İzmir'in belediyeleri sütten çıkmış AK kaşık mı?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2017 yılının Ekim ayında yaptığı bir konuşmada şöyle demişti:
"Yolsuzluk yapan, kanuna aykırı davranan her kim varsa, yetkimiz dahilinde, gözünün yaşına bakmayız. Buradan ilan ediyorum, Türkiye'de belediyelerle ilgili özel teftişe başlıyoruz"
Türkiye'de belediyelerin nihai amacına hizmet etmediğini ve ülkenin sırtında kambur olduğunu savunan bir vatandaş olarak umutlanmıştım.
Ne var ki Bakan Soylu'nun o tarihi çıkışının yansıması Ataköy ve Beşiktaş belediyelerinden öte gidemedi.
'CHP ülkeyi yönetemez' diyenlere "İzmir'i nasıl yönetiyorsak, Türkiye'yi de öyle yöneteceğiz" cevabını veren Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye İzmir gibi olacak" diye diye partisine İstanbul, Ankara, Antalya gibi belediyeleri de kazandı.
Halbuki Türkiye'ye örnek değil, ibret olacak bir belediyecilik anlayışı var(dı) İzmir'de.
Yaşadığım yerden, Foça'dan örnek vereyim; burada Recep Tayyip Erdoğan'ı temsil edenlere defalarca sormuşumdur:
'CHP'li Foça Belediyesi'ni niçin mercek altına almıyorsunuz, burada olup bitenleri neden ortaya çıkarıp da afişe etmiyorsunuz?'
El cevap: "Bize yukarıdan gelen talimat böyle, biz AK Parti'nin köprü, tünel, yol gibi yaptığı güzel işleri anlatıyoruz vatandaşa..."
Ha! Bir de şunu diyorlar: Tepki alırız!
Oysa asıl tepkiyi gözle görünen olumsuzluklara seyirci kaldıkları için alıyorlar; haberleri yok!
Hal böyle olunca, vatandaş da, AK Parti'nin sessizliğini "Yahu bunlar zaten CHP ile beraber" diye yorumluyor.
Bir de şu "kentin geleceği için uyum içinde çalışıyoruz" klişesinden artık herkesin midesi bulanıyor.
TBMM'deki CHP Grubu AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan için söylemediği sözü bırakmayacak, yani Ankara'dakiler Türkiye'nin geleceği için uyum içinde çalışmayacak, ama siz İzmir'de sanki her şey güllük-gülistanlıkmış gibi sesinizi çıkarmayacaksınız, öyle mi?
Daha öncede yazmıştım. AK Parti artık şu 'yol-köprü-tünel' sarmalından kurtulmalı ve yeni söylemler geliştirmeli. AK Parti il ve ilçe teşkilatları, tıpkı 1990'ların Refah Partisi teşkilatları gibi (amiyane tabirle) çatır çatır, kıran kırana siyaset yapmalı.
Birkaç kişi bir araya gelince çektiği selfie'yi sosyal medyada paylaşıp altına da 'Reis arkandayız, Durmak yok yola devam' diye yazmak siyaset değildir.
Siyasi vizyonlarını 'yol-köprü-tünel' ile sınırlı tutan mezkur kişilere bir kez daha sesleniyorum:
Bırakın şu yol-köprü muhabbetini, Foça'yı konuşun, İzmir'i konuşun, CHP'li belediyelerin yaptıklarını ve yapamadıklarını anlatın.
1994'te Erbakan Hoca önderliğindeki mücahitlerin adeta tırnaklarıyla kazıyarak solun elinden aldığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni 25 yıl sonra CHP'ye altın tepsi içinde sunan AK Parti'nin dikkatinden kaçmış olamaz.
Hatırlayacaksınız; Binali Yıldırım ile birlikte canlı yayına çıkan Ekrem İmamoğlu, Sayıştay Raporu olduğunu iddia ettiği bir dosyayı "Rapor burada" diyerek elinde salladı.
Ekrem İmamoğlu'nun AK Partili İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik "İSRAF" kavramı üzerinden geliştirdiği muhalefet söylemi etkili oldu. Çünkü seçmende karşılık buldu o söylem.
Allah aşkına...
İzmir başta olmak üzere Sayıştay'ın raporladığı tek belediye İstanbul mu?
Peki, bu israf dedikleri zafiyet bir tek İstanbul'a mı özgü?
Hadi daha net ifade edeyim; İzmir sütten çıkmış ak kaşık mı?
İzmir'deki CHP'li belediyelerin çok şanslı olduklarını düşünüyorum. Çünkü İstanbul'daki muhalefeti uykudan uyandıran İmamoğlu gibi, İzmir'de muhalefeti ayağa kaldıracak, organize edecek, İzmir'i sallayacak yöresel bir muhalefet lideri bugüne kadar ortaya çıkmadı/çıkamadı.
Misal, AK Parti İzmir İl Başkanlığı koltuğuna bakıyorum; bugüne kadar sürekli gelen gideni aratmış.
23 Haziran öncesinde İzmir'in CHP'li bazı belediye başkanları İstanbul'a gidip İmamoğlu için kapı kapı gezip oy istediler.
Peki siz bu esnada, AK Parti İzmir İl Başkanlığı'ndan "Yahu ne işiniz var İstanbul'da, İzmir halkı sizden hizmet bekliyor. Örneğin, Foça'da günlerdir sular akmıyor" şeklinde bir açıklama duydunuz mu?
Ankara, İstanbul ve Antalya'nın kaybedilmesiyle, "İzmir'in bilerek CHP'ye bırakıldığı..." yönünde saçma sapan tevatürler nihayet boşa çıkmış oldu.
AK Parti'nin/Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İzmir'i bilinçli olarak kazanmak istemediği gerçekten saçmalığın daniskasıydı.
Ha! Şunu kabul edebilirim; 2009 yerel seçimlerinde İzmir'deki 30 ilçenin 29'unu kaybeden bir il başkanını 2019 yerel seçimleri öncesinde İzmir'e yeniden kurtarıcı olarak göndermek gibi isimsel tercihler noktasında birçok hatası olmuştur AK Parti Genel Merkezi'nin.
Hele ki 1989'dan beri belediye başkan adaylığını alışkanlık haline getiren ve aday olduğu her seçimi kaybeden Serdar Mersin'i Cumhur İttifakı'nın adayı olarak tekrar tekrar aday göstermek, hangi düşüncenin ürünüdür?
Son olarak...
Kuvvetle muhtemel, bu yazdıklarımı yorumlayan hemşehrilerim şöyle diyebilir:
"Sana ne Hasan Eser, sen yıllardır AK Parti'ye oy bile vermiyorsun.."
Doğru! Fakat ben AK Parti'ye AK Parti için oy vermeyenlerdenim. Ne zaman ki samimiyetine inandığım insanlar iş başına getirilir; o zaman benim oyum AK Parti'ye helaldir.