Tunç Soyer, İzmir ve Devr-i Sabık siyaseti
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i yürekten kutluyorum!
Neden?
İyi ya da kötü, başarılı ya da başarısız-ki takdir halkındır-
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır!
Kanaatim o ki, Tunç Soyer de İzmir’i tipik CHP belediyeciliğinin aksine daha çok kendi dünya görüşüne yakın eğilimlere göre yönetmeye çalışıyor!
Bana biraz SHP belediyeciliğinin iyi/güzel taraflarını anımsatıyor.
Evet, dünya görüşü olarak kendisiyle taban tabana zıt olmama rağmen kendisini kutluyorum; çünkü bazı ilçe belediye başkanları gibi sürekli ‘enkaz devraldık’ edebiyatı yapmıyor!
Aziz Kocaoğlu ismi ve dönemi üzerinden politika geliştirmeye çalışmıyor.
İşine gücüne bakıyor!
Selefi Aziz Kocaoğlu’nu kötülemiyor.
Daha da önemlisi kötületmiyor!
Kendisini her gün Aziz Kocaoğlu’yla mukayese etmiyor!
“Ben, benden öncekine benzemem…” diyerek, sürekli kendisini ispat etme ihtiyacı duymuyor!
Kocaoğlu’ndan teslim aldığı bayrağı (kendi penceresinden) daha yukarıya taşımaya çalışıyor.
Partilisi olan Aziz Kocaoğlu ile kendi dönemi arasında; muhtemel bir mukayesenin takdirini de yine kamuoyuna bırakıyor!
Kendisine yakın olan isimlere “Yahu bizden önceki yönetim şöyle yapmış, böyle yapmış…” kabilinden örtülü muhalefet yapılmasına izin vermiyor!
Zaten akıl ve mantık böyle söylüyor!
Örneklemek gerekirse…
Soyer de önceki dönemi kötülemiş olsa, Kocaoğlu’nu mu kötülemiş olur, yoksa Cumhuriyet Halk Partisini mi?
Aklı selim bir belediye başkanı, kendisiyle aynı siyasi partiye mensup olan selefini kötülemez, kötületmez!
Ha… Israrla bunu yapmaya devam ediyorsa da o kişinin nitelikli bir siyasetçi olmadığına kani olmakla birlikte kişisel bazda birtakım eksikliklere de haiz olduğundan şüphe duymak mümkündür!
“Eğer gerçekten enkaz devraldıysa ne yapsın, sineye mi çeksin” diyebilirsiniz!
O vakit ben de şunu söylerim: Seçimin hemen akabinde, alelacele koltuğa oturmak yerine, niçin müfettiş çağırmadınız?
“Belediye kapsamlı bir denetimden geçmedikten sonra, ben o koltuğa oturmayacağım” diyebilirdiniz.
Gerçi hoş, bizim siyasi kültürümüzde “Devr-i sabık” yaratma gibi bir gelenek yoktur.
“Gelin hem ağlar hem gider” misali…
Devr-i sabık yaratmaktan sakınılır; ama sürekli geçmiş dönemleri şikâyet etmekten de geri kalınmaz!
Tabii bugünkü ana temamız ‘Adam köpeği ısırırsa haberdir’ ilkesiyle bağdaştığı için, konuyu genelleştirmek suretiyle basite indirgemek de doğru bir yaklaşım olmayabilir.
Toparlamak gerekirse…
İzmir’in bazı ilçe belediye başkanları, sütre gerisinden sürekli kendisinden öncekini işaret ediyor.
Ancak…
“İyi de siz kendi partinizin belediyesinde neler olduğunu bilmiyor muydunuz?” diye sorarlar adama!
Farklı partilere mensup olanlar makul karşılanabilir, ama siyasal olarak devamı niteliğinde olunan yönetimden şikâyet etmek, abesle iştigaldir.
İlginçtir!
Görevlerini CHP’li başkanlardan devralan MHP’li Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar ile AK Partili Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu’nun ağzından bugüne kadar hiç geçmiş yönetimlere dair bir şikâyet işitmedim.
Dahası, Hakan Koştu’nun CHP’li Mehmet Gönenç’in dönemine ait birtakım olumsuzlukları olumluya çevirdiğini işitiyoruz. (Bu hususa örnek olarak, yazımın sonuna, Bergama Ayaskent eski Belediye Başkanı Hasan Gürsel Altuğ’a ait bir sosyal medya paylaşımını not düşeceğim; bu sayede ne demek istediğim daha iyi anlaşılmış olacak!)
Bir başka ilginç örnek de Foça’dan!
Foça Belediye Başkanı’na yakın olan bazı isimlerin de sürekli Gökhan Demirağ döneminden şikâyet ettiklerini işitiyorum!
Nedense hiç inanasım gelmiyor!
Gökhan Demirağ, son döneminde sembolik bir belediye başkanlığı yaptı Foça’da.
Ve o dönem ile bu dönem arasında yönetimsel açıdan hiçbir fark olduğunu da düşünmüyorum!
Başkanlığını Gökhan Demirağ’ın yaptığı Foça Belediyesini De Facto yöneten kişiyle, günümüz Foça Belediyesini yine De Facto yöneten kişi aynı kişi değil mi?
Foça konusunda yazacak, anlatılacak, irdelenecek o kadar çok konu var ki…
Son olarak…
Sürekli geçmiş yönetimleri işaret eden ve örtülü muhalefet yapan bazı ilçe belediye başkanlarına sesleniyorum: Başarısızlığa bahaneler bulacağınıza, başarıya giden yolu bulun!
Not: Menemen Belediye Başkanı Serdar Aksoy'u kesin ihraç istemiyle tedbirli olarak Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk eden Cumhuriyet Halk Partisini ve yöneticilerini ayakta alkışlıyor ve yapılan bu doğru hamlenin Menemen Belediyesi ile sınırlı kalmamasını ümit ediyorum.
NOT 2:
Bergama Ayaskent eski Belediye Başkanı Hasan Gürsel Altuğ’un yukarıda bahsettiğim 7 Ağustos 2020 tarihli paylaşımını aynen naklediyorum:
// TEBRİKLER HAKAN BAŞKAN
"Dün, Bergama Belediye Meclisinde, Tekstil Fabrikası binasının bir önceki belediye yönetiminin SGK olan yaklaşık 80 milyon TL’lik borcu için devir edilmesi kararı, Bergama yararına alınmış çok değerli bir karardır. Bu kararda imzası olan Belediye Başkanı ve belediye meclis üyelerini tebrik ederim.
Şahsen ben, Hakan Başkan belediye başkanı seçildiğinde iş yerime yapmış olduğu ziyarette özellikle kendilerine bu yolu kullanmasını tavsiye etmiştim.
Bu takas yapıldığı için önümüzdeki yıllarda Bergama Belediyesi mali yönden büyük bir nefes almış olacaktır.
Her ne kadar Bergama'da muhalefet bu kararı eleştirse de aslında Hakan Başkan geçmiş yönetimi, özellikle de üst yönetici konumunda olan bir önceki Belediye Başkanı Mehmet Gönenç’i çok büyük bir mali külfetten kurtarmıştır.
Mehmet Başkan’ın/bir önceki yönetimin Hakan Başkan’a teşekkür etmesi lazım.
Zira 5510 sayılı SGK Kanununda devlete ödenmeyen SGK primlerinde kurumlarda üst yönetici, belediyelerde belediye başkanı bizzat sorumludur.
İsteseydi SGK Bergama Belediyesinin ödenmeyen SGK prim borçları yüzünden Mehmet Başkan'ı icraya verir bu parayı kendisinden tahsil ederdi.
Zaten şu an bile Bergama Belediyesinin ödenmeyen bu borçları yüzünden Mehmet Gönenç'in şahsi mal varlığı üzerinde SGK hacizi vardır.
Bu hacizler bu devirle kalkacaktır.
O yüzden benle beraber tüm eski belde belediye başkanlarının ve özellikle de Mehmet Gönenç'in Hakan Bey'e teşekkür etmesi lazım.
Ben kendisine teşekkür ederim.
H.G.A."
Hasan Eser / Mahalli Gündem.com