Siyasi Kavgalarımız…
Anadolu’yu yurt edindiğimizden bu yana siyasi kavgalarımız hiç eksik olmamıştır. Hatta öyle ki; tarihte bir Türk devletini ancak başka bir Türk devleti yıkmıştır. Başka millete hacet kalmamıştır. Uzun bir konu: anlatılması ancak kalın bir kitabın sayfalarına zor sığar ki, bunu da başka bir yazar yapsın!
Cumhuriyet döneminde de siyasi kavgalar görülmüş… hatta cumhuriyeti kuran dört iradeden bir olan kurucu askerler arasında “paşalar kavgası” bile olmuştur. Hatta siyasi cinayet bile işlenmiştir; Ali Şükrü bey’in öldürülmesi gibi. Rahmetli Atatürk’e en sert muhalefeti yapanların başında gelen bu milletvekili hiçbir zaman Mustafa Kemal Paşa’ya ve Paşa gibi düşünenlere en küçük bir saygısızlığı yapmamıştır.
İsmet İnönü/Paşa ile Menderes kavgası, 10 yıl sürmesine rağmen yine aynı edepli tavır içindedir.… saygısızlık göremeyiz! Hele, o dönemde mecliste yapılan tartışmalar… yine edep dışı değil!
Bizde, milletvekillerinin fiziki kavgasına şahitliğimiz 1960 ihtilali sonrası teşekkül eden Mecliste/kurucu meclis değil/ Adalet partisi ile CHP arasındaki milletvekili kavgalarıdır. Ama münferittir, kısa sürede unutulup gider. Ta ki; 1970 sonrasına kadar. Fiziki yaralanmalar görüldüğü gibi mecliste cinayet bile işlendi. Küfürlere, meclisteki kanunsuz uygulamalara varana kadar olumsuz her şeyi gördük. Hatta öyle ki; bir partiden ayrılıp da başka parti kuran bir prof.’a eski partisinden bir milletvekili tarafından parmak ile taciz bile yapıldı. Uzayan turlarla cumhurbaşkanı ve meclis başkanı bile seçilemedi… tavandaki kavganın ateşi Türkiye’ye düştü ve sokaklar, meydanlar, kasabalarda kavgalar, silahlı çatışmalara dönüştü. Birçok ölen oldu, kentler savaş alanına döndü, ocaklar söndü.
Sonuç: ordu yönetime el koydu ve demokrasi askıya alındı, TBMM feshedildi…
Elbette düşünceler aynı olmayacak! Partilerin kuruluş amacı farklı düşünceler doğrultusunda ülkeyi yönetmeye talip olmaktır. Siyasi kavganın şekli birbirlerine tahammül ederek, uzlaşarak saygı ve edep dahilinde, yasa ve iç tüzüğe göre düşüncelerini dile getirecekler veya kabullerini karşılarındakilerine anlatacaklardır.
Son zamanlarda sık sık gördüğümüz düşünce kavgalarını bırakıp fiziki kavga yapmak, baş yaralayıp burun kırmak, bir hanımefendinin boğazını sıkmak, hele hele bir diğerinin bacağını ısırmak… ayrıca meclis kürsüsünü işgale kalkmak da ne oluyor? Demokrasi anlayışıyla nasıl bağdaşıyor?
Gerçekten bizim vekillerimize bunlar yakışıyor mu? Saygı bittiği zamanda her şey biter! Dünkü görüntüden hicap duymayan kimse var mı acaba?
Vekillerimiz fikir çatışması yerine organlarının çatışmasını tercih ettiklerinde ve bunu sürdürdüklerine; bunlara oy veren halk’a bu çatışmayı, bu ateşi sıçrattıklarında neler olacağını benim gibi belirli yaşa gelenler gördüler, yaşadılar ve acı çektiler…
Suhulet, birbirinize hürmet, tahammül etmek ve demokrasiyi yaşatmak için gayret!
Lütfen kendinize geliniz!.. gelmez iseniz; bu milletin seçmeni geçmişte başka partilere yaptığı gibi partilerinizi “ siyasi mevtalar mezarlığına” göndermekte tereddüt etmez!
Bunu böyle bilin!
Not: Bazı okuyuculardan gelen “ Çankaya Sancıları/ cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşananlar” kitabım şu anda baskı safhasında. Ayrıca basım ve dağıtım Bilgeoğuz yayınları tarafından yapılmakta.
Erol MARAŞLI / 13.01.2017