İsrail'in Tarihsel Emelleri ve Bölgesel Hedefleri: Geçmişin Günümüzdeki Yankıları

RIDVAN KARAPEHLİVAN

İsrail’in Tarihsel Süreci, Kuruluşu ve Emelleri

İsrail’in Kökenleri ve Tarihi

İsrail'in kelime anlamı 'nehri geçen' demektir. Fırat Nehri'ni geçen Yahudiler, Mezopotamya’nın yerli halklarındandır ve Arapların da geldiği Sami toplumlarının bir koludur. Dilleri İbranice ve Aramice kökenlidir. Aramice, antik çağın bir dili olup daha sonra İbranice, Arapça ve Süryanice olarak üçe ayrılmıştır.

İlk İsrail Krallığı ve Süleyman Dönemi

Yahudiler, ilk dönemlerinde göçebe olarak yaşadılar. Bir kısmı Mısır'da çobanlık ve işçilik yapıyordu. M.Ö. 11. yüzyılda 12 İsrail kabilesi kuruldu. Peygamber Davud zamanında birleşerek ilk kez bir devlet haline geldiler. Süleyman Peygamber döneminde ise en parlak zamanlarını yaşadılar.

Bölünme ve Sürgünler

Süleyman'ın M.Ö. 950’de ölümünden sonra, Yahudi Krallığı Juda ve İsrail olarak ikiye bölündü. Daha sonra Asur Kralı Nabukadnezar tarafından ülkeleri işgal edilerek tapınakları yıkıldı ve özellikle entelektüel Yahudiler Babil’e sürgüne gönderildi.

Bu kabilelerden on tanesi tekrar Kenan bölgesine geri dönse de, diğer ikisinin Babil’de kalarak oradaki halk ile kaynaştığı söylenir. Babillerle it dalaşına giren Pers Kralı Kiros (Pers Krallığı şu anki İran bölgesidir), Yahudileri tekrar Kenan bölgesine gönderdi ve tapınaklarını yeniden yapmalarına yardımcı oldu. Bu nedenle Yahudiler Persleri çok severdi. Yüzyıllar boyunca Babil ve Asur yönetiminde yaşayan Yahudiler, daha sonra Roma’nın yönetimine girdiler ve Roma yönetimine karşı sık sık başkaldırdılar.

Roma Dönemi ve Sürgünler

Yahudiler, Roma yönetiminin ağır vergileri, Roma İmparatoru Hirodes’in zulmü ve Romalıları putperest kâfir olarak görmeleri nedeniyle sık sık Roma’ya başkaldırdılar. En son, Hz. İsa’nın ölümünden 8 yıl sonra, M.S. 70’te çıkan 'Bar Kohba' isyanı ile Roma, Yahudileri Kudüs’ten kovdu, tapınaklarını yıktı ve 1948 yılına kadar büyük kısmı tekrar Kudüs'e gelemedi.

Roma İmparatoru Titus döneminde, Yahudiler Kuzey Afrika başta olmak üzere özellikle İspanya ve İtalya'ya yerleştiler. Bu Yahudilere 'Sefarad', yani göçmen Yahudi denir. Bir de Hazar Yahudileri vardır ki bunlar şu anki İsrail halkının büyük kısmını oluşturur. Bu Yahudilere 'Aşkenaz Yahudileri' denir. Hazar Hakanı'nın Arap ve Bizanslara tepki olarak Yahudi dinini seçmesi ile oluşmuşlardır. Rusya’nın Moskova Knezliği'nden çıkıp imparatorluk haline gelmesi ile Aşkenaz Yahudileri Orta ve Doğu Avrupa’ya göç ettiler.

Osmanlı ve Avrupa’daki Gelişmeler

1492'de, İspanya Kraliçesi Isabel ile Aragon Kralı Ferdinand'ın evlenmesiyle İspanya birleşti ve ülkedeki Müslüman ve Yahudileri kovdular. O dönemdeki Osmanlı Sultanı II. Beyazıt’a mektup yazan Yahudiler, Osmanlı tarafından kabul edilip Selanik, İstanbul, İzmir gibi büyük kentlere yerleştirildiler ve ticaret yapmaya başladılar. Bu Yahudiler de 'Sefarad', yani göçmen Yahudi idi. Eşkenaz Yahudileri ise Avrupa'da yaşamaya devam ettiler.

Siyonizm ve İsrail Devleti’nin Kuruluşu

19. yüzyılda Avrupa’da Yahudilere karşı bir sempati oluşmaya başladı. Semitizm’in artması, Siyonizm’in güçlenmesine neden oldu. Osmanlı Devleti, 19. yüzyılın sonunda büyük bir mali çöküşe girince, imparatorluğun Balkanlar ve Ortadoğu dahil çeşitli bölgelerinden toprak satışları yapılmaya başlandı. Avrupa ve Amerika'dan güçlü Yahudi bankerler, Filistin bölgesinden epey toprak satın aldılar.

Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda bölge İngiliz hâkimiyetine geçti. İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour'un yayınladığı genelge ile Yahudilere Filistin'e göç etme izni verildi. Önceden bölgeden toprak satın almış zengin Yahudiler, bunların bazılarını yeni gelen Yahudilere sattı, kimileri de hibe etti. Böylece İsrail Devleti'nin temelleri atılmış oldu. Ancak bu çorak bölgeye zengin Yahudiler başta pek itibar etmediler. 2. Dünya Savaşı sırasında, başta Hitler olmak üzere dönemin diktatörleri tarafından Yahudilere yapılan katliamlar durumu değiştirdi ve tüm bu gelişmeler bölgede bir İsrail Devleti'nin resmi olarak kurulması için gerekçe oluşturdu.

İsrail Devleti’nin Kuruluşu ve Bölgesel Etkileri

1948'de İsrail Devleti resmen kuruldu ve bu tarihten itibaren ABD-İsrail ilişkileri her geçen gün arttı. Bölgede isyan ve karışıklıklar günümüze kadar hiç durmadı. İlk olarak, Yahudi göçü nedeniyle 1936-39 yıllarında Arap isyanı patlak verdi. 1947-49 ve 1967 yıllarında savaşlar yaşandı ve 1967'den itibaren Yahudiler Filistin topraklarını işgal etmeye başladılar.

Şu an İsrail'de dinci bir yönetim anlayışı hakim. Tevrat'ta geçen 'Arzi Mevud' yani vaat edilmiş toprakları ele geçirme hedefi doğrultusunda hareket ediyorlar. Bu topraklar kuzeyde Türkiye'nin güneydoğusunda, hatta Van bölgesinden başlıyor ve günümüz Irak'ının üçte ikisini, Suriye'yi, Lübnan'ı, Ürdün'ün tamamını kapsayarak Basra Körfezi'ne, oradan da Mısır'ın yarısına kadar uzanıyor.

İsrail bu hedefi tek başına gerçekleştiremez ve bunun içindir ki ABD ile İngiltere'yi yanına çekmek istiyor. İsrail'in bu vaat edilmiş topraklar emeli, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi ile çakışıyor. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Süveyş Kanalı ve Ortadoğu’daki hegemonyasını yitiren İngiltere de bu topraklarda tekrar söz hakkı kazanmak istiyor.

İsrail ve ABD, bu hedefleri adım adım gerçekleştirmeye çalışırken, bölgede İsrail’e müttefik olacak ve silahlı güç olarak kullanılacak Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de dört parçalı bir Kürdistan Devleti kurmayı planlıyor. Filistin topraklarını tamamen ele geçirmek isteyen İsrail, 'Arzi Mevud' ütopyasını gerçekleştirmek için durmayacak. Özellikle Cumhuriyetçiler ve Trump'ın ABD seçimlerini kazanması durumunda, İsrail'i dizginlemek daha güç olacaktır. Bu açıdan bakıldığında, Ortadoğu coğrafyasının daha uzun yıllar yanmaya devam etmesi muhtemeldir.

RIDVAN KARAPEHLİVAN / BAKIRÇAY BÖLGE GAZETESİ