ABD'nin gerçek ve tek kitle imha silahını açıklıyorum!
Günümüzün popüler konusu S-400'ler.
Önemli bir silah alımı...
ABD’yle Türkiye'nin arasını bozacak gibi.
Tabii ki Amerika Türkiye’ye savaş açacak durumda değil.
Ancak ABD’nin elinde çok daha tehlikeli bir silah var: Amerikan doları ve o doların damarlarında dolaştığı dünya finansal sistemi.
Amerika bu kaldıraç gücünün farkında. Trump da bu gücü kullanarak Çin, Meksika ve Kanada’yı masaya oturttu.
İran’ı bu finansal sistemi kontrol ederek deviremese de sallıyor.
Türkiye'ye de rahip Andrew Brunson olayında silahın gücünü hafifçe gösterdi.
NEDİR BU DOLAR SİSTEMİ?
Amerika faşist Almanları ve Japon’ları yenince, 1941'de kendi hakimiyetinde olmakla birlikte dünya para sistemini de kurdu.
Başlangıçta diğer ülkelerde bu sisteme yeşil ışık yaktı, çünkü tedavüle çıkan dolarların karşılığı olan altın, Amerika depolarında hazır tutuluyordu.
Ne ki Amerikan bütçesi Vietnam savaşıyla patlayınca, Başkan Nixon da geleneksel Amerikan keyfi davranış sendromunu konuşturdu ve dolarla altının bağını kopardı.
Tabii başka bir alternatif olmadığı için 'dolar' tek uluslararası ticaret ve rezerv parası olarak günümüze kadar geldi.
ÇIKAR KANUNU KES CEZAYI
Son yıllarda özellikle 9/11 saldırılarından sonra, ABD bir dizi kanun çıkardı.
Vatanseverlik Kanunu, Ruslarla İşbirliği Kanunu, Düşman Ülkelerle İş Birliği Kanunu, İran Ambargosu Kanunu vs vs...
Bu kanunlara göre Amerika dünyada herkese ceza kesebiliyor.
Örneğin HSBC Bankası'na 9 milyar dolar ceza kesti. Rusların büyük bir metal holding kuruluşuna yaptırım uyguladı. Türkiye de Halk Bankası cezasını Demokles’in kılıcı gibi bekletmekte.
Dünyada birçok ülke için ABD’nin uyguladığı finansal yaptırımlar geçerli.
Kısacası ABD dünyadaki finansal sistem hegemonyası üzerinden kasabanın hem şerifi, hem de haydudu durumunda.
Size tanıdığım bir yüksek hakimin bana anlattığını örnek vereyim; Türkiye’den Dubai’ye İran petrolü için yapılan bir ödeme SWIFT sistemi nedeniyle 30 saniye New York üzerinden geçmiş olsa bile, yaptırım kapsamına alınabiliyor.
RİSKLER VE FAYDALAR BİR ARADA
Dünyada üç büyük ekonomi, iktisatçı jargonuyla ‘Merkantilist’ ekonomi politikaları uyguluyor.
Türkçesi ‘nalıncı keseri’ misali, mal satarım ama fazla mal almam. Bu ülkeler Çin, Almanya ve Japonya.
Bu üç silahşor sürekli ödemeler dengesi fazlası vermekte çünkü sattıkları aldıklarından fazla.
Küresel olarak bakarsak dünya ödemeler dengesi, dünya Mars’la ticaret yapmadığına göre, üç ülkenin fazlalığı ‘surplus’ Amerika’nın açığı ‘deficit’ olarak kayda geçmekte.
Peki Amerika bu açığı nasıl finanse ediyor?
Başka ülkeler gibi piyasadan döviz bularak değil, tabii ki kendi dolarını basarak veya kendi bastığı dolarlara karşılık millete kendi bonosunu satarak finanse ediyor.
Şu soruyu sorma hakkınız var. Peki nereye kadar?
Hemen cevabını vereyim: Bu sistem devam ettikçe sonsuza kadar!
Peki ya riskler?
2008’de Amerikan ekonomisi iflasın eşiğinden dönünce, FED para musluklarını açtı.
O zamanlar Türkiye de bundan nemalandı.
Dolar kuru 1'e 1 olacak diye hayaller kuruldu.
Türkiye ithalat cenneti oldu.
Hal böyleyken, sanayi üretimi ve ihracat da ekonomik enayilik oldu.
2018’den itibaren FED 'yeter artık' dedi; dolar musluklarını kıstı, küresel olarak Türkiye, İran, Hindistan gibi ülkeler likidite zorlukları yaşamaya başladı. Ve borçlanma maliyetleri arttı.
DOLARA ALTERNATİF YOK MU?
Avro AB’nin içinde yaşadığı siyasi belirsizlikler nedeniyle henüz kürsüdeki yerini alamadı.
Çin parasının da siyasi şeffaflık ve tam konvertibiliteye sahip olmadığı için pek şansı yok. Diğer paraların ise hiç şansı yok.
ABD (kısa vadede) dış politikada doları kıtalar arası balistik füze silahı gibi kullanmaya devam edecek.
Uzun vadede ise başka bir sistemin kurulup kurulmayacağı da belirsizliğini koruyor.
Keynes Baba’nın dediği gibi; ‘Uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız.’
"Külli nefsin zaikatü'l-mevt", yani "Her nefis ölümü tadacaktır."
ENGİN CİVAN / ABD / 09.07.2019