Tunç Soyer ve Çav Bella

HASAN ESER

Geçen hafta ironik bir üslupla "Foça'da köyün delisi ben miyim" diye yazınca...

"İşte bakın, deli olduğunu kendisi de kabul etti" diye sevinenler olmuş.

Memleketimin ikbali uğruna doğruları söylediğim için bana 'deli' diyeceklerse varsın desinler.

Evet, güzel ülkemde demokrasinin gereksinimlerini ortaya koymak, işte böyle "delilik" olarak kabul edilebiliyor.

Konu deliden açılınca 'Yüz Bin Kibrit' adlı sinema filmi geldi aklıma.

Senaryo/mizansen gereği, Adnan Menderes'i Yassıada'dan kurtarmaya çalışan bir delinin hikayesini konu alan filmde; Müjdat Gezen yaşadığı yerin delisi olan Baradan karakterini canlandırıyor. 

Baradan oğlunu Kore Savaşı'nda kaybetmiş bir babadır. Oğlunun şehit düştüğü haberini  kendisine ileten heyet 'Oğlunuz demokrasi şehidi oldu' deyince, Baradan da kafayı demokrasiyle bozar; meczup olur.

Aradan zaman geçer ve dönemin Başbakanı olan Adnan Menderes'in yolu Baradan'ın yaşadığı beldeye düşer.

Belde sakinleri Menderes'i karşılar, aralarında bulunan Baradan aniden ortaya çıkar ve şöyle seslenir Menderes'e: "Adnan Bey, Adnan Bey hani nerede demokrasi?"

Derhal belde sakinlerinden biri devreye girer ve Başbakan Menderes'in kulağına eğilip şöyle der: "Delidir efendim, siz ona aldırmayın"

Başbakan mazur görür ama şaşkınlığını da gizleyemez

Nitekim gün gelir devran döner, darbe olur, Menderes devrilir ve bir gün hücresinde yatarken bulunduğu adanın karşı kıyısındaki beldede yaşayan Baradan'ın haykırışı  gelir Menderes'in aklına: "Nerede demokrasi..."

Kıssadan hisse...

Demokrasi tıpkı Adalet gibi bir gün herkese lazım olabilir.

***

Şimdi gelelim bir diğer konumuza...

CHP İzmir İl eski Başkanı Kemal Karataş, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'e yönelik eleştirilerine devam ediyor.

Daha önce de Tunç Soyer'in Varyant'taki tarihi Şato Restoran’ı başkanlık konutuna çevirme kararını eleştiren ve eleştirileri nedeniyle partisinin Disiplin Kuruluna sevk edilen Kemal Karataş, inandığı doğruları söylemekten geri durmuyor.

Tavrını net bir şekilde ortaya koyan Kemal Karataş'ın kişisel sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı eleştirel paylaşımlar, haliyle CHP cenahında tepkilere de yol açıyor.  

Aslında 'eleştiri' tanımı doğru bir tabir değil.

Çünkü eleştirmiyor!

Bir nevi nasihat ediyor.

Tecrübesiyle harmanladığı görüşlerini büyük bir içtenlikle aktarıyor.

Deyim yerindeyse, Tunç Soyer'e adeta ayna tutuyor.

Sayın Karataş, partisinin ikbali için kendisini feda ediyor.

Kemal Karataş, CHP için İzmir'de bulunmaz bir nimet.

Herkes bir şekilde yakın olmaya ve başkanın gözüne girmeye çalışırken, Kemal Karataş CHP'liler(!) nezdinde eleştiri oklarına hedef olmayı dahi göze alıyor.

Kemal Karataş  CHP'ye ve Tunç Soyer'e büyük iyilik yapıyor. 

Ama... Teşekkür edilmesi gerekirken, disipline sevk ediliyor.

CHP'nin başında Kemal Kılıçdaroğlu gibi demokrasiye inanan bir lider var.

Öyle ki, partilisi Muharrem İnce'nin zaman zaman dile getirdiği sert eleştirilere bile göğüs germiş, hoşgörüyle mukabele etmiş bir liderdir Kemal Kılıçdaroğlu.

Düşünün, partinin lideri bile eleştiriye açıkken, İzmir büyükşehir belediye başkanını eleştirmek "kusur" olarak kabul ediliyor.

Demokrasinin beşiği olan İzmir'de Kemal Karataş gibi Cumhuriyet Halk Partisi'nin duayenlerinden olan bir isim çıkıp inandığı doğruları söyleyemeyecekse, o vakit sizin ne farkınız kalır biat kültürünü kendilerine doktrin edinmiş bazı/diğer siyasi partilerden?

Yineliyorum! Tunç Soyer başta olmak üzere CHP'liler Kemal Karataş'a teşekkür etmeliler.

Kaldı ki herkesin alkışladığı bir yönetim anlayışı Osmanlı monarşisinde bile yoktu. Padişah bizatihi kendi parasıyla adam tutar, cuma namazı çıkışında "Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!" diye bağırtırdı kendine. 

Padişah dahi eleştiri ihtiyacı çekerken, sosyalist olduklarını savunanlar mı rahatsız oluyorlar eleştiriden?

Nitekim sosyalist başkan Tunç Soyer'in de Kemal Karataş'ın eleştirilerinden rahatsızlık duyduğuna ihtimal vermiyorum!

Ha! Bir de şu; "Aile içi konuları kamuoyu önünde konuşmayın" klişesine bayıldığımı söylemeden de geçemeyeceğim. 

Bu ülkede kamuoyunda dillendirilmeden, kapalı kapılar ardında konuşulup da hangi soruna çözüm bulunmuş Allah aşkına! 

Neyse ki en azından  önümüzde 4 buçuk yıl seçim olmadığı için; "Şimdi konuşmayın önümüzde yerel seçimler var", "Şimdi konuşmayın genel seçimler var",  "Şimdi konuşmayın referandum var" söyleminden kurtuldu siyasetçiler.

Uzatmayalım...

Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlarmış. O vakit 10'uncu köy sağ olsun. Yeter ki siz doğru olun, eğriler nasıl olsa layığını bulur.

Siyasi makamlardakilere iltifatlar yağdıranların makbul, eleştirenlerin ise genelde (siyaseten) maktul olduğu doğrudur. Lakin bu dünyada inandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Peki değer mi gelip geçici olan şeyler için..? 

Evet, varsın yönetimleri körü körüne alkışlayanlar iyi, sorgulayanlar da kötü kişi olsunlar.

Tıpkı kralın çıplak olduğunu haykıran çocuğun hikayesinde olduğu gibi, mutlaka ama mutlaka doğru olanı seslendiren birileri her yerde ve her daim çıkacaktır, çıkmalıdır ve çıkması da gereklidir.

Zaten Türkiye bugüne kadar ne çektiyse, bir kısım halkın demagog siyasetçileri sorgusuz-sualsiz  alkışlamasından çekmedi mi?

"Kötü de yapsa, hata da yapsa o bizim partimizin belediye başkanıdır..." yaklaşımı önce  desteklediğiniz siyasetçiye, sonra partinize, sonra yaşadığınız yere, sonra da  kendinize zarar getirir ki, bazen telafisi bile mümkün olmayabilir.

Hülasa, Sayın Kemal Karataş'ı ayakta alkışlıyor ve tebrik ediyorum. Keşke bazı diğer partilerin eski il başkanları da Sayın Karataş gibi  kendi partilerine yönelik özeleştiri yapabilseler.

Son olarak...

CHP İzmir İl eski Başkanı Sayın Kemal Karataş, tiryakisi olduğum paylaşımlarına dün gece bir yenisini daha ekledi. 

Gözden kaçıranlar için aynen aktarıyorum.

İşte o son paylaşım: 

"ŞİMDİ MODA ÇAV BELLA..
ÇOK GÜZEL BİR PAROLA...
HEM SOLCU GÖRÜNMEK...HEM SUYUNA GİTMEK.

Eskiden CHP liler...
Her toplantıda...Her etkinlikte...Hep bir araya gelişte...
“ Mustafa Kemal’in Askerleriyiz “ diye slogan atarlar..
Atatürk’ün çok sevdiği...
“ Dağ başını duman almış “ marşlarını söylerler...
Arkasından..
“ izmirin dağlarında çiçekler açar “ şarkısı gelirdi...
***
Gururumuz okşanır...
Daha kararlı ve inançlı kenetlenirdik birbirimize...
***
Şimdi devir değişti...
Rüzgar farklı esmeye başladı...
Rüzgar gülleri oluştu...
Yeni moda şimdi çav Bella...Çav Bella...
***
Tavşan gibi zıp zıp zıplamak varken...
Hem solcu görünmek...Hem suyuna gitmek...
Daha kolay..Hiç riski yok...
***
Dün dudaklarımı ısırarak seyrettim durumu...
Toplu sözleşe imza töreninde...
Yüzde 44 zam alınca...
Başta Büyükşehir belediye başkanı Tunç Soyer...
Disk yöneticileri...İşçiler...
Hepsi zıp zıp zıpladılar...
Çav Bella...Çav Bella...Şarkılarıyla...
***
Artan işçi ücretlerinde kimsenin gözü yok...
Bu iktidarın zamları karşısında az bile...
Ama !...Nerde o eski disk...Nerde o işçi sınıfı...
***
Güzelim cennet yurdum...
Kazdağları...Kaz gibi yolunmuş...
Emperyalizmin gözü aç...
***
Nerde senin gücün...
Çıplaksın halkım...Çıplaksın Disk...Çıplaksın işçi sınıfı...
***
Sen...Çav Bella...Çav Bella...
***
Çok güzel bir parola...
Hem solcu görünmek...Hem suyuna gitmek...
Hiç risk yok...
***
Sadece tavşan gibi zıp zıp zıplıyorsun...
Çav Bella...Çav Bella...
Hepsi o kadar..."

Günün sözü: "Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak..." (Sezai Karakoç) 

NOT: Sayın Kemal Karataş'ı Disiplin Kuruluna sevk edenlere ve Kemal Kılıçdaroğlu'na Baradan'ın deyimiyle soruyorum: Hani nerede demokrasi?