Gizli komünizm felsefesi, deprem ve Türkiye
Geçen pazar günü, bundan tam bir hafta önce, Washington'dan New York eyaletinin Buffalo kentine uçuyorum. Buffalo ufak bir kent olduğu için mecburen New York kentinden aktarmalı gidiyorum. New York Havalimanı’nda aktarma süresi boyunca telefonumla epey oyalandım. Buffalo’ya inince de telefonumun şarjı bitti.
Uçaktan iner inmez gece saat 22.00 sularında taksiye atladım, şoföre rica edip telefonumu şarja taktım ve otele gelmeden ilk yeşil şarj işaretini görür görmez de telefonumu açtım. Bu sırada ilk deprem haberleri gelmeye başlamıştı. Türkiye'de saat sabahın 6’sıydı, takvim yaprakları da 6 Şubat 2023’ü gösteriyordu.
Saatimi sabah 7’ye kurdum, sabah saat 06.15 gibi uyandım ama yataktayım. Bir sarsıntı hissettim. Sanki deprem gibi. Kendi kendime düşünüyorum: Bu otelin yakınlarından metro mu geçiyor, yoksa civarda tramvay hattı mı var? Evet, bu deprem olamaz. Gerçi deprem yaşamış birisi olarak o duyguya da aşinayım.
Kalktım, aşağı kahvaltıya ineceğim, asansörde ilk karşıma çıkan kişiye sordum: Depremi hissettiniz mi? "Evet, hissettik..." demez mi...
Daha sonra edindiğim bilgilere göre, Niagara Şelalesi’ne yakın bir bölgede bulunan Buffalo’da ara sıra ufak tefek depremler olurmuş fakat pazartesi sabahı yaşanan 4.2 şiddetindeki deprem, çok olağanüstü bir durummuş.
Kendi kendime düşündüm: Bu nasıl bir empati?
Gelelim Türkiye’ye…
Felaket büyük, insani facia inanılmaz boyutta. Şahsen dualarım, maddi ve manevi katkılarım deprem mağdurlarına yönelik.
Bu deprem sonrası üzerinde asıl durmak istediğim, depremi fırsat bilerek sosyal medya üzerinden kendi gündemlerini komplo teorileriyle bezeyerek kamuoyunu etkilemeye çalışan merkezler.
Oyun sahasının çizgilerini en baştan çizmek açısından ufak bir hatırlatma yapmak isterim.
Bir nevi ekstra bir parantez açarsak…
Sağır Sultan bile duydu! İnşaat ve İmar yasaları Türkiye’de çalışmıyor. Hem yapımcılar hem yükleniciler hem de alıcılar mevcut kuralları kendi küçük çıkarları doğrultusunda bilerek ve kasten çiğniyor.
Türkiye'de arazi arzının yeterli olmayışı, konut sorununda maliyetlerin şişmesine ve çok katlı yapılanmanın ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Türkiye gibi yüzölçümü büyük, nüfus yoğunluğu bir Japonya ya da bir Hong Kong olmayan bir ülkede yapılanma için yeterince arazi olmamasının nedeni de şudur: Gizli komünizm felsefesi.
Kısaca, Türkiye'deki arazilerin yüzde 85'i bir şekilde ya devlet ya da devlet kontrolündeki kurumlar tarafından parsellenmiştir.
Durum böyle. O nedenle arazi sorunu düzenlenmeden imar rantı, ona bağlı mafya örgütlenmesi ve imar rantına bağlı yanlış ve çirkin yapılanma bitmez. Ve her depremde coğrafyamızda yaygın kültürün yan ürünü olarak çok zayiat verilir.
SOSYAL MEDYA
Öncelikle şunu belirtmek isterim: 40 yıldır ABD’de yaşıyorum. ABD’de devlet, yerel ve merkezi olarak nasıl çalışır az çok biliyorum.
Ve samimi olarak şunu da belirtmek istiyorum: ABD’de Türkiye'den çok daha fazla ve girift bir bürokrasi var. ABD konsolosluğuna vize başvurusu yapanlar bunu çok iyi bilir.
İlk başarılı komplo teorisi sosyal medyanın yaygınlaştığı tarihlerde İkiz Kulelere yapılan saldırıdan sonra olmuştu.
Mesaj şuydu: Bu işin arkasında ABD var. Net belirteyim, dünyanın en eski demokrasisi olarak ve her aşamada kontrol mekanizmalarının olduğu bir devlet yapısı. 5 binden fazla kendi vatandaşını öldürmek için girişimde bulunamaz. Hiçbir yönetici böyle bir talimata imza atmaz, hiçbir yetkili böyle bir sorumluluk almaz.
Aynı mantıkla devam edersek, hiçbir ABD yetkilisi gidin "Türkiye'de bir deprem yapın da 50 bin kişi ölsün, Türkiye'nin ve ülkeyi yönetenlerin aklı başına gelsin" şeklinde talimat vermez.
ABD’de dillere pelesenk olmuş Hitler’in Yahudi kıyımı mirasını, hiçbir yönetici tarihe kendi adına bırakmaz istemez.
Ha kendi çıkarları doğrultusunda ABD, Rusya ve Çin’le satranç oynarken Türkiye'ye müdahale etmiyor mu?
Tabii ki ediyor. Darbe yapmıyor mu? Tabii ki yapıyor!
Elinin altında alternatif olsun diyerek, Gülen Cemaati’ne göz yummuyor mu? Tabii ki yumuyor!
Fakat bunların hepsinin bir sınırı ve yolu yordamı var.
Dünya’da sosyal medya üzerinden bir savaş var. İran, Rusya, Çin ve ABD’nin sosyal medya orduları var. Eski Türkiye'de ana akım medya üzerinden bu işler yönlendirilirken şimdilerde ise kendi sosyal medya orduları üzerinden bu işler yönetilmekte.
"ABD, Dolmabahçe’ye savaş gemisi gönderdi, Haliç’te ufak bir deprem yaptırdı, Türklerin aklı başına gelmeyince bu sefer Kahramanmaraş’ı patlattı..." diyerek komplo teorisi üretmek düpedüz bir politik gündem yaratmaktır ve birilerine hizmet etmektir.
Nasıl olsa paylaşmak ücretsiz diyerek, bu tür mesajları paylaşmak, kahvede sohbet vesilesi yapmak düpedüz densizliktir.
Biliyorum ki çoğu zaman ucuz, pratik ve yüzeysel eleştirile hedef oluyorum. Örneğin, açıktan gazel okuma, örneğin Amerika’nın adamı, örneğin konunun içeriğinle bağlantısı olmayan alakasız kişisel yorumlar.
Fakat şunu çok iyi biliyorum: Komplo teorileriyle olayları açıklamaya çalışmak cehalet, cehalet de geri kalmışlık getirir.
Dikkatli olalım!
Komplo teorilerinin arkasına sığınmayalım, bunları kendi gayeleri için kullananlara alet olmayalım.
ENGİN CİVAN / ABD