Atatürk'ün 6 okuna sahip çıkmalıyız!
Amerika’dan Türkiye’de yaşayan herkesin yeni yılını en icten dileklerimle kutlar, yeni yılın sağlık, mutluluk ve refahlık getirmesini dilerim.
Kanaat getirdim ki, Türkiye’nin en büyük sorunu herkesin çok konuşup da hiçbir şey yapmaması…
Herkes ‘nasıl kolay yoldan zengin olabilirim’ sevdasına kapılmış…
Toplumun kahir ekseriyeti hayal aleminde geziyor.
Zamanının çoğunu uyuyarak, geri kalanını da TV dizilerini izleyerek ve internette gezerek geçirenler; en güzel ve en verimli zamanlarını bu şekilde harcıyorlar.
Halbuki hayat geriye doğru akan bir zamandır. Bu zamanı çok iyi degerlendirilmesi ve kıymeti bilinmelidir.
Türkiye’de yaşarken bize öğretilen Türkiye bir tarım devletidir; kendi kendine yeter söylemi tam bağımsızlık icin olmazsa olmazımız iken şu an üzülerek Türkiye’nin tüm ihtiyacını dışarıdan karşılamaya başlamış olması çok acı bir gerçek olarak önümüze çıkmaktadır.
Herkes ağlıyor. Devlet de ağlama duvarına dönmüş.
İnsanlar her şeyi devletten bekliyor. Buna rağmen devlet elinden geldiğince bunlara cevap vermeye çalışmakta ama nereye kadar!
Erken emeklilik sayesinde bütün kahvehaneler dolup taşıyor. Her gün buralarda partiler kuruluyor partiler kapatılıyor; zaman böyle akıp geçiyor.
Yeni nesil bakkal dükkanından devşirilmiş üniversitelerden, lüzumsuz işler mühendisliğinden mezun olmuş diplomalı gençler sokakta cirit atıyor.
Bir de burunları bir karış havada.
“Ben avukatım, ben uluslararası ilişkiler mezunuyum…”
‘Kaç tane yabancı dil biliyorsunuz’ diye soruyorum...
Aldığım cevap: “Biliyor musunuz ben İngilizceyi öğrenmeye Amerika’ya gelmek istiyorum”
Hayır bilmiyorum!
İyi de güzel kardeşim, sen nasıl uluslararası ilişkiler okuyacaksın, kuş dili ile mi?
Halbuki şu an Türkiye’nin en büyük açığı sanayide çalışacak kalifiye elamanlar.
Dozer operatörü, kaynakçı, tornacı, hasta bakıcılar, hemşireler, kız çocukları dozer operatörü, kaynakçı, tornacı, marangoz olamazsınız diye bir kanun yok!
Herkes doktor, avukat, mimar olacak diye bir kaide de yok!
Ne ki herkes doktor-avukat olsa geriye kalan meslekleri kim icra edecek?
Neyse…
Tüketimi bırakıp üretime dönmeliyiz.
Gençlerimiz Atatürk’ün bize gösterdiği 6 oka sahip çıkmalı…
Tabii ki 6 oktan kastım CHP değil.
Okların en önemlisi:
Halkçılık (Tüm Türkiye’nin halkları kardeştir)
Laiklik (kimsenin kılık kıyafeti ve yaşam biçimine karışmadan inandığını özgür bir sekide yaşamasıdır, buna ateistler de dahildir; çünkü onlar da inanıyorlar (ki) Allah’ın olmadığına herkes birbirine saygı gösterilmelidir.)
Devletçilik (Devletin görevi tüm vatandaşlarının özgür, güvenli, sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir şekilde yasamalarını ve bunu tüm vatandaşlarına sağlamak)
Milliyetçilik (Ne mutlu Türk’üm Diyene sözü ne güzel açıklamıştır.)
İnkılapçılık (Milli egemenlik, milli bağımsızlık, milli birlik ve beraberlik, yurtta ve dünyada barış. Çağdaşlık (taklit değil) , bilimsellik ve akılcılık bunlardan hiçbir zaman taviz vermemeliyiz.
En sona koyduğum en birincisi ise: Cumhuriyetçilik (Türk milletinin karakter ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. Devlet millet içindir.)
Bu ilkelere sıkıca sarılmalı yeniden eski ayarlara dönmeliyiz.
Herkes çalışmalı üretim yapmalıyız.
Tek basına yapamıyorsak Tarım kooperatiflerini, üretim kooperatiflerini birleşerek tekrardan canlandırmalıyız.
Emekliler bilgilerinizi yeni nesle aktarabilirsiniz, Gönüllük sistemini bütün yurda yaymalıyız. İste o zaman her şey daha güzel olur.
Kadir denk/ Ekonomist