Yaşasın dayanışma
Sosyal İzolasyon/mesafe mi?
Fiziki Mesafe mi?
Fiziki Mesafeyi Koruyalım, Sosyal Dayanışmayı Artıralım
Sosyal mesafeyi sıklaştıralım ancak aramızdaki mesafe ve virüsün etki mesafesini artıralım.
Yine iyi niyeler her kademede yönetici, doktor, sıradan insan virüsün bulaşmaması için “sosyal mesafenin korunması” önermektedir. Ben de arada bir genel algıya uyarak biri yaklaştığında “sosyal mesafe” deyip uyarıyoruz. Çoğu zaman ezbere duyduklarımıza bizler de katılıyoruz.
Aslında olması gereken fiziki mesafe olmalıdır. Mümkün olduğunda size yaklaşan potansiyel virüs taşıyıcısının fiziki temas veya hapşırma veya solunum yolu ile bulaşık bulaştırmaması için uyarı yerindedir. Mesafenin korunması için zorunlu olarak insanlın kendisini izole etmesi ve kalabalıklardan uzak durması için evde kalınması önerildi. Ancak bu arada insanların sosyal olarak izole olduğu görülmektedir. İnsanın tam da bu dönemlerde daha çok bir birine sahip çıkması bir birini araması hal hatır sorması, birlikte iletişim kanalları üzerinden sosyalleşmeye çalışmak yaralı olacağını düşünüyorum. Yoksa insan insandan kopunca beklenmedik sorunlarda oluşmaktadır. İnsanların telefon, görüntülü akılı telefonlar ortamı, diğer sosyal medya ortamları üzerinden iletişim kurmasının bir nebze olsun hasret gidermesine ortam sağlayarak rahatlatma sağlamasını yaralı olacağını düşünüyorum.
Mesafe aralığımızı açalım, kendimizi izole edelim, evde kalalım, ancak sosyal mesafeyi sıklaştıralım. Dayanışma içinde olalım, birbirimize uzaktan da olsak, birbirimize sahip çıkalım. Sosyal yaratık olduğumuzu unutmayalım. İnsanın konuşarak insan olduğunu bilerek uzaktan da olsak konuşalım.
Sorun bütünlüklü olarak ele alınmalı ve ileride bu ve benzeri virüs, bakteri, mantar ve diğer canlıların mutasyonu sonrası yeni sorunlar baş gösterebilir. Geçmişte bunalar yaşandı. Hastalıkla mücadelede baltalıkların kurulması gerekir. Sokaklardan izole olmak, fiziki teması düşürmek, hastalığın yayılmasını öneler. Bağışıklık ve dayanıklılığı geliştirmek kişiyi güçlü kılar. Bunlar halk sağlığı çözeceği sorunlar. Hastalığın biyolojimizdeki etkilerini ortadan kaldırmak için aşı ve ilaç geliştirmek ise kimyanın, farmakolojinin biyoteknolojin konusu. İnsanın bu süreçte diğer sosyal ihtiyaçlarının karşılanması da toplum biliminin, insan biliminin konusu. Sorunu, sorunları, konuları iyi anlarsak çözümcüde kolay buluruz. Bu aşamada insani dayanışma, bir birine sahip çıkmak iyi ve yaralıdır. Yaşasın dayanışma.
******
07 Nisan 2020 TBMM oturumunu yöneten Meclis Başkan vekili açılış konuşmasında “görünmez bir düşman ile savaş içinde olduğunu belirtiler. Görmediğimiz bu düşmanla savaşın kazanılması için çalıştıklarını “söylediler. Meclis başkan vekillimiz konunun önemini ortaya koymak için iyi niyetle kullandığı cümlelerin biyolojideki karşılığı nedir diye sormadan edemedim.
Aslında virüs doğadaki her canlı gibi var olmak ve enerji sağlamak için uygun bir barınma ve besin ortamı aramaktadır. Obligat olan gözle görülmeyen ancak nanometre boyuttaki elektro mikroskop altında görülen ve tanımlanan canlı şimdi bağışıklığı insan üzerinden beslenmek için insan hücresini kullanarak çoğalıyor. Parazittik bu organizma diğer mikroorganizmalar gibi zararlı olduğu gibi bir kısmı da yaralı etkileri olanda vardır. Ancak bu aşamada zararlı grip yaratan virüsleri biliyoruz. Virüs ile vücudumuzdaki antikorlar savaş halindeler.
Ancak bu savaş ancak bu canlının nasıl var olduğunu vücudumuzda neleri nasıl etkilediğini bilirsek ona karşı önlemeleri sebep sonuç ilişkisi içinde geliştirerek virüsün etkisisin ortadan kaldırabiliriz. Virüs ile mücadele ancak bilimin yöntemleri ve felsefi tartışma ve teknik kullanılarak organizmanın çalışma mekanizmasının deşifre edilmesi ile sağlanabilir. Virüsün ekolojisi anlaşılırsa yani hangi tür vücutlarda daha çok çoğalabiliyor hangi tür besin ve elementlerden olumlu ve olumsuz etkileniyor. Ne kadar süre yaşıyor ve hangi tür etkileri yaşamsal etkilerini ortadan kaldıryor’u bilimsel teknikler ile anlaşılırsa, o zaman virüsün bünyemizdeki hücrelerimizi kontrol altına almasını ortadan kaldırabiliriz.
Biyolojinin ve doğanın yasalarının bilinmesi ne kadar önemli. Ekolojinin bütünlüklü olarak anlaşılmadığı anlaşılıyor.
******
Türkiye'de Korona virüs 76 kişi daha hayatını kaybetti; 3 bin 892 yeni tanı kondu; toplam ölüm sayısı 725'e; vaka sayısı 34 bin 109'a yükseldi. Tartışmalar bütün hızı ile devam ediyor. En çok sorulan sor ve merak edilen konu, Cumhurbaşkanın bir önceki gün açıkladığı ve Ekrem İmamoğlu’nun da daha öncede önerdiği Atatürk havalanın sahra hasta hanesine dönüştürmesinin 40 güne kadar açılacağını belirmesi akla virüs salgının daha uzun mu süreceği idi. İkinci merak halen açıklanan rakamların ötesinden daha yüksek sayıda vaka ve ölüm var mı yok mu? Bu aşamada resmi rakamalar ve önerileri dikkate almak zorundayız. Televizyonlarda değişik alanlardaki Tıp bilim insanları farklı açılarda açıklama yapıyorlar. Bir diğer soruda Türkiye İtalya ve İspanyanın durumuna düşer mi?
Umarım düşmeyiz. Atatürk'e atfen 'Beni Türk hekimlerine emanet edin' dediği belirtilir. Doktorlarımıza güveniyoruz, ülkemizin çok değerli bilim insanları mevcuttur. Yeter ki liyakate dayalı bir görevlendirme yapalım. Yeter ki doğru kişiyi doğru yerde tutalım. Bu salgın bize bilim ve fennin, aklın yolunun ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Fark edersek geleceği kurtarırız, fark edemezsek, çok zorlanabilir. Güvenim ve inancım başaracağız. Bunu yapacak irade ve kudret damarlarda mevcuttur.
Prof. Dr. İbrahim Ortaş / Korona Günlüğü / 4-7 Nisan 2020 Adana
Çukurova Üniversitesi/ Ziraat Fakültesi / Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü. Adana
iortas@cu.edu.tr; ibrahimortas@gmail.co