Demokrasi Orta Doğu'ya değil, Avrupa'ya lazım!

KADİR DENK

10-11 Aralık'ta toplanacak AB zirvesinde Türkiye'ye yönelik yaptırımlar masaya yatırılacak...

Karar Avrupa'nın...

Ya Türkiye ile beraber hareket edecekler, ya da yollarını ayıracaklar. 

Avrupa'nın şımarık çocukları var: Yunanistan, Fransa, Avusturya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi

Alametifarikası 'Türkiye karşıtlığı' olan Macron, Türkiye karşıtlığının başını çekiyor. 

Türkiye karşıtlığından beslenmekten başka hiçbir çaresi olmayan Macron, iç politikadaki başarısızlığı bu şekilde sütreliyor. 

Sanırım sağlık sebeplerinden dolayı sağlıklı düşünme yetisini kaybetmeye başlayan Almanya Başbakanı Angela Merkel de Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilime ilişkin Türkiye hakkında yaptırım kararı alınacağının sinyalini veriyor. 

Alexandre Dumas'ın 'Üç Silahşörler' adlı eserindeki 4'üncü silahşör Dartanya'nı andıran Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg'i de unutmamak gerekir. 

Schallenberg, bozacı Macron'un şıracı şahidi gibi.  

Evet,Türkiye'ye yaptırım için toplanacaklarmış...

Türkiye tarihinde bilinen ve ses getiren ilk ambargo 1974 Kıbrıs Barış Harekatından sonra oldu.

Türkiye, odönemin kısıtlı imkanlarıyla o ambargoya karşı dimdik ayakta durdu, her türlü yaptırıma göğüs gerdi ve kimseye boyun eğmedi. 

Dahası, bugünün Türkiyesi, o günün Türkiyesi'nden katbekat daha güçlü. 

Avrupa'nın şımarık çocukları, dünün güneşiyle bugünün çamaşırlarını kurutacağını sanıyor. 

Türkiye'nin zafiyet göstermesini umanlar; çok büyük bir yanılgı içindeler.  

Nitekim Türkiye net bir tavır ortaya koyuyor ve koymaya da devam edecektir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AB Liderler Zirvesi’nden Türkiye yönelik bir yaptırım kararı alınması halinde ne olacağının sorulması üzerine şöyle yanıt verdi: 

“Türkiye'ye yönelik yapılacak herhangi bir yaptırım kararı Türkiye'yi çok fazla daırgalamaz. Yani zaten biz resmi olarak 1963'ten bu yana sürekli yaptırıpuyguluyorlar. Hiçbir zaman Avrupa Birliği bize dürüst davranmamıştır. Hiçbirzaman Avrupa Birliği verdiği sözün arkasında durmamıştır ama biz o gündenbugüne hep sabrettik hala da sabrediyoruz. Şu anda atacakları adımlarverecekleri kararlar nedir bunların hepsini göreceğiz ama samimi olan dürüstolan liderler zaten bu sürece yönelik onlarda gayet dik duruyorlar veTürkiye'ye karşı yapılacak bu tür yaklaşımları da sıcak bakmıyorlar.” 

Konunun bir de Amerika tarafı var. 

AB'nin olası yaptırım konularında ABD ile koordineli hareket edeceği yazılıp-çiziliyor. 

Türkiye karşıtlığı üzerinden ABD ile AB'yi yakınlaştırma çabaları da aşikar.

Amma velakin...

Unutmamak gerekir ki...

Dünyanın en kritik bölgelerinden biri olan Orta Doğu'da, İsrail'den sonra Amerika'nın en hayati müttefikidir Türkiye!

Amerika'nın Türkiye'yi tamamen kaybetmeyi göze alabileceğine ihtimal vermiyorum. 

Zaten Türk halkı da Amerika'ya olan güvenini neredeyse tamamen yitirmiş durumda.

'Tamamen' demiyorum, çünkü birbirine benzemeyenler ittifakının kurmayları, Biden'den medet umar olmuşlar. 

Peki, Türkiye ne yapabilir? 

Malumunuz, koronalı günlerdeyiz. Hani olur da şımarık çocukların dediği olur ve olası bir yaptırım kararı söz konusu olursa...

Bilindiği üzere...

Türkiye'nin  enerji piyasasındaki stratejik önemi ve rolü büyük!

Çeşitli petrol ve doğal gaz boru hatlarına sahip olan Türkiye, enerji ithalatçısı ve ihracatçısı arasında da köprü niteliğindedir. 

Mazallah!

Doğal gaz hatlarında bakım yapılamaması nedeniyle, hem de şu soğuk koronalı günlerde, doğal gazın  Avrupa'ya akışının sekteye uğrama ihtimali bile ürkütücü!

Diğer taraftan...

Türkiye'nin bütün kapılarını açtığını ve hazır kapılar açılmışken mültecilerin de tatil için Avrupa'ya akın ettiğini düşünebiliyor musunuz? Hem de havadan nem kaptığımız şu kısıtlama günlerinde...

Empati yapıyorum, eğer mülteci olsaydım, tercihim Güney Kıbrıs olurdu; hem havası ılıman hem Avrupa kapısı açık!

Ayrıca...

Avrupa Birliği KKTC'yi er ya da geç tanımak zorunda!

Biz de "Kendim ettim kendim buldum..."  diye çok sevilen bir türkü vardır.

Tercüme ettirip dinletmek lazım malum liderlere...

Avrupa, Macron'un Napolyon fantezilerinden vazgeçip Avrupa vatandaşlarının temel sorunlarıyla ilgilenmelidir. 

Avrupa, korona salgınının açtığı derin ekonomik kriz nedeniyle zor zamanlardan geçiyor.

Avrupa'nın sağlık sistemi, borsaları ve üretimi zayıflıyor.

Şirketler küçülüyor, işsizlik artıyor, enflasyon SOS veriyor. 

Tabii bu gerçekler bütün dünya ülkeleri için geçerli. 

 AB dışındaki ülkelere demokrasi, özgürlük ve insan hakları konusunda sözde ders veren Avrupa Birliği ülkeleri, kendi ülkelerinde ne olup bittiğinin farkında değiller mi acaba?

Avrupa'da vuku bulan Polis şiddetine yönelik haberlerini medyadan takip ediyoruz. 

İnsan haklarını, özgürlükleri, demokrasi ve adaleti yok sayan yasaklar Avrupa'da uygulanıyor. 

Camiler ve insani yardım kuruluşları  gerekçe gösterilmeden kapatılıyor.  

Eleştirel haberler sansürleniyor

Sözün özü, Avrupa'da özgürlükler ayaklar altına alınıyor. 

Ve bütün dünya Avrupa'da yaşayanlar için endişe duyuyor. 

Çünkü Avrupalılar, 3'ncü dünya ülkeleri halklarından çok daha fazla demokrasiye ihtiyaç duyuyor. 

Kadir Denk / ABD / 09. 12. 2020