İşte başıma gelenler...
Zorlu bir sınav veriyorum bir süredir; tamamen kendi hatam yüzünden...
Onca sene sigara içtiğim için bir geri zekalıyım.
Kalp ve damar hastalıklarında üç kriter çok önemli; kalıtsal sebepler, yoğun stres, sigara...
Kalıtsal sebeplere yapacağınız bir şey yok.
Peki boyuna kendini stres altına sokmak?
Fosur fosur sigara içmek? Bunlar götürüyor ya... Biliyorsun ya... Bilimsel gerçekler!
Biri birkaç yıl önce, ikisi son günlerde üst üste kimini hiç fark etmediğim kalp krizleri geçirmişim, fark ettiğim son krizde son sigaramı söndürüp kahvemi üzülerek yarım bırakıp ambulans çağırsam bunlar Nişantaşı'na gelene kadar ölürüm diye düşünüp zorlukla giyindim, apartmanın altındaki otoparka kadar gitmeyi başarıp ne haldeysem artık, dehşet içinde karga tulumba yapmaya çalışan gençlere beni hemen Fulya Acıbadem'e götürün dedim ve yol boyunca göğsüme oturan öküzün poposu ağzımda, bayılmamaya çalıştım.
Tayfun'u aradım o sırada, en iyi dostumdur, soğukkanlıdır, mesleğinde olduğu gibi cenazeydi, sünnetti, düğündü bu işlerin organizayonunda da ustadır. Tayfun 15-20 dakika içinde gelene kadar iki usta doktor beni verdikleri ilaçlarla, ayrıca biri elimi tutmuş, diğeri espriler yapıyor, hayatta tuttu.
Tayfun'a ağır bir enfarktüs geçirdiğimi söylemişler, hemen daha donanımlı olan ve Türkiye'nin en iyi kalp doktorlarının bulunduğu Maslak'a sevk edeceklerini söylemişler. Siz neşesini yüksek tutun diye de eklemişler. Girdi bu acile tekrar, ne oldu dedim, hepimizin gideceği yer orası kardeşim dedi, sanki hastanenin imamı, doktorlar Tayfun'a aman beyefendi falan diyorlar, yani tanıdığım en soğukkanlı adamın bile saçmaladığı haldeyim.
Ambulansla Maslak, hemen anjiyo, iki damar tamamen, üçüncüsü %80 tıkalı, kalp kapakçığı son enfarktüsle üfürüme başlamış, etraftaki kılcallar ana damarların yerini almamış olsa, manyak gibi bir kan akışını sağlamasa, Tarabya Camii imamı sevgili arkadaşım Davut, matrak adamdır kendisi, tavsiye ederim, o neşeyle daha 100 yıl yaşar, kendisi söz verdi Tayfun'la bizim işlemleri o yapacak, çoktan bir kalıp sabun, bir kilo pamukla ağlaya ağlaya görevini ifa ediyordu.
Açık kalp ameliyatı dediğin, kaburgalar ortadan kesiliyor, sizi engizisyondaki gibi kollarınızdan, boğazınızdan bir yere bağlıyorlar ki göğüs iyice açılsın, kalp durduruluyor, dışarı çıkarılıyor, ciğerlerin fonksiyonu duruyor, solunumunuz makine yardımıyla yapılıyor, sonra işlemler bitince kalp yerine tıkılıp iki tokatla çalıştırılıyor, ciğerler nazlı, bir kısmı sönüyor, aylarca acılı egzersizler yapmak gerekiyor falan...
Vücudunuza mızrak gibi saplı direnlerin verdiği acıyı anlatmayayım, çıkartılırken sanki canlı canlı bağırsaklarınız alınıyor. Halsizliğin boyutunu da tarif edemem. Aylarca takmanız gereken korse, varis çorabı...
Yani sonra da dayanmanız gereken neler neler...
Bypass mucizevi bir olay. Yapabilenler çok usta insanlar. Benimkini Prof. Cem Alhan yönetiminde Prof. Ahmet Ümit Güllü, Prof. Şahin Şenay ve muhteşem ekipleri yaptı. Hastanede inanılmaz bakıldım. Sonra da ilgilerini bir an eksik etmediler. Müteşekkirim.
Yeri gelmişken, "Tiyatroculuk dünyanın en zor mesleği" diyene bugüne kadar alaycı bakmakla yetiniyordum, bundan sonra yüzüne dümdüz geri zekalı diyeceğim. Gemlik'e doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma!
Ben dayanıklı adamın Allahıyım. Cem Beyle konuşur konuşmaz ameliyat kararını tek başına, derhal aldım, ameliyata koşarak gittim. Hiç sızlanmadım. Her şeyi neşe içinde geçirdim, geçiriyorum. Bana acınacak, üzülecek bir şey de yok.
Ayrıntılı yazıyorum ki bilin, ders alın. Senelerce bok gibi sigara içip çoğu hak etmeyen insanı adam etmeye çalışırken yaşadığım yoğun stresi ben yarattım, kaçınılmaz karşılığını sevdiklerimi bir daha görememek olarak almak üzereyken şans eseri hayatım kurtuldu.
Geçirdiğim kalp krizlerinin yoğun çalışma ya da hareketli hayatla ilgisi yok. Bu benim karakterim, neysem öyle devam edeceğim; ama sigara biter ve işte güçte, sosyal hayatta hak eden karşılığını tereddütsüz, anında alır.
Sonsuz iyilik de yok. Can Yücel göte göt diyebiliyor da ben niye diyemiyorum? Akıllı, becerikli, emeğe, ekip ruhuna inanan herkesi sarmalamaya her daim hazırım. Ölümü gördüm, salaklığa katlanma katsayım artık oldukça düştü, ona göre, diyeyim. 5 sene önce aldığım karar aynen devam ediyor, aileydi, arkadaştı, beni mutlu etmeyen kimseyle görüşmüyorum, mutlu etmeyen hiçbir işin de içinde yer almıyorum.
Şimdi uzun yazı sevmeyip tamamını okumayan, hala bana vahvah diyenler vardır.
Bypass olanın acınacak hali yok; ameliyattan sonra iki ay kadar sıkıntı çekiyorsunuz işte, sonra damarlar yenilenmiş, kalp makine gibi çalışıyor, 18 yaşında gibi kan pompalıyor, insanların yarısının ölüm nedeni olan kalp krizi riskin en aza inmiş...
Yani bypass olanın diğerlerine acıması lazım. Benim için geçti, bitti. 15 günden itibaren tempoyu yavaş yavaş arttırarak yine yoğun çalışmaya, neşeye, eğlenceye, gırgıra devam!
Eylülün ikinci haftasında Naim Süleymanoğlu setine hazırım. Arkadaşlarımın ben yokken aslan gibi devam ettiği Bana Amy De provalarının başına da 10 gün sonra geçiyorum.
Aman ne çok yakın dostum varmış. Ben vallahi bilmiyordum. Bunu öğrenmek için bile şu yaşadıklarıma değer. Hepinizi kucaklıyorum, bundan sonra dostlarıma karşı daha dikkatli olacağım. Bilmiyordum ki! Sağolun. Zenginliğimsiniz. Yalancı dostları da anladık bu vesileyle; sepeti koluna, herkes yoluna!
Ezcümle; bakın, direkt ölünüyor. Hemen ölünmese önce sürünülüyor, sonra yine ölünüyor. İşte başıma gelenler... Size derdiyle gelene, stres yükleyene yol verin gitsin. Kim olursa olsun.
Sigaraya gelince... Benim yanımda artık sigara içilemiyor. Oyarım. Daha neler neler yaparım, kalbim hepinizden fazla pompalıyor! Sizin yanınızda da içilmesin! Uzun yaşayın!
KEMAL BAŞAR