Lafın tamamı deliye söylenir!
Hasan Eser / 15 Temmuz 2018 -
Bundan tam iki yıl önce…
Foça’nın küçük deniz sahilinde…
O zamanki adıyla; Kale Kafe’de…
Her zamanki masama oturmuş kahvemi yudumlarken; görüntü kirliliği yaratan rengârenk tabelaların denize yansıyan ışıltısını izliyordum.
Birden telefonum çaldı, arayan bir meslektaşımdı.
‘Selam, ne haber-nasılsın’ bile demeden konuya bodoslama girdi: “Hasan darbeden haberin var mı?”
Haliyle şaka yaptığını düşünerek, söylediklerini şakayla mukabele ettim: “Yahu memlekette darbe yapacak adam mı kaldı?”
Şaka olmadığını öğrenmem uzun sürmedi.
Derken…
Foça’da alkışlar yükseldi.
“Nihayet, en sonunda oldu” şeklinde sevinç çığlıkları alkış seslerine karışıyordu.
Önceden milliyetçi, demokrat ve insan bildiğim ama sonradan gerçek kimliğini öğrendiğim bir hemşerim alkışlar eşliğinde kapısına bayrak asmakla meşguldü.
Ben kendimce ‘acaba ne yapabilirim?’ sorusuna cevap ararken…
İnsanların ATM’lere ve marketlere hücum ettiğini gözledim.
Kendimi, hayatımda hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. Adeta sudan çıkmış balık gibiydim. Sanki kalabalıklar içinde yalnız kalmıştım.
Meydana toplanmak isteyen birkaç AK Partili vardı ama onlara da izin verilmemişti. (detayını Metin Öngünşen’e sorun)
Bir şeyler yapmak istiyordum ama ne yazık ki elimden gelen hiçbir şey yoktu.
Foça gibi stratejik bir şehirde…
Recep Tayyip Erdoğan’ı ve AK Parti’yi destekleyen sayısız yazı kaleme almış bir gazeteci olarak, darbenin muvaffak olması halinde alınacaklar listesinde olmamam imkânsızdı.
Bu bilinçle eve geldim, ilk iş olarak televizyonu açtım. Açar açmaz da kalkışmanın ‘Fetullahçı Terör Örgütü’ kaynaklı olduğunu öğrendim.
Duygularım, düşüncelerim daha da alt üst oldu.
Öyle ki, Kemalist bir darbe girişiminin içinde olduğumuzu düşünürken, kalkışmanın FETÖ menşeili olduğunu öğreniyorduk.
İyi ama bu daha da kötü bir haberdi.
Zira olayları takip ettikçe, kalkışmanın ardında FETÖ’nün olduğuna dair hiçbir şüphem kalmamıştı.
Çünkü gerçek Kemalist bir asker, sivil ve savunmasız insanları böyle kurşun yağmuruna tutacak kadar acımasız olamazdı.
Bu tespit ve düşüncelerle yaşanılanın aslında bir kalkışma değil, işgal girişimi olduğuna kanaat getirmem de uzun sürmedi.
Beynimde ve yüreğimde fırtınalar koparken…
Sosyal medyada neler oluyor, diye bir bakayım dedim.
O da ne?
Sosyal medyada sayısız darbe mühendisi ahkâm kesiyordu.
Kalkışma saatinin yanlışlığına işaret ederek; darbenin nasıl başarılı olabileceğini tarif ediyorlardı.
Tamam! Türkiye’de hemen herkesin siyasetten, spordan, sanattan ve sinemadan çok iyi anladığını biliyordum. Ama darbe konusunda (seküler) toplumun bu kadar uzman olduğunu bilmiyordum!
Uzatmayalım…
O gece bana büyük moral veren, umudumu tazeleyen ve yüreğime su serpen gelişmeler arka arkaya cereyan etmişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın halkı meydanlara davet etmesi…
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin hükümete desteğini açıklaması…
Ve bedenlerini tankların, uçakların, helikopterlerin mermilerine siper ederek vatanına sahip çıkan necip Türk milletinin kararlılığı…
İşte tüm bu gelişmeler; FetÖCÜ haydutların hain amaçlarına asla ulaşamayacağını kanıtlamıştı.
Bu arada…
Darbenin gerçekleşmeyeceğini görenler plağı tersine çevirmekte geç kalmamışlardı.
İlk anda alkış tutanlar, bu sefer de sosyal medya hesapları üzerinden kalkışmanın “tiyatro” olduğunu savunacak kadar alçalmışlardı.
Bir yanda tankların önüne yatarak canını feda edenler…
Diğer yanda durumdan vazife çıkarıp siyaset devşirmeye çalışanlar vardı.
Onlara kalsa, halkı meydanlara davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan hatalıydı.
O gece şöyle diyorlardı: “ Vatandaşı ve Polisi asker ile karşı karşıya getirmek istiyorlar”
Demem o ki, darbe uzmanı klavyeşörlerin fikirleri yönünde hareket edilmiş olunsaydı…
Ayetullah Humeyni'nin İran’a geldiği gibi, terörist başı Fethullah Gülen’in de Türkiye’ye gelmesi kaçınılmaz olurdu. (Bilmem anlatabildim mi?)
Toparlamak gerekirse…
Türkiye, 15 Temmuz gecesinde yedi düvele ve içimizdeki İrlandalılara karşı ikinci bir kurtuluş mücadelesi verdi.
Mazlumların son kalesi Türkiye’yi yıkmak isteyenler okkalı bir Osmanlı tokadı yedi.
Yüce Rabbime sonsuz hamdü senalar olsun ki, kazanan Türkiye oldu. Kazanan Türk Milleti oldu. Kazanan Demokrasi oldu.
Ha! Şimdilerde “Kontrollü darbe” diyerek, 15 Temmuz destanını itibarsızlaştırma gayretkeşliğine düşenler yok mu? Var elbet!
Ama ne demişler: Dervişin fikri ne ise zikri de odur.
Ne demek mi istiyorum?
Yahu yapmayın, Anadolu’da biz söz vardır: Lafın tamamı deliye söylenir.
Bugüne kadar kimlerin darbelerden medet umduğuna bakarsanız, ne demek istediğimi anlarsınız.
Son söz:
Selam olsun, rahmet olsun “Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır” sözünü kendilerine şiar edinerek bu aziz vatanın bekası için gözünü kırpmadan canını feda eden nice yiğitlerimize.
Selam olsun, rahmet olsun şehit Başbakanımız Adnan Menderes’e ve arkadaşlarına.
Selam olsun, rahmet olsun tüm demokrasi şehitlerimize.
Yazıklar olsun, lanet olsun ruhunu şeytana satanlara.