Annemsiz bir 'Anneler Günü' daha…
“Seher yeli bizim ele gidersen nazlı yâre küstüğümü söyleme…”
Böyle tasvir eder acıyı mısralar…
Benim acımın tasviri ise 10 Mayıs 2015…
Annemi toprağa verdiğim gün…
O güne kadar en büyük korkumdu annemi kaybetmek.
Bazen rüyalarıma girerdi birileri; “Annen öldü” derlerdi. İnanamazdım. Musalla taşında annesinin cansız bedenine bakan bir çocuk olurdum. Ağlaya ağlaya uyanıp sarılırdım anneme. Yaşamın koşuşturmacası içinde kâbuslarımı unutsam da, onu kaybetme düşüncesi bile depresif bir hale büründürürdü beni. Televizyonlarda yetiştirme yurtlarındaki bakıcılarına ‘Anne’ diye sarılan yavruları izlediğimde bir hüzün kaplardı içimi. Acıklı bir tiyatro gibi izlerdim…
Ta ki o güne kadar…
Annemsiz geçen 5 yılın ardından yine geldi bir Anneler Günü…
İlk öğretmenimi, arkadaşımı, sırdaşımı, dostumu, canımın parçasını kaybettiğim gün…
Kaderin cilvesine bakın ki, hediyelerin hazır, paketlerin pırıl pırıl olduğu, etrafın biraz orkide biraz da hanımeli kokularıyla kaplandığı bir Anneler Gününde kaybettim güzel annemi…
İşte bunun adı acı…
Tiyatro değil, gerçek…
Filmler, melodramlar anlamını yitiriyor bazen böyle durumlarda…
Her vedanın ardından kendine dönüyor insan. Ben de öyle oldum. Uzun süre kendime gelemedim. Altı ay elimi kolumu kaldıramadım, çalışamadım. “Gidemez” dedim, “Benim annem ölemez…”
Sokaklarda, parklarda gezdim. Gözlerim, ruhum hep annemi aradı…
Giydiği kazağı, su içtiği bardağı, falanca gün filanca yerde söylediği bir sözü… Yanağımı okşayışı, bana bakışı… Anılarıyla hep bekledim, bir köşeden çıkacağı günü…
Elinde bahçesinden topladığı kırmızı gülleriyle çekilmiş fotoğrafına bakakaldım. O gülleri Anneler Gününde bana vermek için topladığını söylemişti.
Hala dimdik ayakta duruyorsam bunun mimarı annemdir.
O öğretti bana hayatın gerçeklerini…
Biten günün ardından yeni bir sabaha uyanmanın ne demek olduğunu…
Bunu bana neden öğrettiğini, yokluğuna hazır olmayı, onu toprağa emanet edince anladım.
Ve büyüdüm…
En büyük destekçilerim, iki yavrumla birlikte ben de büyüdüm…
Evet, her ayrılığın ardından kendine dönüyormuş insan…
Önce kırılıyor, sonra rüzgarda ufalanıyor. Sonra ne mi oluyor?
Geriye kalan parçaları tek tek toplayıp yeniden yerine oturtuyor, yoluna devam ediyor…
Çok özlüyorum annemi, çok…
Belki klişe bir söz olacak ama ‘Keşke’ demeden, yaşarken değerini verin annelerinize…
O acıyı yaşamadan, arkasından gözyaşı döktüğünüz öteki sorunlar, pembe dertler size saçma gelmeden annenizin kıymetini bilin.
Eğer “Off anne ya!” diyebileceğiniz bir anneniz varsa ellerinizi açın ve Yaradan’a şükredin… Karşılıksız iyilik ve sevginin timsali tüm annelerimizin Anneler Günü kutlu olsun…
Senin de anneciğim, senin de meleğim; Anneler Günün kutlu olsun…
Seni seviyorum…
Şafak Sol
İzmir Ticaret Odası
Sağlık Grubu Meslek Komitesi Üyesi