Turgut Özal'ın Öngörüsü Altında Yatan Sezgi…

HASAN ESER

Hasan Eser / 03 Ağustos 2016 - Gülen Cemaati, ‘Cambaza bak’ misali, Türkiye’nin yıllarca iliğini kemiğini kuruttu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ihanet şebekesine, ‘haşhaşiler’ diyor. Bunların eline haşhaşiler bile su dökemez! Bunlar olsa olsa şeytanın askerleri… 

Bu yapının içinde olan bazı tanışlarıma daha önce, ‘Gülenist olmakla elinize ne geçiyor?’ diye sorduğumda, bana şu yanıtı veriyorlardı: “Gülen cemaati, gönüllülük esasına dayalı bir hizmet hareketidir. Bizlerde kendisini hizmet etmeye adamış Fethullah Hocamızın neferleriyiz.”

Aynı kişilere, ‘hizmetten kastınız nedir, kime ne şekilde hizmet ediyorsunuz?’ diye sorduğumda ise apışıp kalıyorlardı.

Çünkü cemaat kisvesi altında faaliyet gösteren bu ihanet şebekesinin Allah adına yaptığı tek bir hizmet yoktu.

Türkiye’de Himmet adına para toplayan bu sözde cemaat,  vatanımıza ve dinimize hainlik yapan gizli bir ihanet şebekesi olduğu gibi,  hem kamunun hem de insanların parasını sömüren bir çete konumundaydı.

Yurt dışında açtıkları okullar, o ülkelerde gelecekte kurmayı planladıkları paralel devletlerin alt yapısıydı ki, bu durumun farkına ilk Rusya vardı ve çok geçmeden bu okulları bir daha açılmamak üzere kapadı.

Birilerinin övdüğü  gibi o okullarda hiç kimseye Türkçe öğretildiği falanda yoktu. Göz boyama amaçlı düzenlenen Türkçe olimpiyatlarına katılan o yabancı çocuklar da, kendilerine ezberletilen Türkçe şarkılardan başka tek bir kelime bilmiyorlardı.

Türkiye’deki yurt ve dershaneleri de gizli terör örgütlerine militan yetiştirmek, beyin yıkamak amaçlı kurulmuş pembe tuzaklardı. Mali imkânları çocuk okutmaya izin vermeyen aileler, çocuklarını bu kirli tuzağın içine kendi elleriyle bıraktılar.

Öte yandan, İslam misyoneri olduğu savunulan Feto’nun siz hiç bugüne kadar her hangi bir Hristiyan’ı İslam dinine kazandırdığını duydunuz mu?

Ya da şöyle düşünün, Peygamber Efendimiz “Kim Allah için bir mescit yaparsa, Allah'ta Cennet’te onun için bir ev yapar” diye buyururken,  milyon dolarlara yön verdiğini öğrendiğimiz bu sahte hoca, bugüne kadar Allah için neden bir cami yaptırmamış?  (Prof Dr. Ahmet Şimşirgil de, Feto’nun yurt dışında yaptırdığı okulların hiç birinde Mescit olmadığını söylüyor.)

Sözde İslam alimi Feto’nun geçmişte Papa’ya gönderdiği ve 10 Şubat 1998 tarihli Zaman gazetesinde yayınlanan mektubunda;  İslam aleminde Truva Atı vazifesi gördüğünün şifrelerini vermiştir. (tabii ki anlayana)

Feto’nun o mektupta bahsettiği ‘Dinler Arası Diyalog Projesi’nin kaynağı Vatikan, uygulama alanı ise Türkiye’dir. Bu projenin hıyaneti alalama, şirin gösterme ve toplumu hipnotize etme girişimi olduğu gerçeği ancak 15 Temmuz ihanetinden sonra idrak edilebilmiştir.

Dini duyguları sömüren takiye cemaati,  geleceği önceden planlamakta mahir olan ABD’nin on yıllar önce tabanını oluşturduğu ‘Ilımlı İslâm Projesinin’ koordinasyon merkezidir. Öyle ki İslam’ı itibarsızlaştırmak, dezenformasyona uğratmak için kurulmuştur.

Geçtiğimiz günlerde merhum Cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal'ın Fethullah Gülen hakkındaki gerçek düşüncelerini köşesine taşıyan Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, Özal'ın, Hitler'e benzettiği Gülen için "Büyük bir ihtirasa sahip olduğu anlaşılıyor. Ona Türkiye yetmiyor, dünyayı istiyor" dediğini aktardı okurlarına…

Geleceğe yönelik isabetli öngörüleriyle hafızalarımızda kalan Turgut Özal’ın bu değerlendirmesi öyle yabana atılacak cinsten değil. 

15 Temmuz’da vuku bulan kanlı darbe girişiminin başarıyla tecelli etmesi halinde Feto’nun Türkiye’ye gelerek, kendisini Halife ilan edeceğini tahmin etmek için alim olmaya gerek yok!

Özal’ın üstü kapalı işaret ettiği  ‘dünyayı istiyor’ sözünün altında yatan öngörü de; kuvvetle muhtemel Feto’nun halifelik hedefini sezmiş olmasıdır.

Nedir İslam Halifeliği?

Hz. Muhammed'in vekili ve dünyadaki tüm Müslümanların lideridir.

Halife cihat çağrısı yaptığında, dünyadaki tüm Müslümanlar bu çağrıya iştirak edebilir.

Öyle ki sadece bu nedenden dolayı, itilaf devletlerinin Osmanlı’nın küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyet’ine ‘Halifeliğin mutlak kaldırılması’ yönünde şart koştuğu iddia edilmektedir.

Buradan çıkarabileceğimiz tek ve gerçek sonuç:  terörist başı Fethullah Gülen üzerinden Halifelik makamına göz dikilmesidir. 

Bilindiği üzere halife seçme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin uhdesindedir. Dolayısıyla FetÖCÜ’lerin Türkiye’yi ele geçirme planları gerçekleşmiş olsaydı,  Feto’yu Halife ilan etmeleri kaçınılmaz olacaktı.

Böylelikle de bugüne kadar Orta Doğu’ya tankla, tüfekle hükmedemeyen Amerika,  din üzerinden hâkimiyeti ele geçirecek ve sahte Halife eliyle tüm İslam coğrafyasını kendi çıkarlarına göre dizayn edebilecekti.

Özetin özeti: sadece yüce Türk milletini değil, tüm İslam alemini korudu Cenab-ı Allah…  

KADERİ SULTAN HAMİT’E BENZEYEN ERDOĞAN…
Geçmişimizi muhasebe edemezsek, geleceğimize yön veremeyiz.

Bir zamanlar ‘cılız’ koalisyon hükümetleri tarafından yönetilen Türkiye, ekonomik krizlerle boğuşan, hiçbir alanda yatırım yapamayan, sorunlar yumağı ve istikrarsız bir ülke konumundaydı.

Dolayısıyla kukla hükümetlerin idare ettiği Türkiye’nin rotasını da küresel emperyalist güçler belirliyordu.

Ancak 2002’de yakaladığı çıkış ile hızla yükselişe geçen Türkiye’nin bu sayede sesi artık daha gür çıkmaya başladı.
Öyle ki milletinden aldığı güçle yumruğunu masaya vurabilen Recep Tayyip Erdoğan, en zor zamanlarda bile dik duruşundan taviz vermedi.

Hal böyle olunca dünyanın 5’ten küçük olduğuna inananlar, dünyada artık söz sahibi olmaya başlayan Türkiye’nin özelliklede orta doğuda lider ülke olmasından dolayı büyük rahatsızlık duymaya başladılar. 

Türkiye, PKK başta olmak üzere çeşitli terör örgütleri eliyle bir türlü zayıflatılamayınca devreye bu seferde Fethullahçı Terör Örgütü alarak ülkemize adeta altın vuruş yapılmak istendi. Gerisi malumunuz! 

Pekâlâ, 2002’den bugüne Türkiye’yi yönetenler hiç mi hata yapmadı?

Mutlaka yapıldı. Hatta hata değil, hatalar yapıldı. Zira bugün gelinen noktada görüyoruz ki; AK Parti & Cemaat ilişkisi asrın hatasıydı.  

Elbet hata gibi kavramlar görecelidir. Bazen de hata gibi görünen bilinçli adımlar (gerçekler) ayrıntılarda gizlidir.

Yıkılmaya yüz tutan Osmanlı’nın başına geçerek devletin devamını sağlayan 2. Abdülhamit ile 2001 kriziyle deyim yerindeyse karaya oturan Türkiye’nin 2002’de başına geçen Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidara gelişi benzerlik göstermektedir.

Sultan Abdülaziz'i tahttan indiren darbeci zihniyet, Abdülhamit’i bazı şartlar karşılığında tahta çıkarmıştır. Sonradan büyük pişmanlık duyan bu zihniyetin Abdülhamit’i devirmek için 33 yıl boyunca sahneye koymadığı Ali Cengiz oyunu kalmamıştır. Çünkü bazı tavizler vererek tahta geçen Sultan Hamit, dizginleri tamamen ele geçirince darbeci zihniyeti ve onun üst aklını bertaraf etmesini iyi bilmiştir.

Şimdi soruyorum:

Aynı zihniyetin yeni nesil kuşağı  Erdoğan’ı da yine bazı şartlar düzleminde iktidara getirmiş olamaz mı?

Necmettin Erbakan’ın talebelerinden olan Erdoğan, hocasının karşı olduğu ABD, İsrail ve Cemaat şeytan üçgenine,  iktidara gelip dizginleri tamamen ele geçirinceye kadar  ‘eyvallah’ demiş olamaz mı?

Daha açık bir ifadeyle: Erdoğan, hayalindeki güçlü Türkiye’yi kurmak adına bir dönem bazı şer güçlerle beraber yürümek zorunda kalmış olamaz mı?

Bu noktadaki kanaatim tarihin tekerrür ettiği yönünde olsa da temennim hataların tekerrür etmemesidir. Erdoğan, Abdülhamit’in en sonunda yaptığı gibi asla pes etmemelidir.

Sözün özü: Kaderi Sultan Hamit’e benzeyen Erdoğan’ın inşallah akıbeti benzemez.

GÜNÜN SÖZÜ:  Gerçekleri görmezlikten gelmeniz, onları etkilemez. Onlar her zaman vardır. (Terentius)