Tenis Kortundan Setlere
'Ufak Tefek Cinayetler' ve 'Çukur' dizileriyle tanınan genç oyuncu Aylin Engör, tenis kortlarından setlere uzanan kariyer serüvenini, oyunculuğun hayatındaki önemini ve ileriye yönelik hedeflerini anlattı...
Aylin Engör: Oyuncu olmak bana özgür olmayı hissettiriyor
Genç ve güzel oyuncu Aylin Engör, oyunculuk kariyerinin başlamasıyla birlikte ileride gerçekleştirmek istediği hedeflerini MAG okurları ile paylaştı. “İlk oyunculuk deneyimim biraz gergindi açıkçası çünkü ekip çoktan kaynaşmıştı ve sonradan aralarına dahil olmuştum. Ama herkes o kadar sıcak karşıladı ki çok kısa sürede o gerginliğimi attım ve olmak istediğim yerde olduğumu anladım” diyen Aylin Engör sözlerine şöyle devam etti: “Oyuncu olmak bana özgür olmayı hissettiriyor.” Gelecekte bu röportajı okuduğunuzu düşünürsek kendinize ne söylemek isterdiniz sorusuna ise “Gelecekte bu röportajı okuduğumda, “Evet, tam da o zamanda hayal ettiğim gibi içinde olmayı istediğim birçok iyi projede yer aldım” demek istiyorum” şeklinde cevap verdi.
Kendinizden kısaca bahsetmeniz gerekse Aylin Engör’ü hiç tanımayan birine nasıl tarif edersiniz?
Açıkçası bende kendimi tanımaya çalışıyorum. Son dönemlerde yaşadığımız pandemi sürecinde içime dönmek, yaşanan sürecin zorluğunu ayrı bir kenara koyarsak tabii ki, hayatı sorgulamak için aslında iyi de bir fırsat oldu. Ama illa ki bir fikir vermek gerekirse bu zamana kadar olan Aylin, bir o kadar sıcakkanlı ve sevecen olup aynı anda görünmeyen duvarları olan biri. Ancak artık bunun yavaş yavaş değişmeye başladığını hissediyorum.
Oyunculuk yapmaya nasıl karar verdiniz, kariyeriniz nasıl başladı?
Üniversitede oyunculuk bölümüne geçiş yapmamla birlikte oyuncu olmaya karar verdim. Mezun olduktan sonra “Ufak Tefek Cinayetler” ile birlikte kariyerim başladı. Sonra güzel bir tesadüf eseri menajerim Gaye Sökmen ile tanıştım. Şimdi kariyerimle ilgili birlikte ilerliyoruz..
Tayland’dan Türkiye’ye uzanan bir serüveniniz var. Türkiye’ye nasıl geldiniz?
Evet, orada doğdum. Annem Taylandlı, babam Türk. Ben üç yaşımdayken babam artık babaannemin ve ülkesinin özlemiyle Türkiye’ye dönme kararı aldığı için dönüyoruz ve o zamandan beri Türkiye’deyiz. Tabii ara ara Tayland’daki akrabalarımı ziyarete gidiyoruz.
İlk oyunculuk deneyiminiz nasıldı? Neler hissettiniz?
İlk oyunculuk deneyimim biraz gergindi açıkçası çünkü ekip çoktan kaynaşmıştı ve sonradan aralarına dahil olmuştum. Ama herkes o kadar sıcak karşıladı ki çok kısa sürede o gerginliğimi attım ve olmak istediğim yerde olduğumu anladım.
Sizin için oyunculuk ne ifade ediyor?
Oyuncu olmak bana özgür olmayı hissettiriyor. Kendinden çok farklı hikâyeleri, karakterleri canlandırabilmek çok eğlenceli. Okulda özellikle kötü karakterleri oynamayı çok seviyordum.
Bir ara gayrimenkul danışmanlığı yapıyordunuz. Şimdi Taia isimli bir tekstil markanız var, çok farklı sektörler. Danışmanlık hala devam ediyor mu? Markanız nasıl gidiyor?
Evet, mezun olduktan sonra epey boş bir zamanım vardı. O sırada bir şeyler yapmam gerekiyordu ve biraz freelance bir iş olduğu için o mesleği tercih ettim. Yaklaşık iki sene kadar yaptım çok iyi şeyler kazandırdı bana. Sonra Ufak Tefek Cinayetler’e başlayınca yetişemediğim için bırakmak zorunda kaldım. Evet, şimdi çok yeni olan Taia isimli bir tekstil markam var. Aslında yıllardır aklımda olan bir şeydi, çünkü küçüklükten beri içinde büyüdüm diyebilirim. Babam tekstilci. Pandemi sürecinde çok boş vaktimiz oldu, onu değerlendirip hayata geçirdim. Aslında beklediğimden daha iyi gidiyor, şimdi yeni yaz sezonu koleksiyonu için çalışıyorum.
Aynı zamanda profesyonel olarak tenis de oynuyorsunuz. Ne zamandan beri bu sporu yapıyorsunuz? Sizin için ne ifade ediyor? Tenis ile ilgili hedefleriniz var mı?
Tenise sekiz yaşında başladım. Yaşadığım sakatlıktan ötürü on altı yaşında bırakmak zorunda kaldım. Yıllar sonra tekrardan veteran olarak oynamaya başladım ve turnuvalara girdim. Eski günlerimi hatırladım. Tenis benim için bir terapi gibi çünkü anda kalabiliyorum. Tenisle ilgili hedefim ise bir daha sakatlık yaşamadığım sürece oynamaya ve öğretmeye devam etmek istiyorum.
Çukur dizisinde Cennet karakterine hayat veriyorsunuz. Gerçek hayatınızda da Cennet gibi sessiz sakin misiniz?
Sadece yeni bir ortamda Cennet kadar sakinimdir. Alışık olduğum insanların içinde tam tersi eğlenmeyi seven birisiyim.
İlerde nasıl bir karakteri canlandırmak istersiniz?
Ben okuldayken hep kötü karakterleri canlandırmayı çok severdim. O yüzden anti-kahraman bir karakteri oynamak isterim.
Ne tarz yapımları takip ediyorsunuz? Neden?
Suç belgesellerini izlemeyi çok seviyorum. Özellikle gerçek görüntülere de yer veriyorsa. Sonunda ne olacağını, kimin katil çıkacağını tahmin etmek beni heyecanlandırıyor.
Komedi mi dram mı? Hangi türü seviyorsunuz?
Dram, çünkü seyircinin daha rahat bağ kurabildiğini düşünüyorum.
Gelecekte bu röportajı okuduğunuzu düşünürsek kendinize ne söylemek isterdiniz?
Gelecekte bu röportajı okuduğumda, “Evet, tam da o zamanda hayal ettiğim gibi içinde olmayı istediğim birçok iyi projede yer aldım” demek istiyorum.
Gelecek ile ilgili hayalleriniz ya da planlarınız nelerdir?
Gelecekle ilgili çok hayalim var. Sadece öncelikle ilk gerçekleşmesini istediğim hayalimi söyleyebilirim, o da “Çukur”dan sonra yine iyi bir projede yer almak.
FOTOĞRAF: ENES KAHRAMAN