Seçimin ve iktidarın anahtarı CHP'de

HASAN ESER

Futbol jargonuyla söylersek...

Çok erken seçim kararı muhalefet kanadını adeta ters köşeye yatırdı. 

Yiğitliğe leke sürdürmemek adına "Biz zaten hazırız, hodri meydan" şeklinde söylemler havalarda uçuşuyor. 

Doğaldır ki, kimse "yoğurdum ekşi, ayranım duru" demez!..

Fakat kabul etmek gerekir ki, "AK Parti, seçimleri her daim zamanında yapmıştır/yapar!.." kanaati sadece muhalefeti değil, bazı AK Partilileri de ters köşeye yatırdı. 

Muhalefetten başlayalım...

Bundan yaklaşık bir yıl önce, Ahmet Hakan'ın Tarafsız Bölge programında konuşan  Deniz Baykal "CHP tüm üyeleriyle bir Kurultay yapsın ve Cumhurbaşkanı adayını seçsin!" çağrısında bulunmuştu. 

İlahi adalet bu olmalı! O günlerde Baykal'ı hedef tahtasına oturtanlar, bugün haklılığına işaret ediyorlar. 

Çünkü CHP hazırlıksız yakalandı ve seçmen ikinci bir Ekmelleddin İhsanoğlu vakası yaşamaktan endişe ediyor. 

Evet, 65 gün sonra seçim var! 

Ve... AK Parti/MHP'nin adayı hazır! Saadet Partisi'nin adayı hazır! İYİ Parti'nin adayı hazır! 

Fakat CHP'nin adayı belirsiz, merak konusu, adı geçenler de genel mutabakatı sağlayacak gibi bir izlenim vermiyor. 

CHP, kendi içinden yani sol bir adayla sağdan oy alamaz! Sağ tandanslı bir adayı tercih etmesi halinde ise kendi tabanına ters düşer.

Öyle ki "Herkesi kucaklayacak bir aday göstereceğiz/gösterdik" gibi klişeler sonuç vermiyor.

Öte yandan, CHP ortalama yüzde 25'lik seçmen kitlesiyle ne uzuyor ne de kısalıyor. 

Yüzde 25'in sabitlendiği bir ülkede; minimum yüzde 40 oy alan bir iktidar partisinin seçim kaybetme ihtimali olabilir mi?

Hal böyleyken... 

CHP, AK Parti'nin sigortası ve varoluş sebebi sayılmaz mı? 

Yani, CHP'nin varlığı olmasaydı, AK Parti bu kadar uzun süre iktidarda kalabilir miydi? 

Halbuki ortalama yüzde 25'e tekabül eden bir seçmen kitlesi, kilit konumunda olmakla birlikte; iktidarı tayin etmeye muktedir olabilir. 

Bunun en büyük kanıtı da 16 Nisan referandumu değil midir?

16 Nisan referandumunda, yüzde 25'lik kitle CHP ile sınırlandırılmayınca, 'Hayır' cephesiyle  %48,59 oy oranına ulaşılmadı mı? 

Muhalefetin  merkezinde CHP olduğu sürece, yıl boyunca, her haftasonu sandığa gitsek, sonuç yine değişmeyecektir. 

Zira, her seferinde aynı şeyleri deneyip farklı sonuçlar beklemek başlıbaşına abestir.

Türkiye'de gerçekten bir iktidar değişikliği isteniyorsa...

Çivi çiviyi söker misali...

Bu değişim CHP ile değil, yine sağ bir partiyle mümkündür.

Bugünkü konjonktürde, Meral Akşener ve destekçileri en iddialı konumdadır. 

Yüzde 25'i muhafaza eden CHP, paçasından çekmediği takdirde; Meral Akşener potaya girebilir. 

CHP'ye oy veren seçmen iktidar değişikliğini gerçekten istiyorsa, herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekir.

Dayatma adaylara tıpış tıpış oy vermek yerine, kazanma iddiası olanı desteklemek daha mantıklı değil midir?

Türkiye'de "CHP kazanacağına, AK Parti devam etsin" diyerek, ehven-i şer mantığı ile oy verenler var. 

Daha açık ifade edelim,  AK Parti - MHP ittifakından  oy geçişi olmadığı sürece  'Hayır' cephesinin 50 +1'i bulması mümkün değildir. 

Mevcut tabloda AK Parti - MHP ittifakından muhalefet kanadında  oy  geçişini sağlayabilecek tek çatı ise İYİ Parti ve Saadet ittifakıdır. Diğer hesaplar fanteziden öte değildir. 

Bu arada,  İYİ Parti'nin seçime katılıp katılmayacağı da merak konusu. 

2002 yılında Tayyip Erdoğan'a milletvekilliği yolunu dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal açmıştı. 

Deniz Baykal'ın  gösterdiği siyasi nezaketi,  eminim Recep Tayyip Erdoğan da Meral Akşener'e gösterecek ve partisinin seçime girmesi için gerekeni yapacaktır. 

Gelelim iktidar kanadına...

Metal yorgunluğu tespitiyle başlayan değişim rüzgarıya birlikte AK Parti teşkilatlarında revizyona gidildi. 

Şimdi...

24 Haziran'da seçim var! Çiçeği burnunda il ve ilçe başkanları ilk sınavlarını verecekler. 

Bu sayede değişimlerin ne kadar isabetli olup olmadığı da ortaya çıkacak. 

Oy yüzdesini arttıranlar koltuklarına perçinlenecek.

Oy kaybına uğrayan bölgelerin sorumluları da muhtemelen 'enkaz deviraldık' edebiyatı yapacak!

Bu arada, Ankara'dan esen Recep Tayyip Erdoğan rüzgarıyla milletvekili seçilme dönemi de sona eriyor.

Liderin hatırına kerhen oy verme dönemi kapanıyor. 

Başkanlık seçiminde oyunu Erdoğan'a vereceğini söyleyip, parlamento seçiminde farklı bir tercihte bulunacağını söyleyenlere çok sık rastlanıyor.

Haklılar! Bir vatandaş olarak bu konuda ben de  farklı tercihlerde bulunabilirim. 

"Foça'nın kaç oyu var ki? " diyerek yaşadığım kasabaya seçimden seçime uğrayan/uğrayacak olan vekillere niçin oy vereyim ki?

Sözün özü; kazananların kök salacağı, kaybedenlerin ise siyaset sahnesinden sileneceği çok erken ve baskın bir seçime gidiyoruz. 

Bu saatten sonra söylenecek tek söz: Hayırlısı olsun! 

HASAN ESER