Güle Güle Gürol Hocam
Hasan Eser / 26 Eylül 2016 - Ünlü bilim adamı Albert Einstein bir sözünde şöyle der: ‘Aptallara göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere 8'den fazla kategoriye ayrılırlar.’
Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece 2’ye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü.
Neredeyse yarıladığım şu ahir ömrümde çok insan tanıdım ki bunların arasında ‘iyi insan’ diyebileceğim insanların sayısı iki elin parmaklarını geçmez.
İşte o iyi insanlardan biri de, geçtiğimiz gün Hakk’a yürüyen Prof. Dr. Gürol Ergin hocamızdı.
Kaderin cilvesi midir? Bilmiyorum! Ama her nedense hayatımda özel bir yere sahip olan dostlarımın neredeyse tamamı CHP’li…
2 dönem görev yaptığım İzmir Su Ürünleri Kooperatifler Birliği’ndeki yöneticilik görevimde bana büyük destek veren, baba gibi gördüğüm Gürol Ergin hocamız da sıkı bir CHP’liydi.
Öyle ki 22 ve 23. dönemde CHP’den Muğla Milletvekilliği yaptı.
Gürol Hocam ile siyasi fikirlerimiz ayrıydı ama o bunu hiçbir zaman sorun etmez, özellikle de yakın dostluklarda görülen fikir çatışmalarını demokrasinin güzelliği olarak yorumlardı.
Gürol Hocamız, vekil olduğu dönemde ve sonrasında sadece bana değil, Türk balıkçılık camiasının tamamına sahip çıkan bir büyüğümüzdü.
Hangi bölgeden, hangi partiden ve hangi mezhepten olursa olsun, O kapısını çalan herkese yardımcı olmaya çalışırdı.
Bu da ne denli büyük bir insan oluşunun somut resmiydi.
Evet, O, müstesna bir insandı. Hiç kibirli değildi, nezaket sahibiydi.
Prof. Dr. Unvanına sahipti, bilgeydi ama hiçbir zaman ‘Ben âlimim’ diye övünmezdi.
Karşısındaki insan eğitimsiz biri dahi olsa; her insanın fikrini önemserdi. Zira insanları dinlemeyi severdi. Profesör olmasına ve yaşı ilerlemesine karşın yeni şeyler öğrenmek hoşuna giderdi.
‘Ben koskoca Profesörüm, sıradan bir balıkçı bana ne öğretebilir ki’ demek yerine, sohbet ettiği insanın eğitim düzeyi ne olursa olsun, O bilgi sahibi olma konusunda karşısındaki insandan istifade etmeye çalışırdı.
Bunun içindir ki belki de hayatında hiç balığa çıkmamasına rağmen deneyimli bir balıkçı reisi kadar sektöre hâkimdi.
İki dönem milletvekilliği görevinde bulundu, ne bu dönemde, ne de sonraki yaşamında hiç kimseye tepeden bakmadı.
Bir keresinde trafik polisi otomobilimizi durdurmuştu. Emniyet kemerim takılı olmadığı için ceza yemiştim. Eğer Gürol Hocam, kimliğini polise göstermiş olsaydı, ben o cezayı yemeyecektim.
Ancak Gürol Hocam, ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun’ diye böbürlenen bazı insanlara benzemezdi. Benzemediği gibi bu tür insanlardan pek hoşlanmazdı.
Çok mecbur kalmadıkça da gittiğimiz yerlerde milletvekili kimliğini açıklamazdı.
Ayrıca kuralcıydı ve kanunlara saygılıydı. O gün de eminim ki ‘ders olsun’ diye bana ceza kesilmesine ses etmemişti.
Ben Gürol Hocam sayesinde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve merhum Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel gibi birbirinden kıymetli isimlerle tanışma şerefine nail olmuştum.
Gürol Hocam, ayda bir defa Süleyman Demirel’i Güniz Sokaktaki evinde ziyaret ederdi, birkaç defa beni de götürmüştü.
Bir gün dayanamadım, “Hocam, Baba (Demirel) sağcı, ama siz koyu solcusunuz. Baba’yı neden bu kadar çok seviyorsunuz?” diye sordum kendisine…
Şöyle bir gözümün içine baktı, “Oğlum ona bakarsan seni de seviyorum” diye cevap verince sorduğuma pişman oldum ve biraz da utanarak özür diledim.
Yazımın başında da dediğim gibi; O gerçekten iyi bir insandı. Günümüz deyimiyle: Hümanistti.
Yalnız bir huyu vardı; sevdiği insanlara latife yapmayı, takılmayı çok severdi.
Bana her seferinde, ‘Oğlum tohuma kaçacaksın, evlen artık’ diye takılır ve eklerdi: ‘Varsa gönlünde biri hani gider isteriz nihayetinde’
Ah benim saygıdeğer kıymetli Hocam ah, evet, artık biri var, hem de koyu CHP’li…
Ama sen çok erken terk ettin gittin bizi Gürol Hocam…
‘Allah sevdiği kullarını erken alır’ diyorlar. Ben sizin de Allah’ın çok sevgili bir kulu olduğunuza ve sizi cennetine alacağına inanıyorum.
Zira insanların sadece Hacca gitmek ya da beş vakit namaz kılmak ile cennete gideceğine inananlardan da değilim.
Gürol Hocam, siz bu vatana nice gençler yetiştirdiniz, ekmeğini topraktan ve denizden çıkaran sayısız çiftçi ve balıkçının derdine derman oldunuz, olmaya çalıştınız.
Hiçbir zaman hiç kimsenin tek bir delikli kuruşuna tenezzül etmediniz, aksine karşılık beklemeden hep paylaşımcı olmayı tercih ettiniz.
Tevazu içinde şerefli bir yaşam sürdünüz, yazdığınız kitaplarla topluma ışık tuttunuz, aydın, yurt sever, dürüst, güvenilir ve vakur kişiliğinizle tarihe geçtiniz.
Bu fani dünyada insan iki şey ile anılırmış, ya anısıyla ya da anasıyla. (Gürol Hocam olsaydı bu ifademe çok kızardı)
Siz her daim anılarınızla yad edileceksiniz Gürol Hocam…
Sizi tanımak çok güzeldi Hocam, sizi hep sevgi ve saygıyla anacağız.
Rabbim size Peygamber Efendimize komşu olmayı nasip etsin, yattığınız yer nur mekânınız cennet olsun.
Türkiye’de sorunlar yumağı halinde olan Balıkçı camiasının her zaman yanında olan, balıkçılarımıza sahip çıkan, her sorunu ile yakından ilgilenen ve TBMM’de balıkçılık camiasının sesi olan Sayın Gürol Ergin Hocamıza Allah’tan rahmet kederli ailesine ve tüm sevenlerine bir kez daha başsağlığı diliyor ve sözlerimi Üstat Necip Fazıl’ın şu güzel sözleriyle noktalamak istiyorum:
‘Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?’