Varsın bütün muhtarlar kadın olsun!

SAMİ RENÇBER

Yerel seçimler yaklaşırken zihnimde beliren birkaç düşünce…

Her altı ayda bir seçim olsa bu ülkede belediyecilik adına baya baya iş yapılmış olacak!
Zira mevcut başkanlar tekrar göreve taliplerse (genelde talipler) kış uykusundan uyanıyor ve adaylık durumları netleşinceye kadar hummalı bir çalışmaya girişiyorlar…

Ola ki parti son anda kendilerini aday göstermedi o zaman hizmet duruyor, yok eğer yeniden adaylarsa bu sefer seçim çalışmasının önemli bir parçası olarak hizmet devam ediyor…

O yüzden altı ayda bir seçim olması bu milletin yararınadır!

Yazın da kışın da kış uykusuna yatmış başkanların uyanması için her altı ayda bir seçim şarttır!

Bu dönemde yapılan işlere (hizmetlere) gelince, elbette gözle görünür somut işler olmak zorundadır. Ya bir kavşak çalışması, ya çevre düzenlemesi, ya çöp konteynerlerinin türlü türlü desenlerle boyanması… Yani çöp konteyneri boyanırken gözlerimiz de boyanmış oluyor!

Hak ettiğimiz üzere aklımızla dalga geçiyorlar.

Hemen hemen her alanda olduğu gibi yozlaşma belediyelerimizin öncel hastalığı durumunda (toplumun tezahürü).

“Devlet-i Ebed Müddet” düsturu yerini “İktidar-ı Ebed Müddet” yanılgısına bırakmış ki yozlaşmayı tetikleyen ana etkenlerden birisi budur.

Ya partileri iktidardadır ya da o şehirde halkın zihninde/yüreğinde öylesine kazınmışlardır ki, sonsuzluk duygusunun verdiği rehavetle, işletme körlüğü, miskinlik, yaratıcılıktan yoksunluk, adam kayırma, ihaleye fesat, ihalenin taşeronun taşeronuna hatta onun da taşeronuna yaptırıldığı garip ilişkiler silsilesi almış başını gidiyor…

Birçok belediye başkanı adayı için seçim çoktan bitmiş durumda. Başkan adayımız esas mücadelesini aday gösterilme sürecinde verdi ve kazandı. 

Peki, o şehir kazanacak mı? Muhtemelen hayır.

İstanbul’a gelirsek…

İmamoğlu partisi tarafından desteklenecek mi? Garip bir soru değil!

CHP’nin kendi adayını desteklemediği bir duruma yakın zamanda tanıklık ettik.

İmamoğlu, ajandasında ne yazıyor olursa olsun seçimi kazanmayı elbette ister ama kaybedilmiş seçim sonrası için de hedefleri İstanbul Belediye başkanlığından daha küçük olmayacaktır.

Özgür Özel öyle veya böyle İmamoğlu düellosuyla karşı karşıya kalmak zorunda!  Ama karşısında nasıl bir rakip görmek ister!

Rakibin seçim kazanmış olanı mı revadır yoksa seçim kaybedip de havası biraz sönmüş olanı mı? Sanırım havası sönmüş olanı!

Tüm bunlara Kılıçdaroğlu’nu ölümüne destekleyenlerin de kuyruk acısını eklersek, İmamoğlu ittifaksız gireceği bu seçimi kaybetmeye yakın duruyor.

İktidar partisinin adayı Murat Kurum ise bir takım eksilerine rağmen karşı mahalledeki karışıklıklar dolayısıyla öne çıkıyor.

Emir komuta zincirinin bir parçası olacağı izlenimini veriyor ki fazlasıyla kurumsal bir duruşu var. Kanal İstanbul projesi ile ilgili konuşmaması da bu kimliği destekliyor.

Oysa İstanbul özgür ve özgün bir ruha teslim edilmelidir.  O ruh tarihi bilmeli sanattan anlamalı ve kangren olmuş sorunları yönetebilecek radikal bir vizyona ve iradeye sahip olmalı.

Kanal İstanbul projesi İktidarın idaresinde olsa bile sonuçlarıyla İstanbul’u etkileyecek ve büyükşehir belediye ile koordinasyon içinde çalışılmayı gerektirecek bir proje, üstelik rafa kaldırılmış değil…

Murat Kurum’un bu konuda birkaç laf etmemesi özellikle kararsız seçmenin gözünde emir demiri keser, ne denirse  onu yapacağım izlenimi uyandırıyor…

Ve İstanbul’un deprem gerçeği…

Maalesef hiçbir adayın bu konuda küçük göz boyamalar ve laf salataları dışında önümüze koyabildiği bir yol haritası yok…

İstanbul enkaz altında kalmak için gün sayıyor.

İstanbul, tüm seçimlerden bağımsız kaybetmeye doğru vaktini tüketiyor.

AKP bu seçimde oy kaybına uğrayacak mı?

Genel seçimde kendini alternatifsiz gören, tereddütlü bir şekilde AKP’ye bir kez daha oy veren hatırı sayılır bir kesim var ki bu kesim aynı zamanda ekonomik gidişattan olumsuz anlamda en fazla etkilenen kesim,  sürekli öne çıkarılmaya çalışılan GSMH dan payına en az düşen kesim…

Bu seçim genel seçim olsa yine AKP’ye oy verecek kesim….

Ama ne var ki  yerel seçim onların gözünde genel seçim kadar stratejik bir mesele değil… 

En azından beka meselesi değil! Kulak çekmek, ayar vermek isteyecekler…

Özellikle İktidar partisinin mevcut belediye başkanını aday göstermeyip yeni adayla seçime girdiği belediyelere dikkat edin!

AKP’nin bile memnun olmadığı adamdan halk zaten memnun değildi ama seçilen yeni adaylar ya doğru değil ya da geçmişin mirası onları sandıkta olumsuz etkileyecek.

Kazanacaklar belki ama oy kaybederek kazanacaklar…

Muhtar adaylarına ayrı bir pazantez açmak gerekiyor…

Hemen hemen her mahallede kadın adaylar işe el atmış durumda…

Sevindirici çünkü erkek muhtarların mahalleye bir katkısı olduğuna en azından yaşadığım mahallelerde tanık olmadım.

Okullarda sınıf anneliği kaldırıldığında esas mahallenin anneye ihtiyacı var diye içimden geçirmiştim… Varsın bütün muhtarlar kadın olsun!

Yılmaz Büyükerşen.
Hoca Eskişehir’de aday değil… Yaş: 87

Bir şehir nasıl sevilir, kısa zamanda nasıl bu kadar değiştirilir, değerli hale getirilir.

Hoca, güzel bir örnektir…

Anadolu üniversitesinin kampüsünü gezin, Eskişehir’i gezin…

Heykel üzerinden Hoca’yı karalamaya çalışan fukara için ise üzülmekten başka bir şey elimden gelmiyor.

CHP’nin belediyeler için bir üst organizasyon biriminden bahsetmesi ve bunun başına Hocayı getirerek kendisini onurlandırması da ayrıca güzel bir davranıştır.

Biz Hoca’ya hiçbir zaman parti gözlüğüyle bakmadık…

İsterim ki halkım da bu seçimde parti gözlüğünü çıkarmış olsun.

Sami RENÇBER
Adapazarı