yi okumalı, orada neler olduğunu bilmeli. Arama motorlarında çok güzel bilgiler var. Denizdeki zaferin nasıl kazanıldığını, Nusret mayın gemisinin ortaya çıkış hikâyesini aileler çocuklarına anlatmalı ve konuşmalı. Aile içindeki bu sohbet okuldaki sohbetten daha etkilidir. Evdeki anlatımlar daha samimi ve çıkarsız anlatımlar olduğu için yani bir propaganda olmadığı için çocuklarda daha etkili olur. Böylece çocuklarımıza aidiyet duygusunu yaşatmış oluruz.” diye konuştu.
Kut’ül Amare, İngilizler için bir travmadır
Çok fazla dillendirilmiyor ama insanlık tarihinde kimyasal silahların ilk kez Çanakkale’de kullanıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Avam Kamarası tartışmaları var. Kimyasal silah kullanılınca Avam Kamarası’nda itirazlar olmuş. Masum insanların da öldüğü söylenince Churchill, Çanakkale’deki bizim atalarımız hakkında ‘onlar insan değil ki’ demiş. Bizim direnme gücümüz tarihe geçti, şaşırdılar. Churchill onun etkisiyle siyasi gücünü kaybetti. İngilizlerin olduğu ittifak kazandı ama yenilmez denilen İngiliz ordusunun yenilebilir olduğu görüldü. Kut’ül Amare onlar için bir travmadır.” dedi.
Milli günler vatan sevgisi oluşturuyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, popüler kültürün küresel olarak insanların aidiyet duygusunu zayıflattığını söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı: “Popüler kültür, insanların ülkesine ve vatanına bağlılık duygusunu zayıflatıyor, bu şekilde beyin göçüne teşvik ediyor. Bu topraklara karşı böyle bir sevginin ve duygu paylaşımının oluşmasının kaynağı bilgilerimize muhakkak duygusal kodlar işlenmesini sağlayacak, hiç abartılı olmayan, gerçek duygudaşlığı pekiştirecek günlerdir. Parçalanmış kamu vicdanında bile ayrılıkçı yaklaşımları bu günler yok eder. Onun için milli günler, duygu yoğunluğunun yaşandığı günlerdir. Toplum vicdanını, kamu vicdanını birleştiren ve ortak bir payda oluşturan milli günlerdir. Bu günlerde hiç kimse başkasının kusuruyla uğraşmasın. Bugün herkesin bütünleşme şuuruyla hareket etmesi gerekir. Gençlerimize kültürel idrak oluşturmamız gerekiyor. Kültürel idrak için bu günler çok önemlidir. Kültürel algı oluşması gerekiyor.”