El birliği ile normalleşme zamanı…
Yeni normalleşme planı belli oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı takvime göre 1 Haziran’dan itibaren restoran, kafe, pastane, kıraathane, çay bahçeleri gibi işletmeler, kurallar dahilinde 22.00’ye kadar hizmet verebilecek. Eğlence mekanları ve nargile satışı bu kapsamın dışında...
Plajlar, bahçeler, müze ve ören yerleri açılıyor. Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü günlerde durdurulan uçak seferleri, iç hatlarda yeniden başlıyor. Hayvan satış yerleri ve hipodromlar 10 Haziran’dan sonra yeniden faaliyete geçiyor. Bunlar gibi ‘müjde’ niteliğinde daha pek çok yeni adım var.
Tablo şunu gösteriyor; normalleşme adımları ile birlikte ekonomik bir canlanma başlayacak.
Başlamalıydı da…
İşveren kimliğimin ötesinde, bana göre hem salgın ve hem de ekonomiyle mücadele eş zamanlı yürütülmeli…
Neden mi?
Çünkü; şu an bulunan bir aşının topluma uygulanabilmesi için gereken bazı aşamalar var. İyimser tahminler bu aşamaların en hızlı biçimde uygulandığında bile yaklaşık bir yıllık bir süre beklenmesi gerektiğini söylüyor. Bu da önümüzdeki yılın ilkbaharına tekabül ediyor. Tüm dünyanın gayri safi hasılası 85 trilyon dolar civarında. Toplam borç ise 260 trilyon dolara koşuyor. Sadece yaşadığımız zamana değil, bizden sonraki nesillere de sorumluluğumuz var. Bu nedenle gelecek nesillerin omuzlarındaki yükü hafifletmek adına ekonomiyi de canlı tutmamız gerek.
Diyeceğim o ki; korona virüs salgınının tamamen ortadan kalkmasını beklemek ekonomileri fena vurur.
Peki ne yapmalı?
Pandeminin ardından dünyada ekonomik ve sosyal açıdan yeni bir çağ başlayacak. Normalleşmeyi konuşabilmek için öncelikle yeni kuralların tanımlanması gerekiyor. Kurallar doğru tanımlanıp el birliği ile uyulduğu takdirde tüm dünyayı dize getiren bu meselenin çözüleceğine inanıyorum.
Normalleşme için şu üç etkenden asla taviz verilmemeli; hijyen, sosyal mesafe ve en aza indirgenmiş temas… Bunlar artık hayatımızın bir parçası olmalı.
Toplu ulaşımlarda koltukların mesafesini artırmak, birim alana düşen kişi sayısını azaltmak, ödemelerin kredi kartıyla temassız yapılması, internetten alışverişi yaygınlaştırmak, dikey mimariden uzaklaşıp yatay mimariye yönelmek bu tedbirlerden birkaçı…
Salgın sonrası her şey belirli adımlarla tek tek düzelecek. Bunu bir orman yangınına benzetebilirsiniz. Yangının öncelikle kontrol altına alınması gerekiyor. En küçük kıvılcım ve alevin tamamen söndüğünden emin olmadan net bir şey söyleyemeyiz.
Son göstergeler sevindirici nitelikte. Ülkenin sağlık alt yapısı ve toplumun hızlı kriz yönetebilme gücü bizim için büyük avantaj…
Bu başarının sürdürülebilirliği için tedbirleri elden bırakmamalıyız.
Belki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ama el ele verirsek yeni bir dünya kurabiliriz. ‘Salgın bitti’ rehavetine kapılmadan yeni kurallara uyum sağlamalıyız.
Bugünler de geçecek…
Kısıtlamalar döneminde hizmetlerini sürdüren market, fırın, manav, kuruyemişçi esnafımıza çok teşekkür ediyorum.
Yakında kavuşmak ümidiyle…
Şafak Sol
TOBB İzmir Kadın Girişimciler Kurulu
İcra Kurulu Üyesi