Sosyal İnovasyon Gücüyle Dünyayı Yeniden Tasarlamak

ÖZGE UĞURLU

Gezegenimiz ve Sürdürülebilir Kalkınma için Sosyal Girişimcilik, Sosyal İnovasyon ve Yapay Zeka

Sosyal girişimcilik,  toplumsal sorunları, kâr amacı gütmeksizin  ortadan kaldırmaya ve yeni iş modelleri ile sistemleri ve toplumları dönüştürmeye yönelik yapılan girişimcilik faaliyetleridir. Bu girişimler, genellikle eşitsizlik, yoksulluk, dezavantajlı bireyler, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim gibi konulara odaklanır ve  hükümetlerin ve şirketlerin  yetersiz kaldığı alanlarda faaliyet gösterirler.

Sosyal girişimciliğin üç temel kriteri vardır. Sosyal girişimler çevresel sosyal ve ekonomik etki yaratmayı amaçlarlar. Bankalardan kredi almakta zorlandıklarından ve devlet katkısının olmaması nedeniyle ticari faaliyette de bulunurlar ancak bu ticari faaliyetlerinden elde ettikleri kârı hissedarların zenginleşmesi için değil misyonlarını gerçekleştirmek ve yatırım amaçlı  kullanırlar.

Sosyal girişimlerde; şirketler ve ticari girişimlerde olanın aksine rekabet ve pazar yönelimi değil; sosyal etki, iş modellerinin sürdürülebilirliği, dayanışma ve işbirliği esas alınmaktadır.

Sosyal girişimlerin yeni, kalıcı, fark yaratan ve sürdürülebilir  çözümler bulmaları konusunda sosyal inovasyon önemli bir işlev görür. Sosyal inovasyon süreci; sosyal girişimlerin önceden düşünülmemiş bir sorunu tespit etmeleri ile başlar ve bu soruna benzersiz çözümler üretmeleriyle devam eder. Sosyal inovasyon; sürdürülebilirlik ve toplumun geniş bir kesimini kapsayacak sosyal etki için temel koşuldur.

Birleşmiş Milletler’in yoksulluk, iklim değişikliği, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, eğitim ve sağlık gibi alanlarda dünyanın karşı karşıya olduğu sorunların çözümlenmesini amaçlayan 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları tartışılmaya başlandığından beri şirketler bu hedefler doğrultusunda faaliyetlerini gerçekleştirmek durumunda kaldılar. Bu sayede daha fazla şirket ve girişim gezegenimiz ve insanlar için sosyal, çevresel ve ekonomik faydaya odaklanmak zorunda kaldılar.  Bu durum sosyal girişimler ve iş dünyasını birbirine yakınlaştırdı. İşbirliği yapmalarına olanak sağladı. Bu sayede toplumsal dönüşüm, sosyal inovasyon, sürüdürülebilirlik, kurumsal sosyal sorumluluk  ve sosyal etki gibi ortak çalışma konuları ortaya çıktı.

Gezegeni düşünen; emek sömürüsü yapmayan, daha az doğal kaynak kullanan, su tüketimini azaltan, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan çevreci ve sosyal faydayı amaçlayan  girişimlerin fark yaratacağı bilinmektedir.  Bunu şu şekilde örneklendirebiliriz: Tüketiciler daha bilinçli alışveriş yapmaktadırlar.  Yukarıda belirtildiği gibi tüketiciler, çevreci ve sosyal iş modellerini kullanan girişimlerin ürünlerini almayı tercih etmekte ve çevresini de bu yönde hareket etmeleri konusunda bilinçlendirmektedirler.

Ancak sosyal girişimler toplumu değiştirme yönünde önemli bir itici güç olmalarına rağmen Türkiye’de  sosyal girişimler resmi olarak tanınmamaktadırlar. Sosyal girişimcilerin vergi muafiyetleri bulunmamaktadır ve devlet desteği de alamamaktadırlar. Ayrıca bağışlar da yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle  sosyal girişimciler temel faaliyetlerinin  yanı sıra ticari işletme kurmaktadırlar . Bu ticari işletme sosyal girişim gibi faaliyet göstermektedir ve kazandığı geliri tekrar sosyal fayda yaratmak için kullanmaktadır.

Not: Bir sonraki yazıda  konuyu tamamlayıcı olması  nedeniyle sosyal girişimler için  yapay zekanın önemi açıklanacaktır.


Özge Uğurlu / İşletme Bilimi Uzman