Liberal dünya düzeni yıkılıyor mu?
Çinli bilgelerin itiraz niteliğinde bir deyimi vardır; "Umarım ilginç zamanlarda yaşarsın"
İşte bu deyim, bugünlerde bizde tecelli buldu.
Faşist Almanlar ve Japonlar 2. Dünya savaşını kaybetti; kapitalistler ve komünistler kazandı.
Kurulan yeni dünya düzeninde tecessüm eden iki başat aktör, iki kutup düzleminde kendi düzenlerini yerleştirirken...
Aralarında ‘Soğuk Savaş’ olarak etiketlenen çatışmayı da sürdürmekten geri durmadılar.
Bu çatışma Türkiye’de, Orta Doğu’da, Latin Amerika’da, Orta Asya’da ve Orta Avrupa’dadarbeler, suikastlar, işgaller vs olarak 40 sene devam etti.
Milyarlarca masum insan iki süper gücün çatışmasını günlük yaşamında hissetti. Soğuk savaşın ürpertisi kitlelerin iliklerine kadar işledi.
Bu durum sonsuza kadar devam edecek sanıyorduk!..
Ne var ki, Sovyetler Birliği düzeni kendi içinden çöktü. Kendi hantallığı altında kalan sistem tuzla buz oldu.
TEK TABANCA AMERİKA
Uzun bir müddet 'Amerika dünyevi işleri iyi götürdü' derken...
Soğuk Savaş'ta Ruslara karşı kullandıkları İslami kart, yani 'Yeşil Kuşak’ geldi ve ABD’yi 11 Eylül’de kalbinden vurdu.
Yetmedi!..
Irak işgalinde dağılan Saddam güçleri de, başka bir (sözde) İslam bayrağı altında tüm Batı’da terör estirdi.
AMERİKA’NIN KİMYASI BOZULDU.
Diğer taraftan, biz "Anadolu" deriz ya, Kuzey komşumuz da "Rus Ana" der. Rusya gibi dev ve bir o kadar da birikimli bir toplumun daha fazla rencide olmaya tahammül etmesi beklenemezdi.
Nihayetinde, "Rus Ana" da Vladimir Putin gibi bir lideri doğurdu.
Daha önce defalarca yazdım, Türkiye’de Erdoğan, Hindistan’da Modi, Rusya’da Putin ve Çin’de Xhi gibi liderler, öyle tesadüf eseri olarak ait oldukları toplumların kalıcı liderleri olmadılar.
Zira söz konusu liderlerin ortak özelliği ‘Hür Dünyanın’ lideri olarak Amerika’nın koyduğu liberal kökenli kıstaslara göre demokratik olmamalarıdır.
Aldıkları en büyük eleştiri bu yönde olmakla birlikte, tabii ki o kıstasların ikiz kardeşi Batı ölçekli basın özgürlüğünü de unutmamak gerekir.
KUDÜS TURNUSOL TESTİ OLDU
Donald Trump kendi içinde büyük sosyal patlamalara gebe Amerikan toplumunda biraz İslamofobi, biraz zenofobi, biraz ırkçılık, biraz narsist, biraz avanta -lavanta lider olarak başkanlık koltuğuna oturdu.
Aslında bana göre Trump gibi birisinin seçimi kazanması ABD’de ve dünyada liberal sistemin çökmeye yüz tuttuğunun habercisi olmuştu. Yani 'sonun başlangıcı' diyebileceğimiz bu gelişmeler, bir işaret fişeği niteliğindeydi.
Trump’ın bu bağlamda Amerikan basın özgürlüğüne tek başına savaş açmış olması da sarsıntı geçiren küresel müesses düzenin gaz sıkışması geçirmesinin yan ürünüydü.
Trump’ın Kudüs çıkışı Amerikan’ın gücünün sınırlarının ispatı açısından güzel bir örnek oldu.
BM’lerin bugünkü dünya üzerinde yaşayan toplumların ihtiyaçlarına cevap veremeyen bir kurum olduğu tescillendi.
Ebedi şehir Kudüs’ün farklı inançlara, farklı kültürlere, Ruh-ül Kudüs’e ve tüm tarihi birikime ev sahipliği yaptığının farkında olmayan ( ya da olmak istemeyen ) bir kısım muhteremler de ‘Kudüs’ü bırak Kıbrıs’a bak’, ‘Filistin soykırım pulu bastırdı’, ‘Araplar bizi arkadan vurdu’ gibi içi boş teranelerle suları bulandırmaya çalıştı.
Kudüs krizi bu noktada kimin ne renk olduğunu gösterdi.
Kudüs aynı zamanda Soğuk Savaş’tan sonra yaşanan devre arasının bittiğini ve ‘Ilık Savaşın’ başladığının miladı oldu.
İlginç zamanlara yelken açtık vesselam.
ENGİN CİVAN / ABD / 24.12.2017