Saygı göstermek ne demektir?
Kimi, dinin öğrettiği ahlak temeline dayandırıyor saygıyı, kimi de ideolojik temellere… Bireyler, uluslar, kültürler madem kendine göre yorumluyor saygı göstermeyi, o zaman gerçekten saygı nedir?
Terminoloji saygıyı, bireylerin veya kurumların birbirlerinin ilgi ve tutumlarının farkında oldukları, yapıcı bir davranış tarzını benimsedikleri olumlu bir duygu olarak tanımlıyor. Saygı göstermek bir başka deyişle ilişki ve iletişim kurulan bir oluşumun hak, değer, inanç ve her türlü özelliğini göz önünde tutarak, bu kavramlara önyargısız yaklaşmayı kapsıyor. Değeri, üstünlüğü, kutsallığı nedeniyle dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan, hürmet ve sevgi barındıran bir duygu…
Yaşadığı topluma saygılı, başkalarını rahatsız etmekten sakınan iki evlat yetiştirmiş bir anne olarak, çeyrek asrı geçen sürede saygı göstermeyi kendine ilke edinmiş çalışanlar yetiştirmiş bir işveren olarak, saygının önemini vurgulamak istiyorum.
Sağlıklı iletişimin ilk şartı karşımızdakine saygı göstermektir. Yukarıdaki tanımda olduğu gibi karşımızdaki insanı olduğu gibi kabul etmekten söz ediyorum. Siyasi görüşü, inancı, mezhebi, rengi, dili, ırkı ne olursa olsun, bu saydıklarımın hepsini, tıpkı bir mozaik gibi o insanın bir özelliği olarak görmek ve bunu kabullenmek…
Davranışsal açıdan konuya yaklaştığımızda, bunun kültür ve inançlar bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Görgü kurallarını bilmesine rağmen -ki bana göre bilinmesi ve özenli olunması gerekir- restoranda yüksek sesle konuşan bir vatandaşımızı örnek verelim. İçinde bulunduğumuz şehrin aşırı sosyal örgüsü içinde bu manzaralar oldukça itici gelir. Kınamak, dışlamak, yakınmak yerine saygının olmazsa olmazı sabır kalkanıyla bu durumu her zaman karşılıyoruz. O kişinin duygularını ve heyecanlarını kontrol edemeyen biri olduğunu düşünerek empati kurmalıyız ve sabırlı olmalıyız. Ona da bir alan açmalıyız.
Ama tabii ki nereye kadar?
Tabii ki bu ‘saygısızlığa’ göz yummak, kulak tıkamak demek değildir.
Saygılı olmalıyız ve saygıyı doğru bir dille anlatmalıyız. Ailede alamadığı eğitimi okulda, okulda alamadığı eğitimi toplumda, tam kıvamında hazırlanmış görgü reçeteleriyle anlatabiliriz.
Kabul diyorum; kendilerine doğallık zırhı altında ‘Ben olduğum gibiyim’ yaftası yapıştırmış, nezaketsizliği adeta iletişim biçimi olarak benimseyen bazı insanlarla mücadele etmekten yorulduk. Ekranlar denetimsiz yayınlarla, kitaplardaki müfredat korkunç yanlışlarla dolu. Ancak yine de insanların birbirine saygılı olmasını öğretebiliriz. Başkalarının haklarına saygı göstermeyi anlatabiliriz. Trafikte ya da kaldırımda yürürken yol vermeyi, sıra beklemeyi, “Günaydın” demeyi, beşeri münasebetleri, aynı fikirde olmadan da kibarca düşüncelerin savunulabileceğini hatırlatabiliriz. Türk toplumunun dünyaya örnek davranışlarını, büyüğe saygıyı küçüğe sevgiyi anlatabiliriz.
Sözün özü; saygının ve sağlıklı iletişimin olmazsa olmazı nezaket. Ve nezaket her şartta öğrenilebilir, öğretilebilir.
Saygı kayığına binmeden sevgi denizi geçilmez…
Saygılarımla…
Şafak Sol
TOBB İzmir Kadın Girişimciler Kurulu
İcra Kurulu Üyesi