Tarih Türkeş'i Haklı Çıkardı…

EROL MARAŞLI

4.Nisan 1997 rahmetli Alparslan Türkeş’in vefat ettiği yıldır. Allah rahmet eylesin.

1966 yılı kasım ayında tanıştığım Türkeş ile çizdiği yolda 1996 yılına kadar beraber yürüdük.

Ömrüm vefa edip de nasip olursa, o yılları yazmaya başladığım “Türkeşli Yıllarım” adını verdiğim kitabımda, hatırlayabildiğim kadarıyla anlatıyorum.

Başbuğ; biz ilk önceleri O’na Albayım derdik… daha sonra Başbuğum diye söylemeye başladık.

Türkeş beğ’de; temelini atacağı misyonu olan “ülkücülük” fikrinin oluşması taaa, rahmetli Nihal Atsız hocanın etkisinde kaldığı 1940 lı yıllara kadar uzanır.

O yıldan 1960 yılına kadar oluşturmaya başladığı bir fikir ve aksiyonun iki ana unsur olup, idealizmini 27 Mayıs ihtilalinin kudretli albayı iken “ülkü ve kültür birliği” projesine dönüştürerek Milli Birlik Komitesine kabul ettirmeye çalışmıştı.

Daha sonra 13 Kasım Darbe içindeki darbe ile MBK’inden azledilip, yurt dışına “devlet müşaviri” olarak gönderildiği Hindistan da olgunlaştırıp, Türkiye’ye dönüp siyasi hayata atıldığı Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nde hayata geçirecekti.

Tüm bunları, 13 kasım 1960 olayını “Darbe İçinde Dabe/13 Kasım 1960-Ondörtler olayı” kitabımda anlatmıştım.

Şimdi ise hem “Türkeşli yıllarım” da anılarım ile “Çatık Kaşlı Tanrılar/ 27 Mayıs romanı” adını vereceğim romanımda anlatıyorum.

Türkeş için fikir ve aksiyon çok önemliydi: sürgüne giderken bile arkadaşı, Ondörtlerden kur.yarbay Orhan Kabibay’a şöyle diyordu “Napolyon savaşa giderken  aktivite aktivite … demişti. Ben de sizlere aktivite aktivite demiştim ama beni dinlemediniz ki” diyecekti.

CKMP, daha sonra Milliyetçi Hareket Partisi'nde lider olarak hep fikir ve aksiyonu/ hareketi düşünmüş, uygulamış ve uygulatmıştır.  İşte o yüzdendir ki “ülkücüler Türk düşünce ve hareket alanında”  vefatından sonrada varlığını devam ettirmiştir.

O’na göre ülkücü; Anadolu’nun Uç Beğleridir. Zannedersem, 1977 seçimlerinde Üstad Necip Fazıl Konya mitinginde çok güzel bir ülkücü tasviri yapmıştır.

Ülkemizin zor günlerinde ülkücülerin verdiği mücadele; son bağımsız Türk devletinin beka savaşyıdı. O yüzdendir ki, Türkiye bu mukaddes gençliğe şükran borçludur.

***
Türkeş, geçmişte edindiği ve takip ettiği bilgilerin ışığında ders çıkararak, geleceği okuma gibi bir özelliğe sahipti.

Bir hatıramı anlatacağım: Yıl 1995. İzmir Çeşme’de bir oteldeyiz. Bir masanın etrafında,  Başbuğun sohbetini dinliyoruz.

 12 Eylül sonrası özel kalem müdürlüğünü yapan, bir ay önce hakkın rahmetine kavuşan Sami Cezzaroğlu, yanımıza gelip, askerlikten kalma alışkanlıkla iki topuğunu birbirine vurarak selam verdi; “efendim sayın başbakan Tansu Çiller hanımefendi sizinle görüşmek ister” dedi.

Türkeş yanımızdan ayrılarak bir odaya girip başbakan Çiller ile telefon görüşmesi yaptı. Yanımıza geldiğinde il başkanı Naşit Birgüvi'ye “Benim Ankaraya gitmem lazım. Bana hemen ilk uçakta bir bilet bulun.” dedi.

İstanbul üzerinden Ankara’ya bilet bulundu ve Adnan Menderes hava alanından yolcu ettik. Aynı gece, dönüş haberi geldiğinden, geç vakiıt hava alanından almaya gittik ve Özdere'deki/bazıları Gümüldür'deki yazlığı diye yazıyorlar.

Gümüldür'de yazlığı yoktur/yazlığına geç vakit bırakıp döndük. Ben de fırsat bulduğumda Özdere'ye gider,  başbuğ  müsait olduğunda sohbet ederdik. Ankara dönüşünden bir kaç gün sonra tekrar Özdere'ye gittim. Deniz kenarındaki kameriyenin altında sohbet ederken “Hayırdır efendim… Dün alelacele Ankara’ya gittiniz… ?” diye sormam üzerine: “Dün Sayın Başbakan Tansu Hanım’ın daveti üzerine gittim. Bana: "Efendim müjdeler olsun! Bize Apo’yu teslim edecekler…" dedi, gözleri parıldıyordu…  ‘Sakın teslim alma. Sana onu teslim edenler astırmazlar… Siyaseten bitersin… milletin başına  bela olur!’ dedim. Bu sözüme  Pek memnun olmadı.”  dedi

Bu hatıramı uzun yıllar sakladım. Çünkü, Türkeş’in bu sözlerini başka birinden duymamıştım, taaa ki; MHP’nin o günlerdeki il Başkanı Naşit Birgüvi, Karabük Valisi Cemal Ayman ve ben bir yemek sırasında Naşit Birgüvinin anlatması üzerine, gizlilik kavramının kalktığına inandığım için yazdım.

Başbuğ, Tansu hanımı bir kızı gibi sever ve onu hep desteklemiştir. Başbuğ bu cevabı ile hem Tansu hanımı  hem de devleti ve milleti gelecek bir tehlikeden korumak istemişti.

Aradan 23 yıl geçti; bebek katili Milletin başına bela oldu!

Bu gün geldiğimiz tabloda; Suriye, Irak gibi geniş bir coğrafyanın bazı bölgelerini Öcalanın kurduğu PKK, kurduğunun doğurduğu PYD,YPG,KCK , Kuvvet-i Suvvar, (Ceyş el Suriye el Cedit/ABD destekli/ yine ABD’nin kurmakta olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bu coğrafyada katliam yapıyorlar…

Ortadoğu’daki muhayyel Kürdistan devletinin devlet başkanı olmayı hedefliyor, bebek katili.  Barzani, o postu bırakır mı?

Öyle ya geçmişte aralarında silahlı çatışmalar oldu… Barzani buna razı olurmu derseniz sanmıyorum. Barzani’nin “peşmergeleri” geçmiş dönemlerde PKK’lılarla çatıştılar, çok kan döküldü…

Bugün de  aralarının iyi olduğu söylenemez. Kendisine rakip Marksist bir kürt devletini istemediği söyleniyor.

Türkiye’nin başına bela olduğu yıllar içinde görüldü. Halkımız bunlar yüzünde binlerce şehit verdi ve vermeye devam ediyor… milletin içi yanıyor… Devletimiz ise milyarlarca dolar para harcadı ve harcıyor…

PKK’nın  ve APO’nun, Türkiye’nin başına bela olduğu yıllar içinde görüldü… Teslim edenlerin amacı da buydu!  Projeleri de buydu.  Rahmetli Başbuğ bugünleri; o günlerde görmüştü. 1966 yılından 1996 yılına kadar bizlere anlattıklarını gördükçe diyorum ki; Tarih Türkeşi haklı çıkardı.

Rusyanın yıkılıp, esir Türk illerinin de bir gün hürriyetlerine kavuşacağını söylediğinde  “Türkeş ata binecek, börkünü giyecek, okunu ve kılıcını alarak esir Türkleri kurtaracakmış…” diye sol kesim alay ediyordu…

 Bugün; Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan denilen ata toprağındaki kardeş devletler’in bugünkü pozisyonlarını, Türkeş alay etmelere rağmen görmüştü:kör gözlere karşı!

Tarih yapanlar;   akıllı hareket ederlerse, neticesi o millet için hayırlı olur! Akılsızca hareket edilirse sonu feci olur! Bir daha tekrar ediyorum: tarih rahmetli Türkeş’i haklı çıkardı!

Allah rahmet eylesin.

EROL MARAŞLI