Seçilmişlerin yeminleri
24 Haziran seçimlerinden sonra TBMM sinin yeni misafirleri/milletvekilleri kuvvetli ihtimalle önümüzdeki günlerde meclisin ilk oturumunda yemin edecekler. Ayrıca 12nci cumhurbaşkanımız Erdoğan 13ncü cumhurbaşkanı olarak yine yemin edecek.
Geçmişe baktığımız zaman; Atatürk’den R.T.Erdoğan’ a kadar cumhurbaşkanı olarak gelen cumhurbaşkanlarının yeminlerine bir bakalım:
CUMHURBAŞKANLIĞI YEMİNLERİ
Cumhurbaşkanlığına seçilen kişinin TBMM’inde yemin etmesi ile görev başlamış oluyor.
İlk kez cumhurbaşkanı seçildikten sonra Mustafa Kemal Atatürk; anayasada böyle bir hüküm olmadığı için yemin etmeyerek, sadece bir teşekkür konuşması yapmış. Daha sonraki seçiminde 1924 Anayasası’na yeni bir madde eklenerek “Reisicumhur, intihabı akabinde /seçildikten sonra/ ve Meclis huzurunda şu surette/şekilde/ yemin eder.” hükmü konularak yeni bir gelenek başlatıldı: yemin etme geleneği! Anayasanın 38. Maddesinde yeminin “Allah adı anılarak yapılacağı” belirtilmişti: “Reisicumhur sıfatıyla Cumhuriyetin kanunlarına ve hakimiyet-i milliye/milli egemenlik/ esaslarına riayet/uyma/ ve bunları müdafaa/koruma/, Türk Milletinin saadetine sadıkane ve bütün kuvvetimle sarf-ı mesai/çaba harcama/, Türk devletine teveccüh edecek /yönelecek/ her tehlikeyi kemal-i şiddetle/çok şiddetle/ men, Türkiye’nin şan ve şerefini vikaye/koruma/ ve ilâya/yüceltme/ ve derhude ettiğim/yapmakta bulunduğum/ vazifenin icabatına/ lüzumuna/ hasr-ı nefs /kendini o işe adama/ etmekten ayrılmayacağıma namusum üzerine Vallahi yemin ederim.” demişti. 1927 yılında da aynı yemin yapıldı. Daha sonra “Vallahi/Allah’a and olsun” kelimesi çıkartılarak, laikleştirilerek “ ayrılmayacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim” ibaresi konuldu.
Bu yemin şekli 1960 ihtilaline kadar değiştirilmedi ve değiştirilmesi de hiçbir zaman gündeme gelmedi. 2.nci cumhurbaşkanı İsmet İnönü dört kez, 3.ncü Cumhurbaşkanı Mahmut Celal Bayar 3 kere bu yemini ettiler…
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra devlet başkanlığı koltuğuna oturan org. Cemal Gürsel yemin etmedi. Ancak 1961 Anayasasının kabulünden sonra, siyasi hayata geçilince; anayasanın 96 ncı maddesinde metni bulunan şu yemini etmişti.
“ Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Türk Devleti’nin bağımsızlığına, vatanın ve milletin bütünlüğüne yönelecek her tehlikeye karşı koyacağıma, milletin kayıtsız şartsız egemenliğini ve Anayasa’yı sayacağıma ve savunacağıma; insan haklarına dayanan demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden ve tarafsızlıktan ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini koruyup yüceltmek ve üzerime aldığım görevi yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma namusum üzerine söz veririm”
Görüleceği gibi yukarıdaki ilk yemin metninden çok az farkı olduğu gibi, içerik ve özellikle ruhu bakımından da pek farkı yok!
1971 yılında değişikliğe uğrayan Anayasa’da 96 ncı maddedeki metin olduğu gibi korundu. Cemal Gürsel, Cevdet Sunay ve Fahri Korutürk/üçü de askerdi/ bu andı içtiler.
12 Eylül 1980 yılında cumhuriyet dönemimizin ikinci askeri ihtilalini yaşadık. İhtilali yapanların darbe gerekçelerinden birisi de “Atatürk ilke ve inkılaplarının göz ardı edilerek, Atatürkçülük ilkelerinin aksine davranış ve uygulamalar olduğu” idi. Darbeden sonra Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren kendisini yeni Anayasa yapılana kadar Devlet Başkanı ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ilan etti. Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri ve Jandarma genel komutanının yer aldığı Konsey’in hazırlattığı Anayasa’ya konulan geçici 1’nci madde ile “ Halk oylaması ile, tarihindeki Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı, Cumhurbaşkanı sıfatını kazanarak, yedi yıllık bir dönem için, Anayasa ile Cumhurbaşkanına tanınan görevleri yerine getirir ve yetkilerini kullanır” hükmü ile Cumhurbaşkanı seçilmiş oldu. İlk genel seçimler yapılıp, TBMM toplanıp, başkanlık divanı oluşuncaya kadar da görevini sürdürürken, Cumhurbaşkanı sıfatını kazanan Evren Paşa da Konsey’in de başkanıdır. Ayrıca Konsey üyeleri kapı önüne konulmaz. Yine Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanlığı konseyine dönüştürüldü. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’de 18 Eylül 1980 tarihinde Milli Güvenlik Konseyi Başkanı olarak/üyelerde aynı yemini yapmışlardı/ yaptığı yemin aynen korunuyordu. Sadece Danışma Meclisinin, 10 Kasım 1982 tarihli birleşiminde Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in, Anayasanın kabulü dolayısıyla Danışma Meclisi Üyelerini tebrikleri ve bundan sonraki çalışmalarında sağlık ve başarı dileklerine ait mesajı okundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde yemin etmedi.
1982 Anayasasına göre Cumhurbaşkanlarının yemin metin ise şöyle:
“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine and içerim.”
Diğer yeminlerden önemli farkı ise Atatürk ilke ve İnkılâplarına, laikliğe bağlı olma şartını getirmesidir. (*)
Ayrıca Atatürk döneminden 27 mayıs ihtilaline kadar cumhurbaşkanlığına seçilecek kişinin milletvekili olması şart idi. 27 Mayıs’dan sonra beşinci cumhurbaşkanı seçilecek olan Org.Cevdet Sunay; genelkurmay Başkanlığından istifa edip, o dönemdeki ikinci meclis olan Senato’dan bir senatörün istifası alınarak, önce senatör yapıldı, daha sonrada cumhurbaşkanı seçildi. Aynı yol; emekli oramiral Fahri Korutürk’ün seçiminde de uygulandı
12 Eylül darbesinden sonra Senato lağvedildiğinden; bu usul terk edildi. 10 ncu Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer’in Cumhurbaşaknı seçilmesi ise TBMM’ndeki iktidar ve muhalefet partilerinin teklifi üzerine aday gösterilip, TBMM tarafından seçildi.
11.nci cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise yine meclis tarafından partisinin aday göstermesi sonucu milletvekillerinin oyları ile seçildi.
Bu usul yine bir anayasa değişikliği ile değiştirildi ve 9 Ağustos 2014 günü yapılan seçimle Ak Parti tarafından R.Tayyip Erdoğan aday gösterilerek halkoyu sonucu cumhurbaşkanı seçildi.
Son olarak da 24 Haziran 2018 günü vatandaşlarımız hem cumhurbaşkanını seçmek hem de milletvekili seçmek için sandık başına giderek 13 Cumhurbaşkanı olarak Tayyip bey’i, geniş yetkilerle donatılmış, cumhurbaşkanı olarak seçti.
Millletvekili Yeminleri: 23 maddeden oluşan 1921 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk anayasası olarak kabul edilir. Burada milletvekillerine yemin yapıtırılması ile ilgili madde olmadığından yemin yaptırılmadı. Milletvekili yemini, ilk kez 1924'te anayasa metinlerine dahil oldu. Bu metin kısadır: "Vatan ve milletin saadet ve selâmetine ve milletin bilâ kaydüşart hâkimiyetine mugayir/aykırı/ bir gaye takip etmiyeceğime ve cumhuriyet esaslarına sadakattan/bağlılıktan/ ayrılmıyacağıma namusum üzerine söz veririm."
1960 ihtilalinden sonra yapılan 1961 Anayasası'nda milletvekili yemini 77. maddede düzenlendi. "Andiçme" başlığını taşıyan bu maddede de kısa bir metinle yetinildi. "Devletin bağımsızlığını, vatanın ve milletin bütünlüğünü koruyacağıma; Milletin kayıtsız şartsız egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine bağlı kalacağıma ve halkın mutluluğu için çalışacağıma namusum üzerine söz veririm."
1980 askeri darbeden sonra yapılan 1982 anayasına göre yemin tekrar değiştirildi: 81 nci maddaye göre Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde yemin etmeye başladılar: “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.
Meclise giren milletin bazı temsilcilerine “zorla” söz verdiren bir metin olarak sadece bir zorunluluk. Hepsi o kadar!
Acaba bazıları; milletvekilliği görevini yaparken bu metindeki yeminine sadık kalıyorlar mı? Olmadığını gördük. Peki, o zaman bu yeminin bir kıymet-i harbiyesi var mı? Yoksa, sadece zorunluluk olduğu için, bir şekil olarak yapılıyor mu? Bu yemini tekrar okuyun ve düşünün: yeminlerine sadık kalmayan bir çok tip karşınıza çıkmayacak mı?
EROL MARAŞLI