İnsanın İnsana Dost Seçme Konusundaki Mesaj Vermesi
Ozan Dertli Divaninin dizelerindeki,
“Cahiller kendini aklar
Kamiller özünü yoklar”, ifadesi insanı anlamak için kullanılmış önemli bir öz değiştir.
İnsanın insan olmasıyla başlayan ve üretim ilişkilerine bağlı gelişen çıkar ilişkileri, ben duyguları ve güç olma duygusu insanı hep karşı karşıya getirmiştir.
İnsanı insan olması ile ve bir arada yaşaması ile başlayan sosyal sorunlar insanın doğal olarak yeni iletişim kanalları da geliştirmiştir.
İnsanın insanla geçinebilmesi veya geçinememesi eskiden beri sorunludur.
İnsan sorun yaşadığı insanla çoğu zaman çok sert güç ilişkilerine girmiş, bazen de bir birini kendi görüşlerini benimsemeye zorlamıştır.
Bezende karşılıklı işbirliğine, dayanışmaya ve bazen de karşı cinsi kendisi ile olamaya davet etmiştir.
Bu süreçlerde insan insana değişik kanallar ve enstrümanlar üzerinde mesaj vermeye çalışmıştır.
Bu kanallar ve enstrümanlar kâh resim, yontu, tiyatro, yazın, şiir ve müzik olmuştur.
Herhâlde en etkili olanı da müzik denilebilir.
Günümüzde bu iletiler iletişim çağının yeni enstrümanları ile daha hızlı ve anlık olabilmektedir.
Bazen kişiler yüz hatları ve kişinin davranışlarından da mesajlar alabilmektedirler.
Matematiksel temeli olan müzik bu bağlamda önemli olabilmeli ki bütün dinlerdeki ritüellerde ilahiler ve mesajlar müziksel bir sunumla iletilmektedir.
Bu mesajların siyasi olanı kadar insanı ilişkileri sorgulayanlarda vardır.
Halk türküleri ağırlıklı olarak yönetimlere ve otoritelere mesaj içerir.
Ayrıca aşk, kıskançlık, dostluk, güven konuları hep işlenmiş temalardır.
Kişiler bu iletişimlerde bahsi geçen kişilik analizindeki çıkarım kişinin kiminle oturup kalması konusu bir çap konusu olduğu kadar bir iç sorgulama işidir.
Bu anlamda birçok şarkı türkü hep bir mesaj veren durumdadır.
İnsani ilişkilerde de genelde insan insanı tartarak onun hakkın da yargılar oluşturur.
Bu konuda yazılmış o kadar bilimsel makaleler ve kaynaklar yanında şimdilerde bir sektör olarak yerleşen insan ilişkileri koçluğu oluşmuştur.
İnsanın Geçmişten Beri Bir Birine Karşı Bir Güven Sorunu mu Var?
Bu bağlamda sık sık bahsi geçen kaliteli ve güvenilir adam gibi adam sözleri de göreceli ifadelerdir.
Bana iyi gelen, size kötü gelebilir.
Kişinin kalitesini belirleyen ve onun dostluğuna güvenin olup olmayacağını belirleyen bu etmenler kadar kişinin düşünsel olarak durduğu yer son derece önemlidir.
Bana göre normalinde her kes “iyi insandır”.
Veya başka bir ifade ile herkesin iç dünyası görece “iyi ve kötü”, “doğru ve yanlış” çelişkileri (paradokslar) mevcuttur.
Bu ancak zaman içinde insanın insanla paylaşımları söz konusu olduğu zaman iyi insan kötü insan veya güvenilir insan ilişkisi test edilmiş olur.
İnsanı bencil olup olmadığı çıkar paylaşımı söz konusu olduğunda anlaşılır.
İnsan insanla iletişim ve paylaşım içinde olduğu süreç içinde kimlerle dost olacağına kiminle yola çıkacağına o süreç karar verir.
Otuz yıl çıkar ilişkileri ile bir birine hizmet etmiş, bir birinden kopmaz iki insan çıkarları ters düşünce bir anda bir birini kötülemeye başlayarak “tanımamışım” diyebilmektedir.
Bir zamanlar birbirlerini yücelttiği kişiler, zaman içinde çıkarları ters düşünce bir birlerinin çaplarının farklılığına varmışlardır.
Sorunun Temelinde Kişinin Sahip Olduğu Üretim Araçları ve Üretim İlişkileri Var
İnsanın insana güven duyması konusu insan-meta-ben-ego sorunları nedeniyle hep sorgulanmıştır.
Bu konudaki yazılmış ve söylenmiş çok veciz sözler de vardır ki bunların ne kadarı gerçeği yansıtır bilinmez.
Ancak çoğunlukla “insana güvenilmez”, “insanın çapı kadar dostluğu vardır” gibisinden alt yapısı çok sağlam olmayan birçok ifade yıllarca ezbere söylenir durur.
İnsanın kültürel ve düşünsel zenginleşmesi ve çevresinde olup biteni bilmesi doğal olarak etkileşim içinde olduğun kişinin iç zenginliği, kültürel birikimi ve eğitimi ile ilgili olsa da, asıl olan kişinin durduğu yer, sahip olduğu üretim araçları ve üretim ilişkileri ile ilgilidir.
Bütün dünyada genelde insanın gelir düzeyi, eğitim düzeyi ve insanı gelişmişlik o ülkenin gelişmişliği ve sahip olduğu üretim araçları ve üretimi ile doğrudan ilintili.
Toplumun suç işleme potansiyeli de bu eksende değerlendirilmelidir.
Gezdiğim gördüğüm birçok ülke ve toplumda gördüğüm kişiden çok ülkenin ve toplumun sahip olduğu sistem ve normların insanlara da belirli bir sistematiklik kazandırdığını gördüm.
Toplumu oluşturan bireyler aynı zamanda o toplumun gelişmişliği ve buna bağlı oluşturulan sistemin bir parçasıdırlar.
ABD’deki üretim ilişkileri ile dinin çok konuşulmadan yüksek ahlaki normlara sahip olması, Çinin herkese aş işveren sistemi, Avrupa’nın asgari işsizlik yardımları insanların suç işleme şeklini belirliyor.
Uzun çalışma süreleri ile tanınan Japon halkı maaşının ötesinde ülkesi için, toplumu için geç vakitlere kadar çalışmayı, toplumsal kurallara uymayı bir batılıdan farklı bir anlayışla ele alıyor.
Peki, Kişinin Çapı ve Yarı Çapı Neye Göre Belirlenebilir?
İnsanı bilgisi, görgüsü ve yaşama bakış açısını belirleyen çapı ve yarıçapı kişilerin bir birlerinin ayrı olup olmadığını belirler.
Bu çap ayar meselesi bizim gibi insan ile çok uğraşan feodal toplumlarda çok yaygın konuşulmaktadır.
Batı dünyasında kişiler ilkleler etrafında ilişki içinde oldukları için çapından çok kişinin yaptıkları ve verdiği sözlere uyup uyulmadığına bakılıyor.
Gelişmiş ülkelerde insanın insana güveni % 60-70 düzeyinde iken bizim gibi ülkelerde % 6-8 arasındaymış.
İnsanın insana güvenmemesi bir bakıma kendi içinde yalnızlaşmaya iter ki buradan sağlıklı bir ilişki ortaya çıkmaz.
ÜLKEMİZDE SON DÖNEMLERDE yaşanan birçok kadın cinayeti ve diğer olayların altında biraz bu ilişkiler yatıyor gibime geliyor.
Geçenlerde bir baba oğlunu sofrada öldürdüğü, bir başka vakada arazi anlaşmazlığı nedeniyle oğul babasını öldürdüğünü basından öğrenmiştik.
Hemen her gün onlarca olay çok sağlıklı bir insan ilişkimizin olmadığını gösteriyor.
Eminim psikologlar ve psikratistler bu konularda yetkililere bilimsel raporlar veriyorlardır.
Güven olmayanınca kişinin kimden yardım alacağını veya kime akıl danışacağını da bilemez.
Akıl danışacağın insana güvenmiyorsan o zaman o insanla dost da değilsindir.
Dost olmayan insan yalan-yanlış bilgi verirse diye de güvensizlik bir daha artar.
Bu ilişki kişiyi paranoyak yapar.
Aslında içinde yaşadığımız sosyal ortamda bu sürece yarımcı oluyor gibi.
Sanırım insana dair söylenen birçok sözün altında daha çok değeri hak eden ve etmeyen ayrımı aranmaktadır.
İnsanın insana ön yargısız güvenmesi önemli.
Bana arkadaşını söyle senin kim oluğunu söylemi türünde ifadeler çok ezbere ifadelerdir.
ÇOK DA PARANOYAK OLMAMAK GERKİR. Asgari düzeyde insanın insani netlikleri oluğunu bilmek gerekir.
İnsanın çapı, kalitesi ve insanın insana dost olup olmadığı zaman içinde bulunulan iletişim ilişkilerine bağlı olarak gelişir.
Her birimiz bir birimiz hakkında zaman içinde bir notlar veririz.
Bazen bu yarılarımızda da yanılabiliriz.
Bu yanılgıları da ihmal etmemek gerekir.
Prensip olarak eleştirileri ve davranışları ile beni zenginleştiren ve farkınavarılabilirliğimi artıran insanları daha çok önemsiyorum.
Hatta teşekkür de ediyorum. Herkesten öğrenilecek bir şeyler vardır.
Dostluğu bilmek, güven duymak da bir bilinci gerektirir.
Bilinç olmadan bir değerin başka bir değerden farkı tam olarak da anlaşılamaz.
Her insan bu bağlamda değerledir ancak yaşama daha çok emek veren, değer katan daha çok saygıyı hak ediyordur.
İnsanı Ön Yargısız Kabul Etmek Gerekir
İnsanı insan olarak görür ve onunda bir değer olduğunu ön yargısız kabul edersek veya dışlamayarak yaklaşılırsak daha rahat ederiz.
İnsanın iç huzuru daha gelişecektir.
İnsanın mutluluğu aynı zamanda yanında bulunan kişiye de huzur verecektir.
Karşılıklı iç huzur beraberinde işbirliği, dayanışma ve üretkenliği getirecektir.
Onun için ezbere konuşmada insanı insan olarak görmek ve saygı duymak gerekir. İnsan güven olmaz.
Ortalama insani değerler ve eğitim durumumuz ortada.
İnsanımızı kötü demektense koşullar insanı kötü yapıyor derim.
Kusursuz dost arayan dostuz duruma düşmemek için genel kabul kadar asgari kültürel ortak paydalarda seçici olmak gerekebilir.
Kişinin Kendisini Tanıması Önemlidir
Bu coğrafyada çıkmış ve buraların sosyal dokusunu iyi analiz etmiş, insan kıymetini bilen insan her zaman her olaya anlayışla yaklaşır.
İnsan-i kâmil olmak, yetişkin birey olmak, kültürlü olmak sanırım insanı anlamaktan geçiyor.
Tekrar Dertli Divaninin “kâmiller özünü yoklar” ifadesine dönersek bütün bu sınavdan geçmek için insanın bir bütün olarak önce kendini sorgulaması gerekir.
Önce kendini bilmesi ve sonrada karşısındaki hakkında hüküm vermesi daha sağlıklı olacaktır.
Ozan Yunusun, “sen seni bil, sen seni bilmesen bu nice okumaktır” ifadesi ile kişinin kendini tanıması ve belirli bir bilgi ve bilince erişmesi önemli.
O bilinç ve farına varıla bilirlik oluşursa kişilerin karşısındakine anlayışlı davranması da değişecektir.
Herkesin her olay karşısında bir geçmişi ve hikâyesi ve de durduğu yer vardır.
O yer ve koşullar sizi karşınızdakine iyi de tanıtır kötü de.
Önemli olan iç huzurunla kendinizi tanımak ve dünyayı tanımaktır. Herkes algıladığı ve tanımlayabildiği dünyası kadar yaşamına önem ve değer biçer.
Bu anlamda herkes kendi hayatını yaşar.
Herkesin hayatına saygılar dileği ile.
Prof. Dr. İbrahim Ortaş / Kasım 2017 Adana