Beşiğin Neredeyse Vatanın Orasıdır 

SEBAHATTİN KARACA

Dünyanın Kendi Yavaş, Ama Çarkı Hızlı Dönüyor.

Mesleğim, işim, uğraşım ömrümün yarıdan fazlasını aldı. Dile kolay tam 54 yıl. Hoşlandığım işime her gün, seve seve gittim. Keyifle kapılarını açtım. Konuklarımızla ilgilendim. Çalıştırdığım tüm elemanlarıma otelciliği ve turizmi daha çok sevdirmeye ön ayak oldum.  Kendilerini geliştirmeleri hususunda hiçbir teşviki hiçbir zaman esirgemedim. Pek çok elemanım kendilerini öyle iyi yetiştirdi ki, sonraki gelişmelere ben bile şaştım. Aralarında, İngiltere’de restaurant açan, Alma Ata’da büyük bir otele genel müdürlük yapan, Amerika’nın San Francisco Hava Limanında bir kafe zinciri yöneten, seyahat acentası kuran, otel kiralayıp işleten, temel iş ahlakını edindikten sonra, tıbba gidip doktor olan, ya da mühendis olup önemli inşaatlara imza atanlar oldu. Yazıya başladığım an”da aklıma gelemeyenler de var. Bu türden olumlu gelişmeler ne yalan söyleyeyim beni hep ziyadesiyle mutlu etmiştir.

Hayat şüphesiz sadece mutluluktan ibaret değildir. Yanında elbette üzüntü, hayal kırıklığı, ayrılık, hasret, sabır, tahammül, kıtlık, yokluk, bolluk, sevinç, şüphe, endişe, korku, kandırılma, aldatılma, dolandırılma, hastalık da dahil olmak üzere daha neler var neler.!  Bunların tamamını hatta daha da fazlasını bu güzelim ülkede uluslararası iş olan turizmle iştigal ediyorsan yaşarsın.! yaşatırlar.!   İnsan 40 – 50 yılda o kadar çok olumlu ve olumsuz şeyleri görüyor, yaşıyor, tanıklık ediyor ki, hangi birini anlatsam acaba gerçekten bilemiyorum.

Hiç unutmadığım, en iyi bildiğim, daha doğrusu ülkemiz gerçeklerinin öğrettiği şeylerin başında gelen en önemli husus şudur. Bu ülkenin herhangi bir şehrinde turizm ve otelcilik yapacaksan, başta yedek su depoların ve vidanjörün hatta alan müsaitliği varsa, arıtma yaptıracaksın. Bu da yetmez, onları bile çalıştırmak için jeneratör gereklidir. Ondan da kaçınmayacaksın. Çünkü suların kesildiğinde elektriklerinde gittiği halleri çok yaşadık. Görüntü kirliliğine karşı sokağını, caddeni kendi imkanlarınla temizlemeyi baştan kabul edeceksin. Gürültü kirliliğine karşı kapı ve pencerelere en az üç cam hatta dört cam yaptıracaksın ki otelin konukları camı kapattığında dışarıda gece, gündüz süren ve bitmek bilmeyen gürültü ile müşteri memnuniyetsizliği doğmasın. Kimlik bildirme yasasına göre Bakanlığın yazılımından kaynaklanan akıl almaz cezayı bir gün ansızın yersin. Haklılığını kanıtlamak mahkeme de bile mümkün olmaz.  “Turizm alanı” dersin, kolları sıvar yatırım yaparsın. Bir de bakarsın ki yatırım yaptığın yer turizm alanından çıkartılmış. Onca milli servete yazık olurken, yatırımcı girdiği girdaptan nasıl çıkacağını düşünmeye başlar.

Terör, bombalar, patlamalar, grevler, lokavtlar, küresel ekonomik krizler, ülke içi huzursuzluklar, komşu ülkelerle olan gerginlik, körfez krizi, Saddam, Irak, Suriye olayları, doğal afetler, belirsizlikler v.s. bütün bu olumsuzluklar önce yatırımcıya ardından yöreye ve son olarak da ülke turizmine zarar verir, belini büker. Bazen de öyle bir zarar verir ki, O yükün altından bir daha kalkamazsın.

Şükürler olsun bütün bunların üstesinden gelip, sahip olduğum meslek aşkı, insan sevgisi, Türkiye tutkusu sayesinde sorunların altından kalktım. Her krizde ön görülerim, sezgilerim ve çabalarım sayesinde tüm olumsuzlukları bertaraf ederek, yılların tecrübesi ile kendi çapımda bir marka işletmede yarattım. Bundan dolayı da gururluyum, mutluyum, ancak şu satırları yazdığım sırada uzun süreden beri Dünya’yı kasıp kavuran, Koronavirüs vakası maalesef ülkemizde de görüldü. Anında, yurt içinden ve yurt dışından rezervasyon iptalleri geldi bile. Bu sene turizm  zor geçeceğe benziyor. Uçak şirketlerinde iflaslar başladı. İstanbul’da konferans salonları kapandı. Muhtemelen ülke insanımızın tutkusu olan maçlar bile seyircisiz oynanacak. Benzer şeyler dalga dalga yaygınlaşacak. Bu durum başta ülkemizde, turizm olmak üzere, daha pek çok sektör için gerçekten bugüne kadar görülmemiş kötü sonuçlar doğurabilir.  Aslına bakarsanız, son bir aydır bizde de vuku bulduğunda, kendime ne yapabilirim ne yapmalıyım? gibi çok soru sordum. Elbette kolonya, el dezenfektanı, yüz maskesi, muayene eldiveni, dezenfekte ürünlerini tedbiren aldım. İyi ki almışım. Nasıl almayım elemanlar var. Konuklar var. Gelen giden var. Nitekim haber duyulur duyulmaz insanlar, kolonya kuyruğuna girdi. Bir iki saat içinde eczanelerde maske bitti. Umarım kısa zaman da raflarda her şey bitmez. Bazı ülkelerde örneğin makarna daha raflara konmadan bitiyor. Dilerim Allah’tan ülkemizde benzer olumsuzluklar yaşamayız.

Kırk yıldır onca sorunları bertaraf etmek için, illa da bir çare bulmuşken, korkarım bu defa elleri kolları bağlı oturmak zorunda kalacağım.

Bu ülkeyi seven derdine de, sıkıntısına da katlanır. Bu defa bende öyle yapacağım. Unutmamak lazım,beşiğin neredeyse vatanın orasıdır.”

Sebahattin Karaca

sebahattinkaraca35@hotmail.com

www.sebahattinkaraca.com