Foça'nın 60'lı Yılları, "Şahane Foça"

SEBAHATTİN KARACA

Menemen’liydi  Şükrü Kaya Sever, aynı zamanda genç bir Öğretmendi. 1959 yılında Foça’ya tayini çıktı. Foça’yı daha önce hiç görmemişti.  

Adını iki anı ile aklında tutuyordu.

İlki, Foçaspor’un – Menemenspor’a bir maçta  10- 0 yenilmişliği, diğeri  ise, Babası askeri birliğe sebze ve meyve  vermek veya verdiğinin parasını  almak için  Foça’dan, elinde mercan balıkları ile geri dönmesiydi.  

Annesi mercan balıklarını görünce “Bey, yine mi Foça’daydın?" derdi. 

1959 yılının 27 Şubat’ında, Foça otobüsüne bindi. Otobüs  belediyenin idi.

Şoförü Refik Elko, onu takım elbiseli, kravatlı, elinde bavul ile gördüğünde, verdiği önemden olacak, önde oturan başka bir yolcuyu arkaya gönderdi. Onu öne oturttu.

Bavulunu merdiven ile çıktığı otobüsün üstüne, ip ile sıkı sıkı bağladı. 

Fadıl Bey durağında, otobüsün üstüne, içindeki yolcular kadar insan ve hayvan bindi.

Bir koyunu da kucaklayıp yukarıya bağladılar.

Türkeli kavşağına kadar yol fena değildi.

Sola, Foça yönüne dönünce bir toprak yol başlamış oluyordu.  

Otobüs  arkasında bir toz bulutu bırakarak gidiyordu.  Yol boyunca başka bir araca rastlamadan bir buçuk saat sonra  tepeden Foça göründü. İnsanı büyüleyen güzellikteydi. 

Yolculardan bir  kısmı evlerine kadar götürüldü. Meğer adet öyleymiş.

Yolcular caddeden, sokaktan hatta evlerinden alınırmış.

 İlerleyen yıllarda, garaj yapılınca bu alışkanlığa son verildi.

 “Eski köye yeni adet.” diye halk isyan etti.    

Eşyalarını, Belediye parkı içinde lokanta ve memurlar kulübü görevini de gören otelin ikinci katına bıraktı.

Ortaokulu aramaya başladı. Soğuk nemli bir hava vardı. Issız, sessiz 1250 nüfuslu büyük bir köy gibiydi.  

Küçük Deniz'e doğru yöneldi. “Ah ne güzel bir koy! Balıkçı motorları, kayıkları çevrelemiş kıyıyı. Bir tane bile Alamana yok” diye mırıldandı.  

Halbuki 3 tane Alamana (Balık tutmak ve yük taşımak için kullanılan büyük kayık) vardı. Bunu sonradan öğrendi.

Okulun yerini soracak insan arıyordu. Biraz sonra karşısına bir yaşlı çıktı. (Emekli polis, Hamdi Sayın) tam bugünkü buzhane yanında "Beyefendi, acaba ortaokul nerede?" diye sordu.

Dönüp tuz deposunun arkasını gösterdi. Bir rampaya tırmandı.  

Karşısında gemici feneri görünümde kırmızı kiremitli bir bina duruyordu.

Elli metre uzaklıktaydı. Artık okulun sınırları içindeydi.. Bir kartal yuvası görünümünde ortaokul binası dimdik ayakta duruyordu.
 

NE GÜZEL GÖRÜNÜŞ ! 
     Sağında, aşağıda Küçük Deniz koyu var. Ressamlar ve şairlere ilham olacak güzellikte.

Eğzotik panaroma! Deniz sabahın sessiz ve soğuk maviliği içinde.

Balıkçı kayıkları süslüyor Küçükdeniz’i.

Hemen arkasında  Rumlardan kalan taş binalar,  yaşmak gibi sarıyor koyu.

Binalardan çıkan baca dumanları, bahar gibi yayılıyor çevreye.  

Doğuda, tepe üzerinde yer değirmenleri usta bir heykeltraşın elinden çıkmış gibi ve çam ağaçları yemyeşil.

 Şubat  olduğunu  sabah serinliği hissettiriyor..

Okula girdiğinde büyükçe bir salon ve koşuşan öğrenciler  gördü. “Öğretmen yok herhalde” diye düşündü.

Ortada büyük bir yeşil  ping  pong masası vardı. Müdür Nihat Acar ile tanıştı. Müdür kendisine kardeş gibi davrandı.

Müdür, aynı gün Kaymakam  ve  Belediye başkanı  Mustafa Konuk  ile  Mal müdürü Hasan Hüseyin Ataşak ile tanıştırıldı.

Belediye Başkanı Mustafa Konuk ve Demokrat Parti ilçe başkanı sayesinde mal müdürü inhayı (Atama hakkında yazı yazılması) beklemeden maaşını 28 şubat tarihinde ödedi.

İlk öğretim müdürü Aydın'a  tayin edilince Ali Kaya yerine geldi.  

Sabırlı, iyiliksever ve uyumlu  insandı. Fransızca öğretmeniydi. Pek çok dersin yanı sıra beden  eğitimi derslerinde girerdi.  

Isınma hareketlerinden sonra  basketbol , voleybol,  yakar top oynatırdı. Mevsimine göre ağaç da diktirirdi.

1940 yıllarında Foça’da; 
Foça’da o tarihlerde 4500 civarında nüfus yaşardı. Dört adet tuz deposu vardı. Vardiyalı olarak 500 kişi çalışıyordu. 1940 yıllarında süren 2. Dünya Savaşı sıkı yönetim koşullarının uygulanması sonucu, İzmir Çamaltı Tuzlası’ndan, tuz santrifüj ve yükleme kanallarıyla doğrudan gemilere yüklenmeye başlayınca, tuz depoları atıl kaldı ve kapandı. İşsiz kalanların önemli bir bölümü iş aramak için başka yerlere giderken, bir bölümü ise köylerde ziraat işinde çalışmak üzere Foça’dan ayrılınca nüfus 2200’e kadar düştü.

Sıkı yönetim gereği, Yabancı uyrukluların da Foça’ya girişi yasaklandı. O derece ki,   bu durumdan haberi olmadan gelen bir yabancı uyruklu, Foça girişinde durdurulup gözleri bağlanarak , Garnizona  getirilip,  ifadesi alındıktan sonra, Foça sınırından dışarı çıkarılıyordu.

Foça’daki akrabasına misafir olarak gelenlerin, Foça  girişinde yanına muhafız olarak bir asker veriliyordu.

Misafir gideceği yere kadar asker nezaretinde  gidiyor,  akrabası geleni kabul ederse, asker geleni orda bırakıp görevine dönüyordu.

Belediye Hizmetleri  
O  tarihlerde  Belediye  Binası, Belediye Parkı içinde Eski Rum Okulu  olan  Taş binaydı. Belediyede 1 Başkan, 1  Muhasip, 1 Zabıta  Memuru ( Benimle  Zabıta memuru 2 olmuştu )  1 kasap, 1 park- bahçe işçisi, 2 temizlik  işçisi, 1 elektrik  makinisti ve yağcısı, 2 şoför, 2 şoför muavini vardı. Tüm Belediye  işleri bu kadar personelle  yürütülüyordu.

Balıkçılık
    Foça’da o zamanlar alamana üç tane idi. Birisinin sahibi İzmir’den gelen aslen  Girit’li  olan Hasan Reisdi,  Zehra Teknesi  ve Uğur ile Kürşat bu işle uğraşıyorlardı. Her yer balık kaynıyordu. Fakat tutulan balığı İzmir’e götürecek kamyon yoktu. O zamanlar da Mercan , büyük kırmızı Barbun, Çıpra kaynardı. Ortaokulun üst avlusunda, Latif Beytorun’un oğulları Nevzat ve Muharrem kurdukları dalyanda bol balık tutarlardı.          
 

Fırın
Büyük Deniz’de kubbeli bakkalın yanında fırın vardı. Hasan Basri Coşkun işletirdi.  Sonradan 2 fırın birden açıldı. Birisini eski Melaike marketin yanında Behlül  Dana açtı. Yaşlı bir Arnavut’tu.  Diğerini Çarşı Lokantasının karşısında Ödemişli Talat açtı. Pişkin, kıkırdak, buğday kokulu ekmekler çıkmaya başladı.

Kasap Üç kasabı vardı Foça’nın. Büyükdeniz’de Kasap Hasan , bugünki  tüpcü Ercan’ın karşısında, diğeri, şimdi ki Yurt içi Kargonun yanında, sonuncusu ise,  şimdiki  Susam sokağında  Kasap Zeki ‘de açtı, kapattı.

Yoğurtcu 
Üç yoğurtçu vardı : Küçükdeniz’ de Mustafa Yurcu, bugünki Gratis’in yerinde. Hatta Mustafa’nın oğlu Hasan, kurabiyeler  yüzünden düşmesi sonucu sakat kaldığı için onlara 20 yıldan fazla ceza vermiş ve onları raftan indirmemişti. Diğeri Simge Emlak karşısında Niyazi Oran , üçüncüsü Büyükdeniz’de, Ethem Mete yoğurtları güzeldi. Baharda mis gibi koyun yoğurdu da yaparlardı.

Lokanta
 İki de Lokanta vardı. Muhittin usta  ,tam kubbeli bakkalın karşısında , bugün ki Gönülcan’ların dükkanında  4 türlü yemek yapardı.  Çok nefis ve temizdi yemekleri.  . Muhittin usta ,kibar bir insandı. Diğeri de yine aynı sırada bugünkü Tüpçü dükkanında Mustafa Usta çalışırdı. Şişman ,göbekli, aynı zamanda çıkıkçılık da yapardı.      

 Manav
  Bir tane manav yoktu.  Bakkal dükkanı önünde satılırdı . Bir kaç çeşit meyve ve sebze hepsi bundan ibaretti.  Foça halkı genelde meyve ve sebzeyi Menemen Perşembe pazarından alıyordu.

 Eczane 
 Her şeyden önce eczane yoktu , Doktor Yavuz Güven’in bir tane ecza dolabı vardı. Bugün ki  Özkoç’ların evinin yanındaydı . Daha sonraları Dr. Mehmet Aydemir’in ecza dolabı da oldu. 

Bakkal
  Bakkal dükkanı çoktu. Küçükdeniz’de  yan yana Adnan Alpsoy,   Hakkı Alpsoy , daha ileride Ahmet İrez , Suat Adalı , Bergamalı Mehmet,  Büyükdeniz’de Aksekili Mustafa,  İlhami Söylemezoğlu , Hasan Aksoy , Kemal ,Mahmut  Irmak ve Yüksel Coşkun , son olarak Soğukkuyu girişinde Hayati Sevi.

Pazar yeri
   Vatandaşlar ayakkabı , giyim eşyası ,kumaş, tahta, kireç ,çimento , sebze ve meyvelerini her türlü ihtiyaçlarını Menemen’den  karşılardı.  Foça’da Halil Özel  (Emin Özel babası) tek tuhafiyeciydi.  Selçuk Dirim belediye başkanı iken , ilk Foça pazarının açılmasına ön ayak oldu.  İş bankasının karşısındaki tüm blok ve arkasında ki belediye pasajının bulunduğu alan mezarlıktı.  Bu alan Pazar yeri olarak düzenlendi. Cumartesi günleri Pazar kurulmaya başlandı. Ancak Pazara Kızılkayalar, bir ayakkabıcı, köylülerden bir kaç sebze ve meyve satıcısı gelirdi. Başka pazarcı rağbet etmiyordu. Selçuk bey , Foça’da cumartesi günü pazarın kurulduğunu duyurmak için Menemen- Aliağa -Bergama ve yakın ilçelerine bir görevliyi  propaganda turlarına çıkarırdı. Bir müddet sonra çalışmalar sonuç verdi.  Foçalılar yavaş yavaş haftalık sebze ve meyvelerimizi kendi pazarlarından karşılar oldu.

 Ulaşım  ve  Şoförler
  İzmir’e günde 3 otobüs  giderdi.  Şoförler ; Halil, Karagöz İbrahim, Pepe İsmail Yirmibeşoğlu,  Ahmet peker , Sezai Eli, Cahit ,Giritli, Refik Elko idi. Karagöz İbrahim tipik bir şöfördü.  İleri görüşlüydü.  İlk özel otobüs yazıhanesini şimdi ki Keyif kafe yerinde kurmuştu:  “Boğa” isimli otobüsü buradan kalkardı.  Küçükdeniz sahil yolu Komando Okulunda biterdi.  Büyük deniz sahil yolu ise  şimdi ki Carfoursa önünde son bulurdu. Bu yollarda  Arnavut taşı döşeliydi.  Bunun dışında ki  tüm yollar toprak stabilize yoldu. Yeni Foça’ya denizden veya  at eşek sırtında  gidilirdi.   

Elektrik
 Sürekli elektirik yoktu. Şimdi ki belediyenin bulunduğu alanda Rauf Çelebi’ye ait Bir diesel jeneratör vardı. Buradan kent aydınlatılırdı. Makinadan iyi anlayan Sadi Emiroğlu işletirdi. Akşam saat 20.00 dan 24.00 a kadar elektirik bulunurdu.  Daha sonraları bir jeneratör  kuran Foçalı Nevin Sanlı, resmi dairelere ve evlerin bazılarına elektrik verirdi..

Sinema ve Eğlence
 Bir sinema, şimdi ki Akbank’ın olduğu yerde, Esat Kaan otelinin altındaydı. Diğer sinema da Kaynak otelinin karşısında, Jandarmanın bulunduğu yerde idi. Açıkhava sinemasıydı. Bir başka açık hava sineması da şimdiki Dörtler Ekmek Fırınının arkasındaydı. Benzer bir eğlence yeri de Kerim Güven ‘e ait (Ali Kaya’nın kayınpederi) tütün deposu idi.  Burada seyyar tiyatro ve müzik grupları sanat icra ederlerdi.   

Belediye
 Belediye Binası Sırrı Kalyoncu’nun kahvesi önünde tek katlı ,üç küçük odadan oluşmuş dar bir yerdi. Mustafa Konuk Belediye Başkanı , Bayram Oğuz muhasebeci, Süleyman Ege personel sorumlusu idi. Belediyenin iki tanınmış personeli vardı. Hasan Efendi çok amaçlı çalışırdı. Atlı arabası ile kasaplara et getirir ve tellallık yapardı. Okur yazarlığı yoktu.Tayfur Merul odacıydı. Hasan Efendi’nin annesi Sıdıka teyze , ev süpürgesi ile sokakları süpürürdü.

Kahvehane
Başlıca üç kahvehane vardı. Küçükdeniz’de  Foça restaurantın olduğu bina , diğeri ise  Celep Restaurant ın işletildiği binadaydı. Üçüncüsü ise, Nahiye müdürü Ahmet Özyemişçiler’in di. Şimdi ki Sırrı Kalyoncunun kahvenin güneyinde denize doğru uzanmış bir binadaydı. 
 Fotoğrafcı  vardı.  Ama Fotoğrafhane yoktu.  Sabri ve Adil Yirmibeşoğlu’larının babası körüklü ve sehpalı makinesi ile vesikalık fotoğraf çekerdi. İlhami Söylemezoğlu, Hasan Aksoy’un dükkanlarının karşısında dışarıda asılı siyah perdenin önünde resim resim çekerdi.
    Avukat yoktu Foça’da. Daha sonraları  Ferit Oğuzbayır’ın oğlu, Doğu Oğuzbayır bir büro açtı. Yasa gereği beşten fazla avukatı olmayan yerlerde dilekçe  yazan muhakkipler dava vekili olarak mahkemede davaya girerlerdi. 3 kişiydiler Ahmet Uygun ,Osman Mert ve Halit Erol.
   2 taksi şöförü vardı. Reşat Elko ve Hüseyin Kefi , ( Dr.Recep kefi’nin babası). Arabasına iyi bakardı. 

 Yağhane

 Reha Midilli’nin tüm dükkanlarının olduğu yer,  yağhaneydi.  Kasım - Ocak aylarında eski usul ile gece gündüz çalışılırdı. Zeytin dolu çuvallar  binanın üç tarafına yığılırdı. Güçlü - kuvvetli insanlar çuvalları sırtlarında taşırdı. 
Bir başka yağhane Rauf Çelebi’ye aitti. İsmetpaşa mahallesinde şimdi ki Tedaş tahsilat şubesinin bulunduğu bloktaydı. Reha Midilli’nin yazıhanesinin yanında, Demirci Şevki Kefi usta, at arabaları tamir ederdi.
İlçe Jandarma Komutanlığı eski binasının altı cezaevi idi. 10 -15 arasında mahkum vardı. Bugün ki (Anfitiyatro cafe kafe ) onların  volta attıkları ve voleybol oynadıkları avlusu idi.
Polis yoktu,  güvenliği jandarma sağlardı. Polis teşkilatı Tatil köyü ile birlikte kuruldu
Tanınmış balıkçılar
    Küçükdenizde :  Mustafa Dağlı, Hüseyin Dağlı, Kaya Dağlı, Alim Dağlı kardeşler- Hüseyin (delirdi ) Nevzat- Muharrem -İhsan -Hüseyin -Şerif Beytorun kardeşler, Zeki, Halil Behçet’in babası , Naile’nin (Hüseyin Dilsiz) Ali Girgin ,Hüseyin Gönülden (Şeker reis ve Erdoğan’ın babası) , Aruzun Kemal , Remzi, Dada İsmail ,Todi Ahmet , İbrahim , Muharrem Kuaç ,Arus Haydar , Muzaffer Poaç, Topal Fahri’nin kardeşi liliko Ali, Mehmet Ali Çiloz, Onpara Mehmet , Koz Mustafa (Kozlu Dayı),Badanacı Remzi ,Kara Yılmaz, Halil Baltacı, Hasan Günay , Dayko İbrahim ve karısı 
      Büyükdeniz’de : Vesayi, Demir Ali ,Hasan Tesen ,Recep Sarı ,İbrahim Sarı ,Hasan Sarı ,Kabak Niyazi, Bahri ,Rodoslu Ahmet ,Naci Safer , Celil Safer ,Yaşar Nurkal ,Rodoslu Hüseyin Sevimli , Ali’nin kardeşi Şevki (adliyede çalışan)
 İki deniz arasında tatlı rekabet vardı.  Çocuklar kendi aralarında, Foça’nın her yerinde köşe kapmaca, Abarca, körebe, kaydırak,saklambaç, çelik- çomak ve top oynardı. Hatta top yoktu. Terzi  Tayyar Nuray’a  bezden top diktirirlerdi. Çocuklarda hal böyle iken, büyükler arasında   illa Küçükdeniz  Büyükdeniz  diye sürdürülen  tatlı ve  gizli bir rekabet vardı . Büyükdeniz yerlilerden  oluşuyordu. Buna mukabil Küçükdeniz, Limlili, Selanikli , Arnavut , Boşnak, Kosova  muhacirlerinden tevekkül ediyordu. Soğukkuyu’da oturanlar ise genelde , at arabacılık, besicilik, badanacılık, gibi işler yaparlardı. Ancak çalışkandılar. İlçe yönetiminde bulunanların çoğunluğu Büyük Deniz’de oturduğundan kendilerini daha imtiyazlı görürlerdi. Havalıydılar. Büyüdeniz halkı Küçükdeniz’de ki kahvelere pek gitmezdi. Küçükdeniz semtinde oturanlar da diğer tarafın kahvelerine mecburi olmadıkça girip çıkmazdı. Memurlar kulübü hep Büyükdeniz’deydi.  Bir gün Küçükdeniz’de ki kahveye giden memurları  yadırgadılar öyle ki “kahvede kumar oynanıyor “diye şikayet bile ettiler. 

Sebahattin Karaca

Kaynak: Şükrü Kaya Sever ‘in (Yaşam Kavgam) adlı çalışmasından alıntı.
Süleyman Ege (Belediye Eski Başkanı)
Raife Nalan Karaca