Kılıçdaroğlu Gerici mi?

HASAN ESER

Hasan Eser / 23 Kasım 2016 -  Pili tükenmiş bir saatin bile günde iki defa doğruyu gösterdiğini düşünürsek…

Sürekli gaflarıyla gündeme gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nun da yaptığı açıklamalara kulak kabartmakta fayda var.

"Akşam meyhanelere gidiyoruz, açıyoruz rakıları, mezeler geliyor, başlıyoruz genel başkandan, öbür taraftan il başkanı...

Ülkeyi kurtarıyoruz, kafalar çok iyi, eve gidiyoruz, kafayı vurup yatıp sabaha bir şey yok...

Elbette içki içilir ama Türkiye'nin geleceğini de düşünmemiz lazım..."

Evet, özeleştiri niteliğindeki bu sözler CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ait.

Bazı CHP’lilerin yüzünde tokat etkisi yapan Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu ifadeleri ışığında…

CHP’li Foça Belediyesi’ni işaret ederek yıllarca bu ve buna benzer tespitleri kaleme aldığım için ‘gerici’ olmakla itham edilen biri olarak dikkatinizi çekiyorum.

Ve…

Rakı masalarından belediye yönetiyorsunuz’ şeklinde yapılan eleştirilere tepki koyanlara, “Atatürk’te rakı içerdi” diyerek,  rakı içmeyi CHP’nin vecibesi olarak görenlere, özetle kadeh parlatırken vatan kurtaranlara sormak istiyorum:

-Genel Başkanınız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da gerici olduğunu düşünüyor musunuz?

Beni boş verin de, sakın ola ki işine gelmediği Padişaha isyan eden yeniçeriler misali;  Sayın Kılıçdaroğlu’na da böyle bir haksızlık yapmayın!

Çünkü CHP tarihinde belki de ilk defa, bir üst düzey yönetici, üstelik Genel Başkan kimliğiyle ‘Kral Çıplak’ deme cesaretini gösteriyor.

Öyle ki özeleştirilerinden ve çarpıcı tespitlerinden dolayı Sayın Kılıçdaroğlu’nu kutlamak gerekir.

Ancak…

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış.

Yani Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışına alınan bazı CHP’liler, olağanüstü kurultay için yarın el altından imza toplamaya kalkışırlarsa hiç şaşırmam!

Çünkü rakı özellikle de İzmir’in bazı ilçelerinde ‘olmazsa olmaz’ niteliğinde…

Eee biz yıllardır boşuna demiyoruz: “CHP İzmir’i kaybetse Türkiye’yi kazanır” diye.

Zira referansı İzmir olduğu sürece; CHP ülke genelinde her daim kaybetmeye adaydır.

DEMOKRATIM AMA SAYFAMDA AKP’Lİ İSTEMİYORUM

İş lafa geldi mi, demokrasi havarisi kesiliyorlar.  

Özgürlüklerden bahsedip,  çok seslilikten yana olduklarını söylüyorlar.

Ama…

Bahsettiğim bu kesimin eylem ve söylemleri birebir örtüşmüyor.

Bu tutarsızlığın en somut örneği de sosyal medya hesaplarında gözlerden kaçmıyor.

Aydın, demokrat geçinen bu zat-ı muhteremler, sayfalarına şöyle yazıyor: “Yakınım bile olsa! sayfamda AKP’li görmek istemiyorum

Allah bunları biliyor da kaşınacak tırnak vermiyor?

Ülkede her iki kişiden birinin oyunu alan bir siyasi Parti’ye mensup olmayı, sanki yasadışı bir örgüte üye olmak gibi algılayanların demokrasi anlayışı bu mudur?

Bu tutumun adı en hafif tabiriyle: Elitizmdir.

Toplumu bu şekilde bir takım kavramlar üzerinden sınıflandıranların gönül verdiği siyasi Parti’nin iktidara gelemeyişinin esas nedenlerinden biri de budur.  

Çünkü elitistler tarafından soyutlanmaya çalışılan toplum, kuvvetle muhtemel şöyle düşünmektedir:

Bugün bizi kişisel sayfalarında istemeyenlerin,  yarın iktidar gücünü ellerine geçirdiklerinde bizi ülkede isteyecekleri ne malum?

MEVCUT SİSTEM DİKTATÖRLÜK SAYILMAZ MI?

CHP’liler başkanlık sistemine geçilmesi halinde diktatörlüğün geleceğini savunuyorlar.  

Yalnız atladıkları bir şey var: Biz zaten diktatörlüğü andıran bir sistem ile yönetiliyoruz.

Malumunuz…

Türkiye’de bir süredir ‘Başkanlık Sistemi’ tartışılıyor.

Güya bu tartışma:  Milletin Meclisi’nde yani TBMM çatısı altında yine Milletin sözde vekilleri ve siyasi partiler nezdinde yapılıyor.

Ancak ben böyle olduğunu düşünmüyorum!

Zira var olan tartışma AK Parti, MHP ve CHP arasında değil, Binali Yıldırım, Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu ekseninde geçiyor.

Şöyle düşünün: Bu partilerin içinden bir grup milletvekili Genel Başkan’ın tersi düzleminde bir görüş beyan edebiliyor mu?

Başkanlık sistemine karşı çıkan Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ partisinden ihraç edilmedi mi?

Bu konuda AK Parti’nin veya CHP’nin içinde sistem değişikliği konusunda Genel Başkanı gibi düşünmeyen, ancak bunu dile getirmeye cesaret edemeyen milletvekilleri de olabilir.

Ama…

Bir daha aday gösterilmeme korkusu her şeyin  önüne geçmektedir.

Çünkü var olan sistemimizde, milletvekili adaylarını Ankara’da Genel Başkanlar belirler.

… Ve bize de sözde seçimlerde sandık başına gidip,  önümüze konulan sabit listeyi sadece onaylamak kalır.

Bunun içindir ki ülkemiz siyasi partilerinde biat kültürü hakimdir.

Yani yüzbinlerce üyesi olan siyasi partilerde  nihai karar bir kişinin, yani liderin iki dudağı arasındadır.

Bu noktada şu hususun altını çizmek elzemdir.

Dar bölge seçim sisteminde milletvekillerinin bağımsızlığı söz konusudur.

Sorulması gereken soru da şudur: Milletvekilleri arzu edilen sistemde olduğu gibi bağımsız olabilselerdi…

Bugün başkanlık sistemi tartışmaları kapsamında, genel başkanlar partilerine mensup olan tüm milletvekilleri adına bir nevi pazarlık yapabilirler miydi?  (Hiç sanmıyorum)