Diplomalı Başkan Gökhan Demirağ'a SORUN!

HASAN ESER

Başkanlık sisteminin Türkiye'ye istikrar getireceğini söylemişlerdi. Farkında mısınız, daha 24 Haziran seçimlerini yapmadan ikinci bir erken seçimi tartışmaya başladık.

16 Nisan referandumundan önce “Artık koalisyonlar dönemi bitiyor” denilmişti. Gelinen noktada ise ortalıkta ittifaktan geçilmiyor. Birbirine benzemeyenler, seçim sonrası için 'ince' hesaplar yapıyor. Birbirine benzeyenler de daha şimdiden fikir ayrılıkları yaşıyor.

"Yeni sistem, demokrasiyi güçlendirecek!.."  diye vaat edilmişti; 12 Eylül darbesinin ürünlerinden biri olan yüzde 10 barajı hala muhafaza ediliyor.

Yeni sistemin ekonomik istikrarı da beraberinde getireceği söyleniyordu; ama göstergeler Türkiye ekonomisinin hiç de iç açıcı bir durumda olmadığına işaret ediyor.

Sırayla gidelim...

24 Haziran'dan sonra ikinci bir erken seçim olur mu?

MHP lideri Devlet Bahçeli, katıldığı bir televizyon programında "Meclis'te uyum sağlanamazsa erken seçim düşünülebilir" diyerek kafalarda soru işareti bıraktı.

Şahsi kanaatim, o iş olmaz! Çünkü kim seçilirse seçilsin, hiçbir cumhurbaşkanı iki dönemle sınırlı görev süresinin bir dönemini heba etmez!.

Heba etmediği gibi bir daha seçilmesi de garanti olmadığı için o riske girmez ve seçilmek suretiyle hak ettiği görev süresini sonuna kadar kullanmak ister.

Zira merhum Süleyman Demirel'in de dediği gibi: Cumhurbaşkanlığı hiçbir faninin elinin tersiyle itebileceği bir makam değildir!

Gelelim koalisyon meselesine...

2002'de AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte Türkiye koalisyon defterini kapatmıştı.

Her seçim öncesinde vatandaşların ekseriyeti: "Hangi parti kazanırsa kazansın; ama tek başına kazansın" diyerek siyasi istikrarı işaret ediyordu. Tek başına iktidar olabilme potansiyeli sadece AK Parti'de olduğu için de kimi severek, kimi de kerhen oyunu AK Parti'ye veriyordu.

Demem o ki, unutulan koalisyonlar dönemi yeni sistemle beraber yeniden vücut buldu.

Şöyle düşünelim:  

Muharrem İnce "Bakanlar Kurulu'nu ben atayacağım" diyor. (seçilirse)

Doğru! Ama o bakanların tamamını CHP'ye yakın isimlerden ataması mümkün değil.

Saadet Partisi, İYİ Parti, Demokrat Parti, vs.. yani bu  kadar partinin desteğini alarak seçileceksiniz ve o partilere yakın isimlere bakanlık vermeyeceksiniz öyle mi?

Ee bu koalisyon değil de ne şimdi?

Diğer taraftan, Cumhur İttifakı'nın 301 sandalyeyi bulacağını ve AK Parti'nin parlamentoda da iktidar olacağını iddia edenler var.

Mümkündür!

Ancak şunu gözden kaçırmamak lazım ki, parlamentoda MHP'li vekiller haricinde 301'i bulamadığı takdirde, AK Parti'nin  tek başına iktidar olduğu kabul edilemez. Zira meclis aritmetiği bu şekilde  oluştuğunda MHP denge unsuru olur. 

Ve AK Parti bu defa  sayın Bahçeli'nin "af çıkaralım" gibi çağrılarına duyarsız kalamaz! Alın size bal gibi koalisyon!

Evet, yeni sistemle demokrasinin de güçleneceği vaat edilmişti.

Büyük Birlik Partisi'nin Merhum Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Bergamalı merhum gazeteci Şakir Süter'e 2003 yılında verdiği bir röportajda şöyle der:

"HÜKÜMETLER DEĞİŞİR İKTİDARLAR DEĞİŞMEZ

(...) İster 'sağ', isterse 'sol' adına iktidara gelsinler, kendilerini 'merkez' olarak adlandıran tüm partiler, aynı düzenin savunuculuğunu yapmışlar, daha düne kadar şikayet ettikleri hiçbir şeyi değiştirme cesaret ve iradesini ortaya koyamamışlardır. Sık verdiğim bir örnekle, Türkiye'de hükümetler değişmiştir ama iktidar değişmemiştir. Mutlu azınlığın önceliklerine hizmet eden düzen, aynen devam etmiştir. "

Başka söze ne hacet!

Nitekim, Türkiye'de lider sultasını destekleyen mevcut siyasi partiler yasası kendini muhafaza ediyor.

Partilerde ön seçim yapılamıyor. Milletvekillerini genel başkanlar seçiyor, seçmene sadece onaylamak kalıyor.

İthal aday uygulamasından bir türlü vazgeçilemiyor.

Bazı liderler bile kendi memleketlerinden aday olmak yerine İzmir-İstanbul gibi kentlerden aday gösteriliyor.

Çaresi basit: Dar bölge seçim sistemi... 

Ama nerede bizde o cesaret?

En önemlisi de, yukarıda belirttiğim gibi yüzde 10 seçim barajı. 

Mesela...

Bugün, antidemokratik olduğuna inandığım yüzde 10 barajı  üzerinden "HDP barajı geçerse şöyle olur; geçmezse böyle olur" şeklinde hesaplar yapılıyor.

Bu mudur güçlü demokrasi?

Son olarak...

Ekonomiden çok fazla anlamadığım için  ekonomi konusunda ahkam kesecek değilim.

Dün, Foça'da her hafta kurulan Salı Pazarı'na çıktım, fiyatlar ateş pahasıydı.

Patatesin 6, soğanın ise 6.5 lira olduğuna şahit oldum.  

Merak ettim ve pahalılığın nedenini sordum pazarcı arkadaşlara.

Aynen şu cevabı aldım: "Hasan ağbim bu gördüğün fiyatlar, tamamıyla dış güçlerin oyunu..."

Vay anasını...

Neyse ekonomi konusunda beni daha fazla konuşturmayın.

Sayın Muharrem İnce, diploması olmayıp da  bu yönde ahkam kesenleri  fena eleştiriyor.

O zaman diplomam olmadığına göre; benim de konuşmaya hakkım yok!

En iyisi mi, ben sizi konuşmaya hakkı olan diplomalı bir arkadaşıma yönlendireyim.

Kendisi  Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nden  mezun olmuş (diplomalı) bir ekonomisttir.

Öyle ki, 3 dönemdir belediye başkanlığını yaptığı kenti, Foça'yı ekonomide kendi kendine yetebilen bir kent haline getirdi. (!)

Evet evet, Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ'dan bahsediyorum. 

Ekonomi hakkında istediğiniz soruyu kendisine sorabilir, ekonomik dehasından faydalanabilirsiniz.

Hatta ve hatta zat-ı âlileri  bu yönde ara ara yazılar kaleme alırsa, ilgiyle okur, ben de faydalanmış olurum.

Günün sözü: "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" (Hz. Ali)