Foça'nın İnternet Trolleri
Sosyal medya çıktı, siyasette mertlik bozuldu!
Her seçim döneminde olduğu gibi yine fake hesaplar (sahte hesap) mantar gibi çoğalmaya başladı.
Bu tür hesapları yöneten kişilere ulusal ve uluslararası platformlarda 'İnternet Trolleri' deniliyor.
İngilizce'deki "Trolling" kelimesinden gelen "Troll" kavramı; Türkçe'de zarf atmak, yem atmak anlamına geliyor.
İnternet Trolleri, aslında psikolojik tedaviye ihtiyacı olan provokatif bireylerdir.
Uzatmayayım, zira içeriğini bilmeyenler de küçük bir google araştırmasıyla öğrenebilirler neyin ne olduğunu.
Benim de başka isimde bir sosyal medya hesabım oldu; ama benimki 'sahte' değil, rumuzdu ve hiçbir zaman o sayfanın benim olduğunu saklamadım. Özel hesabımda yoğunluk yaratmamak ve sahibi olduğum internet sitesinin haberlerini paylaşmak için kullandığım bir hesaptı. Bu gerçeği de herkes biliyordu.
Demem o ki, hiçbir zaman sahte hesaplar kullanarak birilerine saldırmadım. Bunu yapana da yazıklar olsun!
Bugüne kadar ne yazdıysam kendi köşemde yazdım ve altına imzamı atmaktan da asla imtina etmedim.
Yeri geldi sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bile eleştirdim.
Hemen her konuda doğru bildiğimi yazmaktan hiçbir zaman çekinmedim.
Mahkemelik olduğum yazılarım oldu, hatta ceza aldığım da oldu.
'Kanunun kestiği parmak acımaz' diyerek, paşa paşa çektim cezamı her seferinde.
Zira bu ülkede bedelini ödemeye hazır olduktan sonra istediğinize istediğinizi yazabilirsiniz.
Şuraya gelmek istiyorum; Foça'da birilerinin başına gökten taş düşse benden biliniyor!
Daha doğrusu, Foça'da kim ne yazarsa benden biliniyor.
Karakter yoksunu biri çıkıyor, sansasyonel bir paylaşım yapıyor. Ve aradan yarım saat geçmiyor ki benim telefonum adeta kilitleniyor. Arayan arayana...
Hasan Eser, söyle bakalım şu sayfa kime ait?
Bunu sen mi yazdın?
Bu kişinin kim olduğunu bize bulacaksın?
Gel de sinir olma!..
Yahu ben gizli hesap uzmanı mıyım?
Foça'nın bilişim sorumlusu muyum?
Sahte hesaplar üzerinden kimliğimi gizleyerek birilerine saldıracak kadar haysiyetsiz ve zavallı bir insan mıyım?
Ben bu ülkenin en saygın ulusal medya kuruluşlarında muhabirlik yapmış, kariyer sahibi bir gazeteciyim.
Bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da kime ne yazacaksam cesurca yazarım.
Yazdığımdan ve yazacaklarımdan dolayı bir bedel ödeyeceksem de o bedeli seve seve öderim.
Ayrıca...
Sahte hesaplar üzerinden saldırıya mı uğradınız?
O zaman gerekeni yapacaksınız! Burası Muz Cumhuriyeti değil. Bu ilçenin bir Adliye Sarayı var. Foça Cumhuriyet Savcılığına gidersiniz ve şikayetinizi yaparsınız! Zira ben öyle yapıyorum! Ve merak etmeyin, teknoloji öyle ilerledi ki, bir şekilde ortaya çıkıyor kimin kime ne tezgahladığı.
Şimdi, bir daha her kim beni yazılı ya da sözlü olarak, sahte hesaplar üzerinden "kişilik suikastı" yapmakla itham ederse, yargı yoluna başvuracağımı şimdiden beyan ediyorum.
Ki, Hukukta bir kaide vardır: Müddei iddiasını ispatla mükelleftir
Haa! Eğer bu köşede kaleme aldığım yazılardan rahatsızlık duyanlar varsa da o kişilerin beni mahkemeye vermeleri, doğal olmakla beraber yasal haklarıdır.
Gelelim bir diğer konuya...
CHP'de milletvekili adaylığı, ilçe başkanlığı ve sair gibi önemli görevlerde bulanan Osman Bey, milletin bekası için Cumhur İttifakı'na katılınca...
Ve bu dönem, Foça'da ben CHP'nin adayı Fatih Gürbüz'ü destekleyeceğimi açıklayınca...
İkimiz de eleştiri oklarının hedefi olduk bir anda.
Ancak, dikkatlerden kaçan bir konu var.
Ben, son 10 yıldır herhangi bir siyasi partiye kayıt olmamakla beraber, herhangi bir siyaseti partide de görev almadım.
Özgeçmişimde ilçe başkanlığı, meclis üyeliği ve sair gibi siyasi bir hikayem de yok!
Aslında ülke genelinde örneklerinin olduğu gibi, Osman Bey'in de siyasi yaşamını başka bir partide sürdürme kararı alması gayet doğal bir durumdur.
Burada enteresan olan, CHP'nin Foça adayı Fatih Gürbüz'e destek verdiğim için benim ihanetle suçlanıyor olmam!
Kime ya da neye ihanet etmişim?
Benim 1989'dan beri her yerel seçimde aday olan ve aday olduğu her seçimi kaybeden siyasetçiyle, ömrünün sonuna kadar kendisini destekleyeceğime dair imzalı bir antlaşmam mı var?
Daha önce profesyonel çerçevede farklı siyasi partilerin mensuplarına basın danışmanlığı yaptım.
Bugün de kişisel desteğimin haricinde CHP'li Fatih Gürbüz'e hem de gönüllü olarak yardımcı olmaya çalışıyorum.
CHP'ye üye olmayacağımı, bu dönem Foça'da birçok sağ görüşlü seçmen gibi, sadece Fatih Gürbüz'ü sevdiğim ve kendisine itimat ettiğim için CHP'ye oy vereceğimi daha önce de belirttim.
Yineliyorum! Ben kime ihanet etmişim?
24 Haziran genel seçimleri öncesinde, cumhurbaşkanı adaylığı için Meral Akşener'e imza veren ve verdiği imzayı herkese ilan eden ben değil miyim?
Hem 24 Haziran'da tercihini İYİ Parti'den yana kullanan sağ görüşlü bir seçmen olarak, bugün Millet İttifakı'nın Foça adayına destek veriyor olmamdan daha doğal ne olabilir ki?
Gene bu köşede, 24 Haziran seçimlerinde, AK Parti'ye AK Parti için oy vermeyeceğini açıkça deklare eden kişi de ben değil miyim?
CHP'nin Foça'da son 30 yılda 4'üncü kez aday değişikliğine gittiğine işaret ederek, ANAP, DYP, AK Parti ve MHP gibi merkez sağ partilerin Foça'da her dönem aynı, dahası sürekli kaybeden kişiyi aday gösterdiğini, bu seçimde de Cumhur İttifakı'nın aynı kişiyi bir kez daha aday gösterdiği takdirde asla destek vermeyeceğimi açık açık yazan da ben değil miyim?
Bir dahaki genel seçimde de CHP'ye oy vermeyeceğimi her fırsatta dile getiren ben değil miyim?
Bir daha soruyorum; ben kime ihanet etmişim?
Diğer taraftan...
Bir süredir Cumhur İttifakı'nın Foça adayına yönelik yazdığım eleştirel yazılar karşısında, şaşkınlığını gizleyemeyen CHP'li dostlarım var Foça'da.
Kendilerine diyeceğim şudur: Uyanın da balığa gidelim!
Yahu bu fakir ilk defa eleştirmiyor ki O kişiyi.
Ege Hakimiyet Gazetesi'nin arşivi saklı ve sabittir. 2009 yerel seçimleri öncesinde kendisi hakkında, hem de şimdikinden çok ama çok daha iddialı yazılar kaleme alan kişi benden başkası değildir.
Yani benim kendisine olan karşıtlığım dünkü mevzu değildir. Haa, gördüğüm yerde ayağa kalkar, ceketimi iliklerim, saygıda kusur etmem, bu da ayrı konudur.
Bir de kadim dostlarımdan, aynı zamanda kapı komşum olan İlhan Üyücü kardeşim, galiba benimle ilgili bir şeyler karalamış. Görmedim, okumadım, merak da etmedim!
Telefonla beni arayanlar oldu, hani fitne-fesat sokacaklar ya...
Arayanlar daha lafını bitirmeden; İlhan benim arkadaşımdır, arkadaşım benim için ne söylüyorsa da doğrudur!' diyerek, telefonu yüzlerine kapattım.
Sevgili Fatih Gürbüz'ün de dediği gibi, takvim yaprakları 1 Nisan'ı gösterdiğinde birbirimizin yüzüne, hiçbir mahcubiyet duymadan, utanıp-sıkılmadan bakabilmeliyiz.
Cenabı-ı Allah, yarın öbür gün, birbirimizin yüzüne bakmaktan utanacağımız davranışlardan saklasın hepimizi.
NOT: Refah Partisi'nin iktidar olduğu dönemde Maliye Bakanlığı görevinde bulunup AK Parti'nin de kurucularından olan sayın Abdüllatif Şener, Hasan Eser'den az sağcı değildir herhalde?