İzmir'de devlet yok, belediye mi var?
Hasan Eser / 30 Ağustos 2017 - İncir çekirdeğini doldurmayacak konular üzerinden haber yaptırmak, ya da habere konu olmak bazı belediye başkanlarımızın 'kronik' rahatsızlığıdır.
Vatandaşın 'kovalak' diye tanımladığı bu belediye başkanlarımız...
Kent gündeminde yer almak için sıradan faaliyetler, 'laf olsun torba dolsun' misali etkinlikler, mizansen organizasyonlar düzenlemeye bayılırlar.
"Nasıl olsa belediye basın bürosundan geliyor" düşüncesiyle...
Basın mensupları da bu tür faaliyetlere katılma gereği duymazlar.
Hal böyle olunca...
Meydanı boş bulan basın bürosu çalışanları da, pireyi deve yapmaktan geri durmazlar.
...Binlerce kişi katıldı, başkana sevgi gösterilerinde bulunanlar oldu, şölen havasında geçti, coşkuyla kutlandı, başkan herkesi bağrına bastı, tek yürek oldu, şöyle oldu, böyle oldu.
Amiyane tabirle, itinayla köpürtme, yıkama, yağlama ve cilalama çekilir.
Bitti mi? Tabii ki hayır!
Bu bölüme bir de gazete editörlerinin katkısı olacaktır.
Bakışlarında düşman ordularını bozguna uğratmış, zafer kazanmış komutan edası bulunan belediye başkanımızın fotografını basan gazete, altına şöyle yazacaktır: Halk O'nu Çok Seviyor!
Breh breh breh...
Ne var ki, belediye etkinliklerini kalabalık göstermek adına zorunlu gelen davetlilerden hiç kimse bahsetmez!
Belediye fotografçıları da boş koltukları gizlemek ve etkinliği kalabalık göstermek için adeta kendini paralar.
Anlattıklarım etkinlik, kutlama vs gibi organizasyonların haberleştirilmesiyle sınırlı değil elbet.
Belediyelerin yapmakla yükümlü olduğu görevleri, misal temizlik hizmetlerine yönelik çalışmaları, 'kahramanlık destanı' gibi kaleme alan basın danışmanı ve gazeteciler de var.
Halbuki yapılan işin özü şu: "Belediye Sokakları Süpürdü"
Nihayetinde...
Basın bürosu çalışanlarının haklı derdi: başkan bey'in gözüne girebilmek...
Gazetelerin derdi ise: belediye reklam pastasından pay alabilmek...
Ah şu paranın gözü kör olsun!
Buraya kadar anlattıklarımı boşverin.
Zira, şablon ifadeler ve hamaset yüklü söylemlerle bezenmiş, insanları tanrısallaştırmaya yönelik iltifatlar zeminine inşa edilen ve özünde zayıf ama dışında güçlendirilmiş belediye haberlerine hiç kimsenin itibar ettiği yok.
Ki onyıllar öncesinin popülist/ demode siyaset anlayışını yaşatmaya çalışan bazı belediye başkanlarımız tarafından ortaya konulan bu tabloyu "Körler sağırlar birbirini ağırlar." atasözü çerçevesine oturtmak suretiyle, 'ego tatmini' şeklinde değerlendirmek mümkündür.
Bu noktada...
Medya hastalığına yakalanarak gösteriş derdine düşen bazı belediye başkanlarımızın bu davranışlarını görmezden gelebiliriz.
Hatta çevrelerindeki insanların kurbanı oldukları gerçeğinden hareketle; onları mazur da görebiliriz!..
Ancak...
Belediye başkanlığı konumunu kullanarak, bir takım belediye hizmetleri aracılığıyla ve yine basın üzerinden vatandaşa algı operasyonu çekmeye kalkanları görmezden gelemeyiz!
Mesela...
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından >Köylere “Atatürk” büstü< başlığı altında servis edilen şu haberi irdelemekte fayda var:
"İzmir Büyükşhir Belediyesi, Türk milletinin kalbinde sonsuz bir yeri olan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün hatırasını İzmir'in her mahallesine taşıyabilmek için çalışmalar gerçekleştiriyor. Bu kapsamda yasa ile mahalle statüsüne dönüşen köylerden gelen talepler doğrultusunda meydanlara, okul bahçelerine, muhtarlık binası önlerine Atatürk büstleri yerleştiriliyor. Atatürk büstü olmayan nokta kalmasın düşüncesiyle çalışmalar devam ediyor."
Bakın dikkatinizi çekerim, var olan Atatürk büstlerinin yenilendiğinden bahsedilmiyor.
Yani bu haberi okuyan vatandaşın bilinçaltına, "Başkanımız Aziz Kocaoğlu sayesinde, İzmir'de Atatürk büst olmayan tek bir köy, belde, mahalle kalmayacak!" mesajı mı verilmek isteniyor?
Türkiye'nin en ücra yerleşim merkezinde bile Atatürk büstü bulunurken...
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin servis ettiği haber amacına ulaşmış olsa gerek ki, iki gündür e-posta adresime mail yağıyor.
İçlerinden seçtiğim bir iletiyi, hakaretvari kelimelerden arındırarak aynen aktarıyorum:
-"Merhaba Sayın Hasan Eser, habere konu olan olaylar benim beldemde de yaşandı.
İBB mevcut Atatürk büstünü yıktı ve hemen iki metre yanına yeni bir büst yaptı.
Sonra bunun haberini yaptırdı.
Sanki benim köyümde hiç Atatürk büstü yokmuş gibi.
Hayır benim anlamadığım, İzmir'in hangi köyünde, hangi okul bahçesinde Atatürk büstü yok da, bu........'Biz Atatürk büstü diktik' diyorlar.
Benim köyümde ki Atatürk büstünü büyükşehir yıkmış, hemen iki metre yanına yeni Atatürk büstü yapmış, sonra da 'biz Atatürk büstü olmayan köye Atatürk büstü yaptırdık' diye gazeteye haber yaptırmış.
..... benim köyümde 1923 yılından bu yana Atatürk büstü var zaten, sen nasıl benim köyümde Atatürk büstü yok diye haber yaptırırsın?
Gerçek Atatürkçü bir insan olarak büyükşehiri protesto ediyorum."
İBB Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu'nun söz konusu bu hatayı biran önce düzelteceği inancıyla...
İzmir'de AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı temsil eden il ve ilçe yöneticilerinin de vatandaşın sinir uçlarına temas eden bu ve buna benzer olaylara karşı daha uyanık, daha dikkatli ve duyarlı olmaları gerektiğini düşünüyorum.
30 Ağustos Zafer Bayramı'nız kutlu olsun.