Neden sorunları çözemiyoruz? -2-
Sorun Çözen İnsan Yetiştirmek, Ancak Hangi Eğitim ve Hangi Yöntemle?
Türkiye’nin içinde bulunduğu uygarlıklar kavşağında çağımızın önümüze koyduğu içte ve dışta birçok ekonomik, siyasi, sosyal ve bölgesel güç sorunları ve olayları yaşamaktadır. Çoğu zaman bu sorunlar içeride de değişik gerginliklere yansımaktadır. Özellikle çevremizde enerji eksenli dış politikalar, covit-19 gibi küresel salgın ve küresel düzeydeki ekonomik krizler doğrudan ülkemizi ve yönetim sürecimizi de derinden etkilemektedir. Gün geçtikçe iç ve dış sorunlar artıyor ve çoğu durumda çözümü de sağlanamamaktadır.
Bütün bu denli makro sorunlar ancak bilim ve bilginin yol göstericiliğinde analiz edilerek aşılabilir. Günümüzde sorun çözümü başlı başına bir felsefi yaklaşımla sorunun analizine ve soruna göre çözüm modelleri yaklaşımı ile çözülmektedir.
Sorun Çözme Anlayışımız ve Becerimiz Nedir?
Son günlerde söyle bir slogan söyleniyor “soru çözen değil, sorun çözen” daha önemlidir. Buna benzer bir soruyu yıllar öncesinden gazeteci Abbas Güçlü, 10 Aralık 1996 tarihinde Milliyet gazetesindeki köşesinde “sorun çok, çözen yok” diyor ve ekliyordu "Bugün memleketin haline şöyle bir bakınca, eğitimin, problem çözen insanlar yerine, problem olan insanlar yetiştirmiş olduğunu görürüz. Hedefi olmayan, ezberci, baskıcı, sallapati bir eğitimden ne bekleniyordu ki? Eğitimin hedefi; sorun olacak değil, sorun çözecek insan yetiştirmek olmalıdır. Eğiteceksiniz ki, karanlıktan aydınlığa çıkasınız." Biraz derinden incelendiğinde o günden bu güne geçen yaklaşık 24 yılda ne değişti? Veya neden aynı yerde bugünde bu soruyu soruyoruz.
Yılların biriken sorunları artan nüfus ve buna bağlı olarak artan gıda talebi, sağlık ve belirli bir standartta yaşam düzeyi talepleri karşılanmayınca sorunlar ister istemez su yüzen çıkmaktadır. İletişim çağında küçülen dünyada çağın gerisinde kalmak ve çağdan kopmak hiç düşünülemez. Ancak çağı yakalamak için çağın gereği olan nitelikli eğitim de kaçınılmaz derecede elzem.
Eğitim Soru Sormayı Sağlatır
Eğitimin insana kazandırdığı en önemli özellik herhalde sorgulatmayı öğretmesidir. Sorgulama soru oluşturur. Sorun çözemeden önce sorunun tanımlanması gerekir. Soru sormak ise hele doğru soru sormak ise bir sanat olması gerekir. Doğru soruyu çözmek ve akılcı olabilmek için de zihinsel açıklık ve akılcı olmak gerekir.
O zaman doğru soru nedir?
Soru belirli ve net olmalıdır. Yani açıklanabilir olmalıdır. Belirsiz ve yararı olamayan soru çok da bir anlam ifade etmez. Ancak her zaman sorunun kendisi öğrenme açısında önemlidir. Bir yerde sorun varsa soruda vardır. Çözüm arayışı da vardır. Önemli olan doğru sorunun cevabının nerde ve nasıl araştırılacağını bilmektir.
Sorun Çözebilen İnsan Yetiştirmek.
Sorun çözebilen insan yetiştirilmesi insanların sorununu çözmekten daha önemlidir. Prof. Dr. Atabek (3 Mayıs 2004, Cumhuriyet gazetesi) koruyucu kültür yerine kendini koruyabilen insanlar yetiştirilmesi gerektiğini belirtmektedir. Çünkü diyor Atabek; yetiştirdiğimiz çocuklar karşılaştıkları sorunları çözemiyor ve bizim korumamız gerekiyor ya da yanlış çözümlere kayıyorlar. Temelinde de sorun çözmeyi bilmiyorlar. Genelde analitik düşünemedikleri için genelde yanlış algılama nedeniyle soruna başka boyutta bakabiliyorlar. Ülke olarak bunun mutlaka aşılması gerekir. Ülke olarak sorunların doğru algılanması ve nasıl çözülebileceği konusunda öncelikle zihinlerin zinde olması gerekir. Sorgulayıcı ve sorun çözücü interaktif yaklaşımlar sağlanması gerekir. Bu da ancak çok yönlü ve interdisipliner yaklaşımla sağlanabilir. Bu yaklaşım kişinin kendisini tanımasını ve çevresinde olup bitenlerin farkına varması ile sağlanabilir. Farkındalık ise eğiliminde değişimlerin yaratılması ile sağlanır.
Eğitim analitik ve soyut düşünme becersin kazanmış, bilgi birikimi artmış kişilerin farkındalığı doğal olarak daha yüksek olmaktadır. Bütün bu olay ve gelişmeler bir eğitim süreci içinde gerçekleşmektedir. Eğitim bu anlamda kişinin kendi bilincine varması sonucu ve bunun da yaratığı bir özgürleşme sürecidir. Eğitim kişiyi kendini belirleme ve birey olma bilincini geliştirir. İnsanın kendini geliştirmesi, edindiği bilgiyi toplumun yararına sunması gerekir.
Doğru Kişi Doğru Yerde midir?
Sorunların çözümü belirli bir bilgi, birikim, tecrübe, eğitimli ve liyakatli olmayı gerektiriyor. Son yıllarda yaşanan birçok sorunun kökeninde liyakatli kişilerin başka ortamlarda ve ülkelerde kendilerine daha iyi olanaklarla yer aradığı belirtiliyor. Doğru kişi doğru yerde olamadığı zaman sorunlar da çözülememekte, hata sorunlar çoğu zaman daha da işin içinde çıkılamaz duruma gelebiliyor. Bu da ancak bilgi sahibi, 21. yy. çok yönlü yetkinliklere sahip kişi ve kişilerin ortak aklı, strateji ve planlaması ile sağlanmaktadır. Bugün dünyanın eğitim, bilim, teknoloji, ekonomi ve sosyal yönden farklılaşması belirleyen biricik olgu bilim ve eğitim ve sorun çözme becerisine sahip nitelikli insan gücüne sahip olup olmaktır.
Sorun Çözmeye Açık Olmamız Gerekir
Ülkemizdeki bir diğer önemli sorunda kendi sorunlarını çözme konusunda anlayış değişimine kapalı olmasıdır. Yani kendini yenileme, her olayı sorgulamadan geçirme kültürü ve tutumun sahip olmaması gösterilebilir. Düşüncenin özgürleşmesi önündeki duvarları yıkması ve zihinsel zincirlerden kurtulması için gerekli olan akıl süzgecinin çalıştıramamasıdır. Temelde birçok soru ve görüş zihindeki değerler eleklerine takılmaktadır. Engeller öncelikle zihinde oluştuğu için öğrenilmiş çaresizlik denilen bilgiyi aynı kategoride üst üste yığarak tamamen çözümsüz duruma getirebilmektedir. Sorunlar kartopu gibi büyüğünce çözümsüzlük çatışma alanlarını arttırmaktadır.
Bazı kişiler sorunu boyutlu olarak tanımlamadığı için kendini özgür hissederler. İçinde bulunduğu veya yaşadığı sorunlar kendi dâhilinde geliştiği için kendisini sorunlu tutmadığı gibi karar vermede içinde yaşadığı ortamın önüne koyduğu sorunların çözümünü başkasına havale etmekte ve sorumluluğu başkasından veya kendi dışındaki güçlere yıkılmaya çalışılmaktadır. Yaşadığı koşulları şikâyet ederek içinde çıkamadığı dünyasında sorunun kendisini ve sorunun kaynağını doğru analiz edemeden özgür olup olmadığının farkında bile olamaz. Yoksa sorgulanmadan yaşanmamış ezbere bir yaşam olur. Soru sormayan kişi ve toplum bir şekilde ezbere yaşıyor demektir. Bir ömür böyle ezbere de yaşanmaz. Ezberden kurtulmayan kişi ve toplumun üretmesi ve özgür olması çok da mümkün değildir. Düşünsel anlamda yaşamını gözleyerek, okuyarak, yaşayarak analiz eden ve anlayan insan kendi yolunu çizerek kendisi olur.
Öğrenmeyi Öğretmek Çözüm Üretmede Önemli Bir Yöntemdir
Günümüzde sorun çözme becerisine sahip insanlarda aranan en önemli özellikler
-Sorgulamayı Öğretmek
-Bilimsel Düşünceyi Öğretmek
-Bilgi Kaynaklarına Ulaşmayı Öğretmek
-Problem Çözme Becerisi Kazandırmak
-Sebep Sonuç İlişkisini Kurmayı Öğretmek
-Kendini Yenilemeyi Öğretmek
-Toplumsal Bilinç Kazandırmak
-Akıl, Bilgi, Teknoloji Üretebilmesini Sağlamak
-Yaratıcı ve Girişimci İnsan Yetiştirmek
-Teknoloji okuryazarı olmak,
-İletişim-dil becerilerini iyi kullanıyor olmak
Bu becerilerden yoksun hiçbir kişinin çağı yakalama şansı ne yazık ki bu dünyada yok gibi.
Moilere "İnsanlar istedikleriyle ve düşündükleriyle değil, yaptıklarıyla değerlidir" der. İnsanlar yaşamsal yol haritalarında düşündükleri kadar sürekli bir şeyler yapmak içinde bir uğraş vermektedirler. Tabii çağımızın sorunları karşısında yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. Çünkü yurttaş olarak birçok konuda görüşlerimizi ve çözüm önerilerimizi de ileri sürmemiz gerekir. Bu da kişinin başta diğer insanlar olmak üzere doğaya ve çevreye karşı sorumluluğunu geliştirir. Çağımızın çok kültürlülüğü içende insanların kısacık yaşamlarında farklı kültürlerle karşılamaları onları tanımaya çalışmaları onları hem kültürel hem de iç dünyalarını zenginleştirilecektir.
Eğitim Sistemim Bireyi Olgunlaştırmaya, Analitik Düşünme ve Metot İle Sorun Çöme Eksenli Yetiştirmelidir.
Ancak neden–sonuç ilişkisi, kök soru sormak, problemi çok yönlü olarak beyindeki bariyerlerden kurtararak masaya yatırarak ve tartışılması sorunu çözmede ciddi katkıda bulunacaktır. Tabii öncelikle sorunu iyi tanımlamak, ne aradığını veya tersinden neyi aramadığını da bilmek çok önemli. Unutmayalım, sorun varsa; çözümü de vardır. Birçok toplum sorunlarını sorgulayarak bilimin yol göstericiliğinde çözebilmektedirler. Sorun çözme becerileri analitik düşünme ve yöntem uygulayarak çözümlenebilir. Bu bağlamda lise eğitiminin amacı olan bireyi yetişkin kılmak ve olup biteler hakkında bili sahibi etmek. Üniversitenin görevi de bir işin çözümü için sorgulamak, analitik düşünme becerisi kazanmak, metot sahibi olmayı sağlamak ve soruna alternatif çözümler üretmeyi öğretmektir. Bunun için bilgi sahibi olmak ve uygulamayı da yaparak öğrenmesi amaçlamaktadır. Nitelikli eğitimin önemli bir parçasını oluşturan model proje çalışmaları sorunu yaparak öğrenmeye odaklıdır. Bizlerde kendimiz sorunlarımızı okulda, üniversitede, sokakta, siyasete liyakatli yapı ile tartışarak açık görüşle ve eleştirel bakış açısı ile çözebiliriz. Görebildiğimi kadarı ile eğitim sistemimiz bu gerçeği yıllar önce ezbere sisteme geçerek kaçırmış. Bugünde yılda iki milyon öğrenci geleceğini üniversitelerin sınırlı iş olanağı sağlayacağı alanlar için kıyasıya ezbere sınav ile yarışmakta. Sonuç çok sayıda sorun çözme becerisi tam gelişmemiş milyonlarca diplomalı işsizler. Resmi rakamlarla %26-30 bandındaki geç işsizlik nüfus geleceğin en büyük sosyal sorunu olarak görülüyor.
Hızla farklılaşan dünyamızda özelliklede covit-19 sürecinde çağın gereklerinden kopmamak için eğitim sistemimiz, sorgulamayı, soru sormayı, analitik düşünmeyi, sebep sonuç ilişkisi içinde sorunlarını çözmeye odaklı farkındalık yaratan bir modele dönmesi gerekir.
Prof. Dr. İbrahim Ortaş / Çukurova Üniversitesi
iortas@cu.edu.tr