Gökhan Başkan Hakkında Her Şey!
Foça'da bir dönem kapandı!
Her yolun bir sonu olduğu gibi Gökhan Demirağ dönemi de süresiz değildi.
Gökhan Demirağ'ın Foça'ya belediye başkanı olduğu günü daha dün gibi hatırlıyorum.
Zaman ne çabuk geçiyor değil mi?
Dile kolay, tam 15 yıl geçmiş aradan.
Gökhan Demirağ'ı siyaseten ya da insan olarak beğenirsiniz beğenmezsiniz, eleştirirsiniz eleştirmezsiniz, seversiniz sevmezsiniz; ama gerçek olan şu ki; O, uzun bir dönem Foça'ya ve Foça siyasi hayatına damga vurdu.
Her şeyden önce Foça tarihinde üç dönem (hem de üst üste) belediye başkanı seçilen ilk isim olarak tarihe geçti.
Gökhan Demirağ'ın aslında yola ilk çıkışında her şey çok masum ve güzeldi.
4 yıllık üniversite eğitimini tamamladıktan sonra Foça'da kendisine mütevazi bir hayat kuran, beyefendi ve dürüst kişiliğiyle bilenen Gökhan Demirağ, örnek bir aile babası, işine saygı duyan bir esnaf, içki-sigara gibi kötü alışkanlıkları olmayan bir sporcu, kendisiyle ve çevresiyle barışık müstesna bir insandı.
Kalabalık bir ailenin mensubu olan Gökhan Demirağ'ın Foça'ya belediye başkanı olmaması için hiçbir neden yoktu. Ki, başta Ömer Atan olmak üzere yakın arkadaşları, siyasete soyunması için kendisini sürekli telkin ediyordu.
Telkinler işe yaramıştı. Cenk Bakırlı, Gürcan Kıpırdak, Osman Mert ve Hakan Karamaç gibi daha bir çok isim Gökhan Demirağ'ın etrafında birleşmişti.
Foça'da adeta bir gençlik hareketi başlatan bu ekip ilk iş olarak Foçaspor'u ele aldı-ki Foçaspor onlar için tam bir çıkış noktası oldu.
Daha sonra da büyük taktisyen Osman Mert'in başını çektiği bir organizasyonla CHP Foça İlçe Örgütü içeriden fethedildi.
O zamanlar CHP'de belediye başkan adayları ön seçimle belirleniyordu.
Öyle ki 2004 yerel seçimleri için belediye başkan adaylığına talip olan tek isim Gökhan Demirağ değildi.
Demirağ, o ön seçimde Rahmi Yarba gibi çok güçlü bir ismin rakibi olmuştu. Ne var ki, Demirağ ve arkadaşları o seçimden bir şekilde galip çıkmayı başardı. İnanılır gibi değildi.
Tabii belediye başkanlığına giden yolda, aşılması gereken tek engel bu değildi.
Foça'da üst üste 15'inci yılını tamamlayan CHP'de iktidarda olmanın yıpranmışlığı ve yorgunluğu vardı.
Diğer taraftan, Foça'nın sağ seçmenleri Doğru Yol Partisi çatısı altında toplanmıştı. DYP'nin belediye başkan adayı Serdar Mersin de 1989'dan bu güne süregelen 'başkan adaylığı' kariyerinin zirvesini yaşıyordu.
2004 yerel seçimleri öncesinde Gökhan Demirağ'ın kazanacağına hiç kimsenin ihtimal vermediği gibi, DYP adayının seçimi kazanacağına kesin gözüyle bakılıyordu.
Kime sorsanız; 'yüzde bir milyon DYP kazanır' diyordu.
Ancak Gökhan Demirağ liderliğindeki gençlik hareketi derinden ve sinsice çalışıyordu.
Özellikle CHP'ye oy verme ihtimali olmayan sağ görüşlü ailelerin kapılarını çalıyorlardı. Hem de defalarca...
Çalmadık kapı, sıkmadık el bırakmıyorlardı. Kapıdan kovulsalar bacadan giriyorlardı. Bitmeyen bir enerjiyle, bıkmadan-usanmadan oy istiyorlardı vatandaştan.
Nihayetinde inançla, ısrarla ve büyük bir özveriyle yapılan o çalışmalar olumlu sonuç vermişti.
Ve bu sayede...
CHP/Gökhan Demirağ 2004 yerel seçimlerini 9 oy farkla kazanan taraf olmuştu.
Futbol jargonuyla söylersek, Gökhan Demirağ ve arkadaşları Foça'yı/Foçalıları adeta ters köşeye yatırmıştı.
Evet, Foça belediye başkanlığı koltuğuna gencecik, pırıl-pırıl bir delikanlı oturmuştu.
Karşı mahalleden olmama rağmen bu durum hoşuma gitmiyor değildi.
Hele hiç unutmuyorum ki, Demirağ iktidarının daha ilk günlerinde, kendisine yakın olan biri yanıma gelmiş ve Aliağa gemi geri dönüşüm tesislerinden hesaplı boya bulabilir miyiz diye sormuştu bana.
Ben de, yahu koskoca belediyesiniz, ne yapacaksınız ikinci el boyayı diyerek, nalburiyeci dükkanını işaret etmiştim.
Ne var ki o kişinin verdiği cevap beni derinden etkilemişti: "Öyle deme Hasan kardeş, başkanımız çöp konteynerlerini boyatmak istiyor ve haklı olarak belediye kasasından olabildiğince az para çıkmasını istiyor. Sonuçta tüyü bitmemiş yetimin hakkı var o parada..."
Aynı döneme ait bir anekdotum daha var.
Bunu da kıymetli bir büyüğüm anlatmıştı bana.
Aynen aktarıyorum: "Foça Reha-Necla Midilli Sağlık Ocağı'nın açılış törenindeyiz. Tören organizasyonu Foça Kaymakamlığına aitti ama tören için gerekli olan malzemeler Foça Belediyesi tarafından karşılanmıştı. Açılışın yapıldığı gün hava yağışlığıydı ve törene beklenenin çok altında katılım olmuştu. Katılım az olunca da belediye tarafından tedarik edilen çokça kuru pasta ortada kalmıştı. Bu durum karşısında son derece üzülen Gökhan başkan da organizasyonu üstlenen kişiye 'Bize bu kadar malzemeyi boş yere aldırdınız, yazık değil mi bu kadar israfa...' diye tepki göstermişti. Düşün ki, adam fazladan alınan kurabiyenin bile vebalini düşünüyor."
İyi de ne oldu da kara karıncanın vebalini düşünen Kanuni gibi her şeyi ince eleyip sık dokuyan o başkan, birkaç yıl geçmeden zevki-sefaya düşkün birine dönüştü.
Eee...
Ne demiş Hz. Ömer; "İnandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız."
Şimdi...
Sezar'ın Hakkını Sezar'a verelim.
Gökhan Demirağ, yaptığı bazı işler tartışmalı da olsa, merhum hayırsever işadamı Reha Midilli'nin de büyük desteğiyle Foça'ya birbirinden kıymetli hizmetler yaptı ilk döneminde.
Örneğin, ilk iş olarak Reha Midilli Caddesini, Demokrasi Meydanını ve küçük deniz sahil şeridini modernize etti.
Foça'nın o köhnemiş sinemasından modern bir kültür merkezi yarattı.
Bir zamanlar Foça'da salon olmadığı için düğünler Menemen'de yapılırdı. Gökhan Demirağ, ilçemize kazandırdığı ve modernize ettiği sosyal tesislerle nispeten de olsa bu eksiği giderdi.
Balıkhali yenilendi, eski çekek yeri plaja dönüştürüldü.
Reha Midilli Vakfı tarafından yaptırılan Huzurevi, yüksek okul ve sağlık ocağı gibi eserlerin Foça'ya kazandırılmasına öncülük etti.
Uzatmayalım, Demirağ ilk döneminde gerçekten Foça'ya faydalı olmaya çalıştı.
Zaten öyle olmasaydı, 2009 yerel seçimlerinde en yakın rakibine 5 bin fark atabilir miydi?
İşte ne olduysa, o tarihi farktan sonra oldu.
Belediye meclisinde 3 tane eski belediye başkanı olmasına rağmen, Demirağ ikinci döneminde, ilk dönemine göre başarılı olamadı.
Sabahın 5'inde kalkıp sokakları, çöp bidonlarını denetleyen, Foça'ya bir çivi daha fazla çakabilmek için adeta çırpınan o Demirağ gitti, yerine bambaşka biri geldi.
Hani 'bir gemide iki kaptan olmaz' misali acaba eski belde belediye başkanlarının meclis üyesi olmalarından kaynaklı çok başlılık mı vardı içeride? Bilmiyoruz!
Türkiye'de aslında mevcut düzeni değiştirme gayesi/vaadi ile göreve gelip de bir süre sonra düzenin parçası olan tek kişi Gökhan Demirağ değil.
İlginçtir ki, Gökhan Demirağ'ın en başarılı olduğu dönem CHP'nin Foça Belediye Meclisi'nde azınlık olduğu dönemdi.
CHP'nin normalde birkaç oy fark ile kazandığı Foça Belediyesi, 2009 yerel seçimlerinde tarihi farkla kazanılmıştı. CHP, belediye meclisinde ezici bir çoğunluğa sahip oldu. İşte ne olduysa ondan sonra oldu.
Foça belediye başkanlığı ve meclis üyeliği kıyemete bindi.
Gökhan Demirağ da CHP'den aday olmayı başardıktan sonra gerisinin teferruat olduğuna inandı.
Çünkü 2009 yerel seçimlerinden sonra 'Foça'da CHP'den odunu koysan seçilir' algısı yerleşti zihinlere.
O zaman ne gerek vardı insanlarla uğraşmaya, ne gerek vardı memleketin derdini dert edinmeye, ne gerek vardı hizmet edeceğim-yatırım yapacağım dediği yerde sürekli mahkeme kapılarına düşmeye.
Zaten hiç iş yapmayan adam hiç hata yapmayan adam değil midir?
Bunun içindir ki, Gökhan Demirağ halkın gücünü arkasına almak yerine, genel merkezin gücünü arkasına almayı tercih etti.
2009'da Kemal Anadol'un, 2014'te Aziz Kocaoğlu'nun desteğiyle aday olmayı başardı.
Oysa gücünü halktan alan bir başkan olsaydı, necip Foça halkı bugün kendisinin aday yapılamamasına asla izin vermezdi.
Hatta hangi partiden aday olursa olsun, Foçalılar O'nu o koltuğa yeniden oturtmasını bilirdi.
Gökhan Demirağ, dönemin belediye meclis üyesi Metin Öngünşen'in itirazlarını uyarı kabul etmek yerine, aleni düşmanlık olarak algıladı.
Bu fakirin yazılarını dikkate almak yerine, etrafını çevreleyip gözüne perde indirenlerin çizdiği yoldan gitti.
2004-2009 döneminde, üstelik muhalefet sandalyelerinde oturmalarına rağmen Günal Menemenli, İbrahim Güler, Süleyman Yenişehirli, Metin Öngünşen ve Serdar Tunçbay gibi isimlerin belediye meclisinde olduğu dönemde Gökhan Demirağ belediye hizmetlerinde fark yaratmıştı.
2009-2014 döneminin belediye meclisinde ise Orhan Bora, Ercan Yüksektepe ve Osman Yurtseven gibi eski belediye başkanları vardı. Reha Midilli Vakfı Başkanı Haydar Çelebi'yi de unutmamak gerekir elbet.
Fakat o da ne!
Birbirinden donanımlı, nitelikli ve tecrübeli meclis üyelerinin olduğu bir dönemde, nasıl olduysa, bir önceki döneme göre hiç başarılı olamadı Gökhan Demirağ.
O isimler mi Gökhan Demirağ'ı bitirdi, yanlışa sevk etti; ya da Demirağ mı onları dinlemedi?
Bilemeyiz!
2014-2019 döneminde ise, siyaset ve belediyecilik noktasında kendisinden üstün olmayan isimlerle çalışmayı tercih etti.
Ve sonuç ortada.
Gökhan Demirağ, geride bıraktığı 15 yılı iyi değerlendirebilmiş olsaydı, belki de bugün Tunç Soyer'in yerinde olurdu.
O, küçük Foça'nın büyük başkanı olmayı tercih etti/benimsedi.
Diğer taraftan, Ahmet benim için ne demiş, Mehmet benim için ne düşünüyormuş, filanca kimle oturmuş, kim kime selam vermiş gibi gereksiz konulara harcadı bütün enerjisini.
Sorunları çözmek yerine ertelemeyi tercih etti.
Foça'nın işsizlik sorununu herkesi belediyede işe alarak çözmeye çalıştı; ama hiçbir zaman arkası kesilmedi.
En önemlisi de 'hayır' demeyi hiç öğrenemedi.
Siyaset konusunda biraz başarılı olduysa da bunu eşi Derya Demirağ Hanımefendi'nin zekasına borçludur.
Gökhan Demirağ'ın ardında Derya Hanım gibi akıllı bir kadın olmasaydı, siyasetten çok daha önce silinirdi.
Düşünüyorum da inanılır gibi değil, Gökhan Demirağ biraz dikkatli olsaydı, Foça'da ömür boyu belediye başkanlığı yapabilirdi.
Gökhan Demirağ iktidarı biraz da içeriden yıkıldı. Bir yerlere getirdiği, ekmek verdiği ve en güvendiği (bazı) insanlar sürekli arkasından kuyusunu kazdı.
Foça Belediyesi'nde bana kimlerin köstebeklik yaptığını anlatsam, Gökhan Demirağ'ın insanlığa olan sevgisi kaybolur.
Gökhan Demirağ, belediye başkanı olmadan önce sağlığa zararlı diye asitli içecekler bile içmezken, belediye başkanı olduktan sonra su gibi alkol almaya başladı. Hiç kimse de "bu adam içiyor ama neden içiyor?" diye sormadı.
Gökhan Demirağ 15 yılda 30 yıl yaşlandı; mental olarak yoruldu/yıprandı.
Bunun içindir ki, her şeyden önce dostum ve abim olarak gördüğüm Gökhan Demirağ'ın normal hayatına dönüyor olmasına seviniyorum.
Nihayetinde Gökhan Demirağ dönemi hatasıyla-sevabıyla izler bırakarak tarihteki yerini aldı.
Son olarak...
Benim Gökhan Demirağ ile değil, Belediye Başkanı Gökhan Demirağ ile yıldızım bir türlü barışmadı.
Sanırım kendisini benim kadar eleştiren de olmadı.
Yukarıda Allah var, ne yalan söyleyeyim; zaman zaman kantarın topuzunu kaçırmama rağmen O, her daim bunu olgun karşıladı.
Aynı dünya görüşüne sahip olduğum siyasiler bile beni birçok kez mahkemeye verirken, Gökhan Demirağ birkez olsun vermedi.
Hatta bir keresinde ben O'nu mahkemeye verdim.
Öte yandan, bazı kraldan fazla kralcılar, "Başkanım izin ver; şu Hasan'ın ağzını-burnunu kıralım" dediklerinde, O hep şunu söyledi: "Hiç öyle şey olur mu? Bizler demokrasiye inanmalıyız. Bizler ifade özgürlüğünü savunmalıyız. Ayrıca Hasan bize rahmetli Recep abimizin yadigarıdır. Hasan benim kardeşimdir. Hasan'a zarar veren karşısında beni bulur. Bırakın istediğini yazsın..."
Gerçi sürekli eleştirilmek O'nu gündemde tutuyordu. Ben kendisine yüklendikçe, partilileri etrafında kenetleniyordu.
Belediye meclisinde Metin Öngünşen'in, yerel basında ise benim başını çektiğim "Gökhan Demirağ karşıtlığı" O'nu mağdur durumuna düşürüyordu.
Sonra birgün kendisini eleştirmekten vazgeçtim, hatta uzun bir süre Foça'dan da uzaklaştım.
Halbuki ben Foça Belediyesi'nin fahri müfettişi gibiydim.
Amiyane tabirle, kediye fareyi işaret eden kişiydim.
"Hasan Eser fotoğrafımızı çeker, haber yapar, yazı yazar..." korkusuyla Gökhan Demirağ ile birlikte Foça Belediyesi'nde çalışan herkes ayağını denk alıyor ve işini dört dörtlük yapıyordu.
Haa... Bir de son dönemde Ümit Milli adlı puştun biri çıktı ortaya. Adam tam bir Gökhan Demirağ yalakasıydı.
Ümit Milli denen şahıs başkana övgüler düzdükçe, Foça halkı başkana gıcık olmaya başladı.
Algıda seçicilik dedikleri bu olsa gerek.
Eleştirdiğin zaman sahip çıkıyorlar, laf söyletmiyorlar. Ama... Aşırı bir şekilde övdüğün zaman da gıcık olup yerden yere vuruyorlar, iyi mi?
Bugünkü aklım olsaydı, Gökhan Demirağ'ı hiç ama hiç eleştirmezdim.
Neyse, yaşandı ve bitti.
Eğer sürç-i lisan ettiysek-ki etmişizdir-
Sayın Demirağ'ın affına sığınıyor ve kendisinden özür diliyorum.
Ben kendisine hakkımı helal ediyor, ilçemize yaptığı hizmetlerden şükranlarımı sunuyor ve bundan sonraki hayatında da sevdikleriyle birlikte geçireceği nice sağlıklı, mutlu, güzel yıllar diliyorum.
Güle güle Foça'nın genç, yakışıklı, dinamik ve efsane başkanı.
İmza: Kardeşin Hasan Eser