Ayla ve insanlığı kurtaran adam
Bu yıl şöyle ağız tadıyla güzel bir film izleyememiştim.
Neyse ki, "Ayla" yetişti imdadıma, ilaç gibi geldi, deyim yerindeyse.
Filme konu olan (gerçek) hikayeyi ilk defa 2010 yılında, gazetelerde okumuş ve 'keşke filmini yapsalar' diye gönlümden geçirmiştim.
Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler olsun ki, birkaç ay önce fragmanını izleyince nasıl sevinmiş ve vizyona gireceği günü iple çekmeye başlamıştım.
Derken...
Beklenen gün gelince, aynı gün soluğu sinemada aldım.
Her şeyiyle beni derinden etkileyecek bir film izleyeceğimi biliyordum-ki yanılmadım!-
Kore Savaşı’na katılan Türk askerlerinden biri olan Astsubay Süleyman Dilbirliği’nin, savaş alanında bulduğu, ailesi öldürülmüş küçük bir kız çocuğunu tüm taburla birlikte sahiplenmesinin ardından ayrı düşmelerini ve yıllar sonra yeniden buluşmalarının gerçek hikayesini beyaz perdeye taşıyan Ayla'nın her sahnesini keyifle izledim.
Hatta 'izlemeye doyamadım' desem yeridir.
Bilindiği üzere...
Ayla, Türkiye'nin Oscar adayı ve çeşitli uluslararası film festivallerine de katılıyor.
Bir sinemasever olarak açık ve net söylüyorum:
"Ayla" filminin ülkemizi uluslararası organizasyonlarda temsil etmesi gurur kaynağımızdır.
Ancak...
Ödül alıp-almaması benim umurumda olmaz!
Çünkü "Ayla" filmi alabileceği en büyük ödülü çoktan aldı.
O ödül ne biliyor musunuz?
O ödül: SEYİRCİDİR.
Eğer bir sinemasever, sinema salonunu terk ederken, "Şu filmi izlemek için ödediğim paranın her bir kuruşu helal olsun" diyebiliyorsa, bu bana göre en büyük ödüldür.
Ben, o gün filmi izlediğim salonu terk ederken, duygu yoğunluğuyla ağlamaktan gözleri şişmiş insanların yüzündeki mutluluğu/tebessümü gördüm.
Allah aşkına bundan büyük ödül olabilir mi?
İkinci büyük ödül de, filmin verdiği mesaj, yani üstlendiği toplumsal misyonu yerine getirme noktasında ne kadar başarılı olduğuyla alakalıdır.
"Ayla" da binlerce sayfa yazıyla anlatılamayacak önemli bir hayat dersini 90 dakikaya sığdırabilmiş bir filmdir.
"Ayla" filmi, kalplere iyiliği, hislere insanlığı, fikirlere adaleti, dostluklara vefayı, sevgiye sadakati ve ahlakın önemini aşılayan nitelikte bir filmdir.
Dolayısıyla...
"Ayla" filmine ödül verseler ne olur, vermeseler ne olur!
Hem bazı filmler, ödül almak için ödün verir.
Daha açık ifade edeyim, bazı uluslararası organizasyonlardan ödül koparabilmenin tek yolu: TÜRKİYE'Yİ KÖTÜLEMEKTİR!
Zira, ülkenizi ve yurttaşlarınızı ne kadar kötü gösterebilirseniz, ödüle o kadar yaklaşırsınız.
Demem o ki, o koca yürekli Türk Astsubayı Süleyman Dilbirliği'nin verdiği o muazzam 'insanlık dersini' beyaz perdeye aktaran "Ayla" filmi, ödüllendirilme noktasında arzu ettiğimiz başarıya ulaşamayabilir.
Ha! Bu öykünün /filmin başkahramanı bir Türk subayı değil de, başka bir ülkenin subayı olsaydı, "Ayla" filmi bugün Oscar'ın en güçlü adayı olarak gösterilirdi.
Şöyle düşünün: 2015 yılında Danimarka'ya gelen mülteciler arasındaki küçük Suriyeli bir kız çocuğu ile oynayan polis memuru, bir anda dünya gündemine getirilmiş ve nasıl popüler olmuştu.
Neyse, kısaca toparlamak gerekirse...
"Ayla" bana, minik cansız bedeni Bodrum'da kıyıya vuran Aylan bebeği hatırlattı.
"Ayla" bana, Suriye'de savaş mağduru binlerce çocuğu hatırlattı.
Ve kendi kendime şöyle dedim: "Ne mutlu sana ki Gazi Süleyman amca, tüm zorluklara rağmen bir çocuğun yaşamasına vesile olmuşsun"
"Yahu milyonlarca mağdur çocuk var, sen de kalkmışsın 67 yıl öncesinden bahsediyorsun" diyebilirsiniz.
Amma velakin...
Maide suresinin 54. Ayetinde şöyle buyrulur: "Her kim bir can kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur"
Öte yandan...
Gene ne mutlu ki, ay yüzlü bir kızla, ay yıldızlı bir Türk subayının yaşam öyküsünü, tarihe altın harflerle geçecek muhteşem bir filme taçlandıran yapımcı Mustafa Uslu’ya, yönetmen Can Ulkay’a, harika bir oyunculuk sergileyen İsmail Hacıoğlu başta olmak üzere tüm oyuncu kadrosuna ve emeği geçen herkese...
Son olarak...
Malumunuz yıllardır çocuk ihmali ve istismarına dair haberler okuyoruz gazetelerde.
Misal, geçenlerde okul servisinde unutulduğu için havasızlıktan yaşamını yitiren 3 yaşındaki minik Alperen halen hafızalarımızdaki yerini koruyor.
Buradan hareketle düşünüyorum da, izlediğim film, gerçek bir Türk askerinin dünyanın öbür ucundaki Koreli bir çocuğa, hem de savaşın ortasında nasıl kol-kanat gerdiğini anlatıyor.
Okuduğumuz haberler ise, ihmal ya da istismar yüzünden yaşama veda eden veya hayatları kararan çocukların trajedisini aktarıyor.
Lakin bu demek değil ki, Türkiye'de insanlık ölmüş!
Zira her toplumda iyilerin olduğu gibi, kötüler de vardır.
Ama ben mensubu olduğum milletin asil bir millet olduğunu biliyorum.
Ne var ki, üç-beş kanı bozuğun yüzünden bu ülkenin tamamını sorunluymuş gibi göstermeye çalışanlar var.
Şunu bilsinler ki, Süleyman Astsubay o asil kanı taşıyan insanlardan sadece biri...
Emin olun ki, bu toplumda daha nice Süleymanlar var; "Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek" inancıyla kim bilir, daha nice bilinmeyen öyküler var.
Bu bağlamda...
Savaşmak zorunda kaldığı zaman bile vuruşma hukukundan ve ahlakından ayrılmayan kutlu peygamberin ümmetinden olduğum için kendimle gurur duyuyorum.
600 yıl 3 kıtada çeşitli milletlerden insanları barış, adalet ve hoşgörü içinde bir arada tutan ecdadın bakiyesi olan bir milletin mensubu olduğum için kendimle gurur duyuyorum.
“Yurtta barış, dünyada barış” diyen o muzaffer komutan, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurup bizlere armağan ettiği cumhuriyetin mensubu olduğum için kendimle gurur duyuyorum.
Dünya genelinde mazlumlara en çok yardım eden ülke olan Türkiye'nin bir vatandaşı olduğum için kendimle gurur duyuyorum.
Gazi Süleyman Dilbirliği'nin tüm dünyaya insanlık dersi veren o muhteşem öyküsünü filmleştirenler ile gurur duyuyorum.
İyiler ilk bakışta kaybeden tarafmış gibi görünebilir ama iyilik daima kazanan taraf olmuştur.
Atalarımızın dediği gibi, "İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir."
Süleyman Dilbirliği'nin de yapıp denize attığı iyiliğin 67 yıl sonra "Ayla" filmiyle taçlandırılmış olması ne güzel bir örnektir.
Yazımı noktalarken...
Selam olsun o şerefli Türk Astsubayı Gazi Süleyman Dilbirliği'ne, selam olsun tüm "Ayla" filmi ekibine, selam olsun tüm iyi insanlara.
NOT: Filme giderken yanınıza mutlaka bol bol selpak mendil alınız. Zira biz validemle ağlaya ağlaya iki paket mendil bitirdik. Haberiniz olsun!
Buraya gelirken, "Her şeyini bırak gel" dediler, geldim! Şimdi de, "Herşeyini burada bırak, git!.." diyorlar. Ali'yi bıraktım, ona saysınlar. Ayla'yı bırakmam! (Replik / #Ayla)
HASAN ESER / MAHALLİ GÜNDEM