Foça'da sürdürülebilir turizm için çanlar çalıyor!
FOÇA, FOÇA KOCA FOÇA
94' Yaz başıydı. Tatil yaptığımız Alanya’dan Foça’ya dönerken, özellikle Bodrum üzerinden İzmir’e oradan Foça’ya geçmeyi istedik.
Çünkü büyük kızımın lise arkadaşı Bodrumluydu.
Yatılı okudukları sırada biz de ailece tanışmıştık.
Sebepler çoğalınca Bodrum’a varınca tanıdıkları ziyaret kaçınılmaz olacaktı.
Yollar bu günkü gibi rahat değildi. Daha dar ve dönemeçliydi. Mesafe de uzundu.
Buna ragmen keyifli bir yolculuğun ardından Bodrum’a vardık.
Önceden bildiğimiz adrese göre, Merkez Adliye Cami yakınlarında oturuyorlardı.
Evi kolay bulduk. Ancak evde kimse yoktu.
Teknoloji de bu günkü gibi gelişmemişti.
Alanya’dan çıktığımızda “geliyoruz” diye haber verememiştik.
Neyse ki komşuları durumu görünce hemen yardımcı oldular. Önce “onlar, yaz aylarında Bodrum kalabalık olunca, Gümbet’e gidiyorlar, yazı orada geçiriyorlar” dediler.
(Gümbet o zaman çok daha sakindi)
Komşularının yardımıyla dostlarla buluştuk. Yedik, içtik, muhabbet, sohbet derken, güzel bir günün ardından ertesi sabah Foça’ya gelmek üzere yola koyulduk.
Ne varkı şu “kalabalıktan dolayı yazları Bodrum’da oturmuyorlar” sözü ne yalan söyleyim yıllarca kafama takılmıştı.
Ancak bu yıl Ramazan bayramında Foça’da yaşadıklarımızdan sonra, durumu çözdüm.
Bodrumlu dostlarımızı şimdi daha iyi anladım.
80’Lİ YILLARIN FOÇA’SINDAN
1980’li yıllarda nüfusu 2.850 civarında iken, Foça Turizm Danışma Müdürlüğünde, hatırladığım kadar yazıyorum, Yılmaz Gencer Bey, Manolya Sucukcu Hanım, Gürsel Özbey Hanım, Ali Çakmak Bey çalışıyorlardı.
O yıllarda bir yandan Tatil Köyünde konaklayan, diğer yandan danışmaya gelen yerli yabancı turistlere yardımcı oluyorlardı.
Ali bey ise, diğer rutin işlerinin yanında birde cumartesi günleri Foça girişinde yerini alır, Foça’ya gelen yabancı araçları sayar, bunun üzerinden istatistikler tutulurdu.
Buradan varmaya çalıştığım nokta şurası.
O yıllardan başlayarak 2010’lara kadar en azından hafta sonlarında genel olarak da Cuma günü aracıyla gelen yerli turistler, Cuma-Cumartesi otelinde kalır, garson tarafından salataların ve flambelerin masada yapıldığı restaurantlarda, iki gün yer içer, barlarında eğlenirdi.
Hafta sonunun ardından ya Pazar akşamı ya da Pazartesi Foça’dan ayrılırdı.
Gelenler, Foça’nın hafta içi güzelliğine hafta sonu güzelliği de katarlar, bereketi de beraberlerinde getirirlerdi. Bu durum giderek önce Cumartesi gelmeye, Pazar gitmeye dönüştü.
Ardından İZBAN’ın sunduğu ulaşım imkanıyla sabah gel-akşam git şeklini aldı.
Bu alanda yaşanan değişiklik, Foça’da yeme-içme ve eğlence mekanlarında farklılıklar doğurdu.
Eskiden, ekmek arası köfte satan bir tane bile mekan yokken, şimdilerde köşe bucak balık dahil, her şeyi ekmek arasına koyup satan mekanlarla doldu.
Ve yine eskiden, gece mekanlarında eş veya arkadaşlarıyla güzel vakit geçiren topluluklar, şimdilerde ellerinde bira şişesiyle, ya yollarda tırıstlıyor, ya da biraz sonra eşek şakası sonucu,kavga edeceği arkadaşlarıyla kumsalda veyahut ağacın altında, kuytu bir yerde sarhoş olmaya çalışıyor.
Sahilde bir büfe, yaz aylarında 2 kamyon dolusu küçük su, bir tekel bayii, bir kamyon dolusu bira satarken, tüm restaurantlar birarada bir kamyon rakı satamıyorsa, plajlarda çoğul kalabalık erkeklerden oluşuyorsa, Foçalıların pek çoğunun gidecek “Gümbet’leri” olmadığından, sezon başında önce hafta sonlarını, sonra da Temmuz- Ağustos aylarını evlerinde geçirmeyi, bilinen nedenlerden dolayı plaja gitmemeyi tercih ediyorsa, burada sürdürülebilir turizm için çanlar çalıyor demektir.
DUBROVNİK EYLEMİ
Adriyatik Denizi kıyısında bulunan, Kotor ve Burugge gibi dünyanın en iyi korunmuş kentlerine benzeyen ve Unesco’nun korunması gereken şehir seçtiği, Dubrovnik’in başta belediye başkanı ve ardında halk olmak üzere 3-4 sene önce başlattığı bir girişim var.
Girişimde diyorlar ki,
Ey.! Avrupa Birliği, Dubrovnik’e günde 25.000 turist geliyor. Oysa Kentimiz iyi koşullarda sadece 7.000 turisti ağırlayabilir.
Aşırı ziyaretçi nedeniyle, Eski Tarihi Kentin sokaklarında caddelerinde aşır derecede kalabalık oluyor.
Sonuçta gelen turistler özenle görmek istedikleri tarihi değerlierimizi göremiyorlar.
Ortaçağ hayatına dokunmak, yaşamak istiyorlar ama yaşayamıyorlar.
Eski kent çıkışı Pile Gate Meydanında ulaşım çekilmez oluyor. Otoparklar yetmiyor. Dolaysıysa Dubrovnik Şehri, aşırı kalabalıktan dolayı kendisini ziyaret edenleri mutlu kılmakta zorlanıyor.
Bu da Kentimizin uzun uğraşlar sonucu yakaladığı “sürdürülebilir turizmi” çok yönden tehdit ediyor.
Bu itibarla “lütfen Dubrovnik’e sınırlı sayıda turist girişi için bir eylem planı geliştirin” diyor.
Bana göre Foça’mızın değerlerini korumak ve kollamak, çağdaş yaşamın ihtiyaç duyduğu (altyapı dahil) her bir eksikliği kısa sürede tamamlamak, kültürel etkinlikleri arttırmak, balıkçılığın ve turizminin ehli ellerde gelişimini sağlamak, kent ekonomisini kalıcı ve sağlam zemin üstüne oturtmak demek, içinde yaşanabilir bir Foça’yı, sürdürülebilir bir turizmi yaratmak demektir.
Not; Foça görselleri için, Sayın Hasan Eser’e teşekkürlerimle.
Sebahattin Karaca
sebahattinkaraca35@hotmail.com