Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Herkesin Evi Barkı Olsun" Talebi Neden Gerçekleşmedi
İnsanın temel ihtiyacı olan gıdasını sağladıktan sonra isteyeceği en önemli talebi başını sokacağı bir evin olmasıdır. Her canlı kendini güvenceye almak için koruma içgüdüsü ile kendine bir barınak yapar. İnsan için barınma ev sahibi olma isteği temel bir taleptir.
İnsanın insan olması sürecinin ilk aşamasını muhtemelen yerleşik düzene geçmesi gösteriliyor. En azından Göbekli Tepe gibi arkeolojik kazlardan çıkan bulgular yerleşim yeri inşasını öne çıkarıyor.
Teknoloji geliştikçe insanların yerleşim yerleri ve kentlerin gelişimi de paralel gelişiyor. Günümüzde konut sektörü ev sahibi olmak isteği ülkelerin ekonomilerinin can alıcı kısmını oluşturuyor.
Hükümet "500 bin konut satışı yapacağız" deyince milyonlarca insan ev alma talebi ile 500 TL kayıt ile ev sahibi olmak isteği ile sıraya girerek kayıt yaptırdı. Her yıl bir milyonun insanın doğduğu ülkemizde yılık yaklaşık 500 bin ev talebinin olması mantığa uygun geliyor.
Ülkemizde bir tarafta 2 milyona yakın satılmayı bekleyen boş konut varken, konutların fiyatı yüksek olunca daha düşük ederli konut edinmek için bu denli yüksek ev sahibi olma talebinde bulunulması hakları.
Düşük gelir sahibi insanların konut sahibi olma talebi beraberinde birçok sosyolojik olguyu da yansıtmaktadır.
Artan gelir dağılımı bozukluğunun farklılaşması öne çıkan en büyük olgu.
Toplumun muasır medeniyeler düzeyine çıkmak, yoksulluğu tüketmek yerine biz yoksulluğu arttırmışız. Halen bu çağda halen milyonlarca insan halen ev sahibi olacak kadar gelire sahip olmaması ülke olarak insanımızın çalışma ve gelir ilişkisini iyi planlayamadığımızı ve/ya uygulayamadığımızı gösteriyor.
Konut talebi, fiyatlarının değişkenliği bir toplumun ekonomisinin devingenliğini düzeyini göstermektedir. Üretim ilişkilerinin amaca uygun olarak sağlanamaması ile başlayan gelir dağılımı bozuklukları, döviz kurlarının yüksekliği insanları taşınmaz edinmeye yöneltmiştir.
Ancak buna rağmen halen çık sayıda evsizin olduğu gerçeği uygun bir konut edinme gereksinimini canlı tutuyor.
Öğrencilerimiz içinde halen uygun kiralık ev arayışı devam ediyor, memurlar uygun bir kooperatif olsa da düşük aidatla ev alsam talebi halen devam ediyor. Ancak ne yazık ki konutların pahalılığı ile çalışanın geliri arasındaki derin uçurum ev bark edinme talebini açıkta bırakmaktadır.
Bu bağlamda Cahit Sıtkı Tarancı’sının memleket şiirinde dile getirdiği,
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
İfadesi ile dönemin içinde bulunduğu durumun yanında çok ciddi talep oluşturmuştur. 1940’lı yıllarda yazdığı Memleket şiirindeki özgün ve anlaşılır şiirinde memleketin ahvalini açıklıkla belirtmiş.
Ne güzel Cahit Sıtkı Tarancı “Kış günü herkesin evi barkı olsun” ifadesi ile yerinde ve zamanında taşı gediğine koymuş.
İnsanın kışın geldiği bu günlerde başını sokacak evi olsun. Ne yazık ki halen bu manzara yaşanıyor. Halen derme çatma yerlerde yaşayan insanlar. Adana’da çadırlarda yaşayan gündelikçi ırgatların sayısı yüzler ile ifade ediliyor.
“Memleket isterim, Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun” diyen duyguların ve beklentilerin çok gerisindeyiz.
Dünya ayrıştırıldı, varsıllar daha varsıl, yoksullar daha yoksul, gıdaya erişim sorunu olan insan toplulukları daha artı. Bırakalım bunları insanın insana yaptığı zorbalıklar, alavere-dalavereler, küçük çıkar ilişkileri artık çok rahatsızlık verici.
Çıkarsız ve erdemli namuslu insan gözü ile olmamalı bu memleket halleri, bitsin insanın insan kulluğu. İnsan insanı hor görmemeli. Aşağılamamalı. İnsansın insandan farkı, çabası, emeği, eğitimi ve ürettiği, emeği olsun. Bilen ile bilmeyen bir olmasın. Hak eden ile hak etmeyen aynı olmasın. Herkesin işi olsun, aşı olsun. Akşam kafasını sokacak bir evi olsun. Memlekete insanlar insan olsun, mutlu olsun. Yaşamın yaşamanın insan olmanın amacı da bu değil mi?
Şair Tarancı’nın son dizlerindeki,
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
İfadesi ile insan yeter ki candan istesin birlikte yaşamı güzelleştirmeyi. Önyargısız ve beklentisiz bir yaşam insani olan bir yaşamdır. Türkiye’nin doğası, toprağı, enerjisi 85 milyona güzel yaşamı sunacak kapasitede ve yeterliliktedir. Biraz paylaşım, biraz duygudaşlık, biraz insani duygu.
Prof. Dr. İBRAHİM ORTAŞ