Foça'nın seçimle imtihanı
Foça’da adayların yerel seçim kampanyaları renksiz ve heyecansız geçiyor. Yapılan açıklamalar ile birlikte vaat edilen projeler kimsede heyecan yaratmıyor.
CHP adayının açıklamalarına bakıyorum: Deyim yerindeyse, CHP’yi Foça’da “yalancı çoban” durumuna getirenler yüzünden, Saniye Hanım’ın vaat ettiği hiçbir proje halkta karşılık bulmuyor.
Tabii “Foça’yı çiçek gibi yapacağız” gibi, belediyenin yerine getirmekle yükümlü olduğu görevleri (sanki bir lütufmuş gibi) dile getirmek de vaat sayılmaz.
Cumhur İttifakı Foça Belediye Başkan Adayı Taner Acar'a gelince...
Muhalefet konumunda olmanın konforunu yaşıyor. Merkezi iktidara yakın olmanın avantajını elinde tutuyor. Vatandaş, “Uçan kuşa bile borcu olan bir belediye teslim alacaksınız, bu vaatlerinizi nasıl gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?” diye soruyor. Taner Bey de merkezi iktidarı işaret ediyor.
İYİ Parti Foça Belediye Başkan Adayı Derya Kaleli Erdemli ile devam edelim:
İYİ Parti, Foça’da her görüşten insanın gönül rahatlığıyla oy verebileceği bir parti. “Herkesin 2’nci partisi” desek haksız sayılmayız. İYİ Parti de Türkiye İşçi Partisi ve CHP gibi tercihini kadın adaydan yana kullandı.
Derya Kaleli Erdemli, ana akım partilerin adayları ile mukayese edilemeyecek kadar başarılı bir CV’ye sahip.
Fakat “liyakat” kavramını CHP Genel Başkanı dile getirdiğinde çılgınca alkışlayanlar, aynı kavramı Derya Hanım dile getirdiğinde burun kıvırıyorlar.
Açık söylüyorum: Eğer bir şirketim olsaydı ve şu an Foça Belediye Başkanlığına aday olanların CV’leri de CEO adayı olarak masama gelseydi, hiç kuşkusuz tercihimi Derya Hanım’dan yana kullanırdım. Fakat siyasetin dinamikleri farklı.
Bunun içindir ki bir kenti değerlendirmek istiyorsanız, önce o kenti kimlerin yönettiğine bakınız.
Çünkü yönetenler yönetilenlerin aynasıdır.
Kapiş?
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Adayı Oylun Ercan'a da kısaca değinmek gererkirse...
Çok sevdiğim ve ara ara yeniden izlediğim bir film var: “Efe köy Entel köye karşı”
Foça’da TİP’te siyaset yapanların verdiği mücadele ile o mücadeleye kayıtsız kalan yerel halkın tutumu da “Efe köy Entel köye karşı” filmini hatırlatıyor bana. (Ayrı bir yazı konusu olmalıdır.)
TİP Foça Belediye Başkan Adayı Oylun Ercan; klişe sloganlar üzerinden bir siyaset gütmüyor. Bilimsel ve teknik açıdan karşılığı olmayan vaatlerde bulunmuyor. Süslü cümleler kurarak ‘seçim edebiyatı’ yapmıyor. Vatandaşa popülizm iksirinden ikram edip oy devşirmeye çalışmıyor. Dahası, demode olmuş siyasal iletişim yöntemlerine de neredeyse hiç başvurmuyor.
Peki, ne yapıyor Sayın Ercan?
Kimsenin yapamadığını yapıyor! Aslında herkesin yapması gerekeni yapıyor.
Foça’da siyaset yapanların sürekli halının altına süpürdüğü ve görmezden geldiği konulara işaret ediyor.
Konuşurken “Partime ve bana ne getirir ne götürür” hesabı yapmadan konuşuyor.
Ege çanağının belki de son bakir ilçesi olan Foça’ya göz dikenlere karşı bayrak açan Oylun Hanım, Foça’yı yağmalayıp talan etmek isteyenlere asla izin vermeyeceğini söylüyor.
Bilinen o meşhur hikâyede kralın çıplak olduğunu söyleyen çocuk misali…
Oylun Hanım da Foça’nın gerçek gündemini sürekli ve ısrarla, adeta bir tokat gibi yüzümüze vuruyor.
Peki, Belediye Başkanlığı görevine talip olup da Oylun Hanım’ın işaret ettiği “Talan Köy” gibi projelere karşı çıkabilen bir adayımız daha var mıdır acaba?
Olmaz mı, tabii ki var!
Deyim yerindeyse; top çeviren, laf kalabalığı yapan, çok şey söyleyen ama aslında hiçbir şey söylemeyen, eveleyip geveleyen ve cek-caklı vaatlerle konuyu geçiştiren adaylarımız da var elbet.
Bağımsız Foça Belediye Başkan Adayı Sinem Atan ile noktalayalım yazımızı:
Foça’daki siyasi yaşamına CHP’de başlayan, Doğu Perinçek'in partisinde devam eden ve AK Parti ile Belediye Meclis Üyeliği şerefine nail olan Sinem Atan, günün sonunda siyaseti “bağımsız” olarak yapmakta karar kıldı ve bu sayede yerelde siyasetin nirvanasına da ulaşmış oldu.
Ayrıca…
Sinem Atan, MHP adayı Taner Acar ile aynı sektörde faaliyet gösteren bir işletmeci. Hatta ve hatta bir zamanlar Taner Acar’ın dükkânı ile Sinem Atan’ın dükkânı yan yana idi ve daha iyi hizmet edebilme noktasında her iki işletme arasında ciddi bir rekabet de söz konusuydu.
Ne dersiniz! Sinem Hanım, ticari yaşamındaki rekabetini bir nevi siyasete de yansıtmış olabilir mi acaba?
HASAN ESER