Atatürk'ten Apo'ya...
Başlık hoşunuza gitmedi biliyorum!
Seçim öncesi Türk Siyasetinde HDP, bazı konuları artık o kadar aleni bir şekilde dile getiriyor ki insan bir an durup düşündüğünde devleti yıkmaya/bölmeye yönelik silahlı terör örgütünün gölgesinde sözüm ona siyaset yapan HDP’nin sözcülerinin bu cesareti nereden bulduklarını merak ediyor…
Ortada bir zaaf olmalı!
PKK kısa tarihinin belki de en zayıf dönemini yaşıyorken! Ki bin yıllık geleneği olan bir devlet anlayışının karşısında dışarıdan ne destek alıyorsa alsın, 45 yıllık PKK’nın esemesi okunur mu? Üstelik kendi silah sanayisini bu ölçüde millileştirmiş, geliştirmiş bir Türkiye varken…
Ama tüm bunlara rağmen ortada büyük bir zaaf olmalı! Ya da büyük bir aptallık! Ya da her ikisi birden!
Bunun üzerinde duracağız…
HDP bize CHP amblemine yansımış kurucu ilkeleri anımsatıyor bir yandan da.
Devletçilik ilkesini mesela!
Elbette tartışılır bir konudur, ekonomik ve sosyal anlamda devletçilik anlayışı cumhuriyetin ilanından itibaren değişiklik göstermiştir kimine göre zayıflamıştır ama bu ilke en temelde var olan ve var olmak zorunda olan bir devleti imler. Yani, Devletçilik her şeyden önce devletin var olması gerektiği düsturudur.
Çünkü diğer tüm ilkeler hatta devletçiliğin kendisi de ancak bir devletiniz varsa anlam kazanabilir… Cumhuriyetçilik, Halkçılık, İnkılapçılık, Milliyetçilik, Laiklik… Her birisi ancak devlet zemininde meşrudur, işlevseldir. Hatta ve hatta devletin devamlılığı esas alınarak bu ilkeler üzerinde bazı değişiklikler yapılır, yapılmıştır!
Örnek verecek olursak, Osmanlı-Türkiye siyasi sürecinde aynı devlet devam etmiştir ama bu ilkelerin hepsi değişmiştir. Hatta öylesine değişmiştir ki bir devlet yıkılmış da sanki başka bir devlet kuruldu zannedilmiştir… Bu algı yanılsaması yeni nesillere özellikle dayatılmıştır da.
Şimdi tüm bunları niçin anlatıyorum?
Yeni yüzyılı Türkiye Cumhuriyeti’nin "yıkılma, dağılma yüzyılı" olarak gören ve bunu açıkça dillendiren başka bir oluşumdan/devletten bahseden insanlar var! Ve bir seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde bu insanlar kendi devletlerinin hayalini kurarken Türkiye’yi yönetmeye talip bir kesimin ortağı olmuş durumdalar. "Biz yönetmeyelim, siz yönetin ama bizim devletimizin kurulmasına canınızdan can vererek destek olun" diyorlar…
Bir ara “Apo’nun heykelini dikeceğiz” söyleminden, zamanı değildi(!) gerekçesiyle pişman olan Selahattin Demirtaş’ın aksine, Ahmet Türk, Diyarbakır’da Nevruz Kutlamaları esnasında, “Bu Nevruz ve bu dönem Sayın Öcalan’ın özgürleşme dönemidir” diye bas bas bağırıyor!
“Biz Türkiye partisi olacağız” derken zamanı değildi ama artık zamanı geldi demek!
Yıllardır Kürt Halkına "Atatürk’e karşı bir alternatif olarak sunulan APO için" vakit geldi!
Peki, bu vaktin geldiğini daha önce bize kim müjdelemişti ?!!
Atatürk’ün partisi CHP başkanlığında ve içinde milliyetçi bir kanat da barındıran altılı masa!
Şaka gibi.
Kılıçdaroğlu, Akşener ve altılı masanın diğer liderlerince imzalanan “Ortak Politikalar Mutabakat Metni"nde geçen ifadeyi aynen aktarıyorum…
“Terörle mücadelede, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası örgütler bünyesinde kabul edilen belgeleri ve alınan kararları dikkate alan bir yaklaşım sergileyeceğiz…”
“Yuhh!” ki ne “yuhh!”
Aynı metin, PKK ile işbirliği yapan, destek olan belediyelere de kayyum atanamayacağını söylüyor.
Devlet, devlet olma kimliğini yitirecek! Canından can verecek! Diğer ilkeler kimin umurunda?
Demek ki altılı masada esas aktör kimmiş ? HDP. Üstelik en başından beri…
Ve HDP sözcüleri açıkça ifade ediyorlar… Biz diyorlar "bakanmış, cumhurbaşkanlığı yardımcılığıymış öyle küçük hesapların peşinde değiliz…"
Allah Allah, daha büyük hesap ne olabilir ki? HDP söylemlerine göre bu hesabın ne olduğunu biz çıkarsayalım.
“Suriye de Irak’ta elde edilen kazanımların Türkiye’de de bir yansıması olacak, Ulu önder APO önderliğinde Demokratik Kürt Cumhuriyeti’ni inşa edeceğiz…”
Ortada bir aptallık olduğu kesin, peki zaaf nerede?
İktidarın tüm hizmetlerine karşılık, yıpranmışlığında, tekrarlanmış yanılgılarında, yozlaşmasında...
Bu gerçekliğe rağmen bunca senedir Türkiye’yi yönetmeye hazır olamamış muhalefette
Altılı masaya hop oturtulup hop kaldırılan sonra tekrar oturtulan kuklalarda...
İktidar partisi ülkenin doğu kesiminde yıpranmışlığa/yozlaşmaya rağmen yine de belli oranda oy alabilirken bunca yıldır muhalefette kalma avantajını kullanamayıp o kesimden hiç oy devşirememiş ve şimdi de HDP’den medet uman ana muhalefet partisi, CHP’de
Kelime hazinesi ve doğal olarak düşünsel ufku bu kadar sığ bir genel başkanla yıllardır seçime girip kaybetmesine rağmen liderini değiştiremeyip ülkeyi değiştirmeye talip olan CHP seçmeninde.
Ve o CHP seçmeninin bir kısmı bugün eşyanın tabiatına aykırı olsa da, Atatürk değil de APO diyen, Türkiye Cumhuriyeti değil de Demokratik Kürt Cumhuriyeti hayali kuran, PKK değil de PKEKE diyen HDP’yi içine sindiriyor olabilir… Denize düştüğünü zannediyor ve yılana sarılıyor…
Sindiremeyenler ise “Ortak Politikalar Mutabakat Metni"nin altılı masanın üretimi olmakla beraber PKK istekleri doğrultusunda hazırlandığının çoktan farkına vardılar…
Ve bu yazının başlığından rahatsız oluyorlar….
Başlığı tamamlayalım o zaman!
Atatürk’ten Apo’ya CHP’de Paradigma Değişikliği!