Asmayalım da Besleyelim mi?

HASAN ESER

Hasan Eser / 09 Ağustos 2016 - Benim çok üzüldüğüm bir konu var.

15 Temmuz kanlı darbe girişiminin olduğu gece Ankara’da ya da İstanbul’da bulunamadığım için kendimi çok talihsiz hissediyorum.

Öyle ki o gece milli iradeye kurşun sıkan hainlere karşı direnen demokrasi kahramanlarına omuz vermeyi, onların yanında olmayı çok isterdim.

Kim bilir belki de şahadet mertebesine erişme şansını bile yakalayabilirdim o karanlık gecede…

Ama kısmet olmadı tarihe geçmek, Cenab-ı Allah vatanımız uğruna gazi ya da şehit olma şerefine nail olmayı nasip etmedi bana…

Yakalayamadığım bu fırsat yaşamım boyunca bir ukde olarak kalacaktır yüreğimde.
 
O karanlık gecede ben Foça’daydım. Etrafımdaki insanların darbecileri alkışladığını görünce adeta yıkıldım.
 
Hatta dayanamadım, sahilde rakının dibine vuran bazı şakşakçılara,  ‘siz neyi alkışladığınızın farkında mısınız?’ diye sordum.
 
Bana şöyle diyenler oldu: ‘Siz de sevinmelisiniz, çünkü AKP bunu çoktan hak etti.’
 
Tartışmak, polemiğe girmek yerine onları Allah’a havale ederek evimin yolunu tuttum,  ağlamaklı halimle gittiğim evimde, televizyonu açınca gözlerime inanamadım.
Çünkü Foça’da darbeyi alkışlayanların hayal kırıklığını yaşarken, televizyon ekranlarında vatandaşın sokağa inerek,  demokrasisine, vatanına ve geleceğine sahip çıktığını görünce gururlandım ve umutsuzluğumu terk ederek inancımı güçlendirdim.
 
Sonrasını biliyorsunuz ki zafer o gece biz inananların oldu.
 
O gece darbeyi alkışlayanların, ‘sen de sevinmelisin’ çağrısına uyacak kadar cahil olsaydım, yani onları dinleseydim ömrümün sonuna kadar teröristleri alkışlamış olmanın utancıyla yaşayacaktım.
 
Tabii ki her şey bununla sınırlı kalmadı.
 
Çok geçmeden klavye başına geçen okumuş cahiller,  “AKP,  Asker ile Polisi karşı karşıya getirmeye çalışıyor” diyerek, ortalığı velveleye vermeye başladılar. 

Asker elbisesi içine girmiş teröristler masum insanları yaylım ateşine tutarken,  bu zevat  “hiç kimse benim Türk askerime tokat atamaz” şeklinde tepkisel sözlerle, yaşanan fecaati saptırmaya çalıştılar.
 
Yetmedi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘vatanı müdafaa’ adına halkı sokağa davet etmesine de karşı çıktılar.
 
İnsanların sokağa davet edilmesinin yanlış olduğunu savunarak, yine kıyamet kopardıkları sosyal medya üzerinden insanlara evlerinize geri dönün çağrısı yaptılar.
Zira onlara göre yapılması gereken, vatanı altın tepsi içinde maşalara teslim etmekti.
 
O gece necip Türk milleti,
 
Sorgulamadan, anlamadan ve dinlemeden sadece  ‘Nihayet Erdoğan’dan kurtuluyoruz’ sevinciyle toplumu yönlendirmeye çalışan bu okumuş cahilleri dinlemiş olsaydı, bugün ‘Türkiye Cumhuriyeti’ diye bir devlet olmayacaktı.
 
Bitmedi, devam ediyoruz! 
 
Yine o gece, darbe girişiminin başarısız olacağı yönünde şüpheye düşen okumuş cahiller, plağı ters yüz etmekte gecikmediler.
 
Futbol maçlarını analiz eden yorumcular misali hemen başladılar sosyal medyadan darbecilerin yaptığı strateji hatalarını irdelemeye…
 
Meğerse ne kadar çok darbe uzmanı varmış benim güzel ülkemde. 
 
Neyse bahsettiğim bu klavye teröristleri, darbenin başarıya ulaşamayacağını idrak edince, bu seferde sahneye farklı bir argümanla çıkarak şöyle dediler: “AKP kendi kendine darbe yapıyor, bu darbe girişimi tamamen tiyatrodur”
 
Daha sonra bu tezleri de çürüdü elbet.
 
Derken, hadisenin FetÖCÜ’ler eliyle ABD’nin Türkiye’ye karşı bir işgal girişimi olduğunu kabul etmek zorunda kaldılar.
 
Biraz sessizliğin ardından yeni baskıya geçtiler: ‘Bu Fethullah Gülen’i siz büyütmediniz mi?’ diyerek, tüm olanlardan AK Parti hükümetini sorumlu gösterdiler.

Amma velakin Fethullahçı Terör Örgütü’nün temelleri 35, 40 yıl öncesine dayandığı belgelenince yine kuyruklarını apış aralarına aldılar.
 
Baktılar ki bu hadiseden onlara ekmek yok! Durumu farklı şekilde ele almaya başladılar.
 
15 Temmuz’da darbeyi alkışlarken, bir anda demokrasi havarisi kesilen bu zatı muhteremler şöyle demeye başladılar:
 
-  OHAL, antidemokratik bir uygulamadır. Türkiye bu karar ile diktatörlüğe dönüştürülmüştür.
 
Yahu arkadaş el insaf, devlet hainleri biran önce temizlemek, süreci hızlandırmak adına böyle bir karar alıyor. Siz ise böyle hassas bir zamanda siyaset yapmaya çalışıyorsunuz.
 
 Allah aşkına OHAL ilan edildiği günden bugüne kimin yaşam tarzına müdahale edilmiş?
 
Kimin yaşam standarttı kısıtlanmış? Her gece sahilde rakınızı içerken, bize sövmeye devam ediyorsunuz. Allah aşkına OHAL’in olduğu bir ortamda bundan büyük özgürlük olur mu?
 
- Darbecilere kötü muamele yapmayın.
 
Vallahi meşhur atasözüdür: Hamama giren terler. Onu vatana ihanet ederlerken düşüneceklerdi. Hem 15 Temmuz’da müdafaa ettiğimiz rejim Cumhuriyetimizi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün rejimidir. Atatürk, kurduğu rejimi sağlam temeller üstüne oturtmak adına yeri geldiğinde en yakın arkadaşlarının bile gözünün yaşına bakmamıştır. Yani söz konusu vatansa gerisi teferruattır sözü tesadüfen söylenmiş bir söz değildir. (bilmem anlatabildim mi?)

- İdamı geri getirmek, gericiliktir.

Bu çağrınıza da o çok sevdiğiniz ‘Netekim Paşa’nızın sözüyle cevap vereyim:  "Hainleri asmayalım da besleyelim mi?"

Sözün özü: Yine baltayı taşa vurdunuz okumuş cahiller.  

Günün Sözü: İkiyüzlülük çift taraflı keskin bir kılıca benzer. Bir tarafı aldattığı insanı keserken diğer tarafı da sahibini keser.