Turizmin en zor yılı ve en zorlu sınavı
Keskin Bıçak Sırtındayız
2019 turizm sezonu iyi geçmişti. Türkiye rekor kırmıştı. Turizmcinin yüzü gülmüştü. “Fazla gülme, başına bir iş gelecek “derler ya! Öyle oldu, nazar değdi. Yılın sonunda adı ilk defa duyulan ve birkaç ayda tüm Dünya’yı saran Korona virüs başta turizm olmak üzere her şeyi tepe taklak getirdi. Ülkeler ardı ardına aldıkları tedbirleri sıkılaştırmaya başladı. Önce 65 yaş üstü, sonra 20 yaşa kadar gençlerin sokağa çıkma yasağından, şehirler bazında karantinalara, şehirler arası yolculuğun yasaklanmasından, ülkeye giriş-çıkışın yasaklanmasına kadar geldi dayandı. Alınan tedbirler, konulan yasaklar turizmi tam anlamıyla bitirdi. Elbette insan sağlığının her şeyden önemli olduğunu düşündüğümüzde, alınan tedbirlerin ne denli doğru olduğu aşikardır. Hatta alınan her önlemi sonuna kadar desteklemek gerekir. Doğanın tokatı mı, hıncı mı, yoksa intikamı mıdır bilinmez ama, bilinen tüm Dünya devletlerinin hastalıkla mücadele için seferber olduğudur. Bu ülkelerin hastalığa bakış açısı ve sahip olduğu maddi imkanlar çerçevesinde virüsle mücadeleleri, aldıkları tedbirleri, verdikleri destekleri birbirinden farklı oluyor. Ekonomik olarak güçlü, bilim adamı olarak zengin ve yeterlilik açısından da donanımlı olan, hazırlığını iyi yapmış ülkeler, aldığı tedbirler ve uygulamaya soktuğu paketlerle, kısa sürede ülkelerini düzlüğe çıkaracaklardır.
Yoksulların İşi Daha Zor
Yoksun ülkelerin ise işi zor ve süreç de uzun olacaktır. Bu ülkelerde can kayıplarının yanı sıra ekonomik çöküş de kaçınılmaz olacaktır. Bunun beraberinde getireceği sonuç ise işsizliğin artışı olarak tecelli edecektir. Bu sekmendeki ülkeler daha ziyade sahip olduğu kısır dinamiklerle bir yandan virüs ile mücadele ederken, diğer yandan ekonomik olarak çok zor durumda kalacaklardır. Bu bağlamda daha çok bedeller ödeyecekleri bugünden bellidir. Elbette insan sağlığı her şeyin üstündedir. Ekonomisi güçlü ülkeler vatandaşlarının sağlığı için, aşı geliştirmek ve kullanmak üzere bilim adamlarını ve firmalarını seferber etmiş durumdalar. Bu uğurda açık açık birbirleriyle yarışıyorlar. Gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeler ise diğer ülkelerin bulacakları aşıdan medet ummaktadırlar. Elbette ki bizde elimiz kolumuz bağlı oturmuyoruz. 7 gün 24 saat tüm ülkemiz genelinde ve imkanlar dahilinde Koronavirüs’ün kendisi ve etkileriyle hatta doğuracağı krizi ile mücadele ediyoruz. Yetiyor mu? yetmiyor mu? bunu zamanla daha iyi göreceğiz. Ama öngörüm o ki; başta hava yolu şirketlerimiz, turizm seyahat acentalarımız, ulaşım firmalarımız, otellerimiz, her şeyden de önemlisi sektörde çalışanlarımız olmak üzere hepsi bu krizle nasıl boğuşacak, nasıl baş edecek izleyeceğiz ve sezon sonunda göreceğiz.
Bizim dışımızda da ülkemiz turizmiyle ilgili şeyler olmuyor değil. Örneğin, şu ana kadar başta Almanya olmak üzere pek çok Avrupa ülkeleri ve Rusya, vatandaşlarının Türkiye’de tatil yapabilecekleri doğrultusunda hiçbir olumlu sinyal vermedikleri gibi, “Türkiye’ye gitmeniz halinde hükümetimiz sorumluluk kabul etmeyecektir” diye beyanda bulunanlar bile oldu.
Hatta Almanya’nın güçlü dergisi Der Spigel’in bir iddiasına göre; Almanların Türkiye’de Korona Virüs hastalığına yakalanmaları halinde, Türkiye’nin hastalara tedavileri sırasında kullandıkları ilacın sıtma tedavisinde kullanılan ilaç olduğunu gerekçe göstererek bu sebepten Alman vatandaşlarının Türkiye’ye gelmelerine yeşil ışık yakmadığı doğrultusundadır.
Sezonun Ortasındayız Ama Daha Tıs Yok.
Temmuz ayına girdiğimiz şu günlerde anlaşılıyor ki, ülkemize turist gönderecek ülke sayısı çok ama çok sınırlıdır. Daha önce Avrupa Birliği, 1 Temmuz’dan itibaren Türkiye için “olumlu olabilir” diyerek umutlandırmıştı. Oysa şimdi gelen bir haberde tam tersi gelişme oldu. Bu bağlamda bazı ülkelerle birlikte 1 Temmuz’da Türkiye’ye gitmeyin uyarısı geldi. Bu bağlamda ülkemizde turizm maalesef aşağıya doğru daha da hızla bir inişe geçecektir. Hatta dip yapacaktır. Ardından ülkece dip yapan turizmi, tekrar sürdürülebilir seviyeye çekmek için yıllarca sil baştan çalışmamız, uğraşmamız gerekecektir.
Böylesine bir krizle karşı karşıya olduğumuz berbat durumun altından ise sadece devlet teşviki ve desteği ile kalkabiliriz. Aksi mümkün değildir. Bu süreçte pek çok firma öyle bir ekonomik dar boğaza girecek ki, ya iflas edecek ya da o noktada yurtdışından, yurtiçinden daha güçlü bir başka firma tarafından yok pahasına satın alınacaklardır. Ne demişler birinin yaşadığı kriz diğerine fırsat doğurur. 2018’de iyi olan, 2019 yılında ise zirve yapan Türk Turizmi, Covid-19’a maalesef koskoca hazırlıksız yakalandı. Seyahat acentaları otellere oda opsiyonları için kaparo ödedi. Oteller tedarikçilerle sözleşme yaptı, avans ödedi. Tedarikçiler üreticilerin malını bağladı. Şimdi acenta müşteri bulamıyor, otele gönderemiyor. Otel tedarikçinin malını alamıyor. Tedarikçi üreticiden kaçıyor. Bu bakımdan bu illet Korona, daha şimdiden yukarıdan aşağıya doğru, zincirleme olumsuz etki yarattı. Turizmde yaşanan herhangi bir olumsuzluk her zaman ve doğal olarak inşaat, mobilya, ulaşım başta olmak üzere 52 sektörü zora sokar. Pek çoğunun iflasına yol açar. Sektörde faaliyet gösteren kişiler, kuruluşlar firmalar, yatırımcılar, turizmin önemli bir aktörleridir. İşi zora girecek bu aktörlerin, ekonomik olarak ayakta durması çok zor gözüküyor. Devlet desteği veya teşviki olmadan işletmesini ve istihdamı koruması mümkün değil. Bu duruma en iyi örneği Almanya’dan göstermek mümkündür. Sadece istihdamı koruyabilsinler gerekçesiyle Alman Hükümeti büyük bir tur operatörü olan TUI’ye çok uzun vadeli sıfır faizli 14 Milyar TL kredi verdi.
Kalifiye Eleman Sorunu Büyüyecek
Tüm dünyayı saran Korona virüsün beraberinde getirdiği ülkeler arası seyahat yasağıyla ya da sınırlandırmalarla daha işin başında korkunç bir çıkmaza giren turizm sektörü içinde en çok mağduriyeti şüphesiz turizm çalışanları yaşayacaklardır. Zaten sektör için kalifiye elaman bulmak zor iken, hali hazırda sektörde çalışmakta olan kalifiye elemanların krizden dolayı sektör değiştirmesiyle, ülkemizin sadece turizm ekonomisi değil, kalifiye eleman kaybından dolayı da turizm hizmet standartlarında düşüş yaşanacaktır.
Keskin bıçak Sırtındayız.
Hangi sebepten olursa olsun son 50-60 yıldır büyük mücadelelerle en azından Akdeniz ülkeleri ile rekabet etme yeteneğini kazanmış olan turizmimiz, iş bu yaşanan krizden dolayı bir alt lige düşmemek zorundadır. Umarım hükümetimizin, girdiği dar boğazdan çıkması için turizme vermiş olduğu destekler, teşvikler, ucuz maliyetli krediler faydalı boyutlarda olur. Ancak bu sayede yeniden ve hızlıca ayağa kalkmak ve diğer dünya ülkeleriyle rekabet etmek mümkündür. Unutmamak lazım bacasız sanayi olan “turizm sektörünün” ülkemize 40 milyar dolarlık bir girdisi vardır. İstihdam ve ekonomimiz için çok önemlidir. Turizmi ihmal etmek, kendi haline bırakmak, şüphesiz yapabileceğimiz en büyük hata olur.
Bu bakımdan sektör içerisinde faaliyet gösteren hava yolu şirketleri, acenteler, otelciler, yatırımcılar, Turizm Bakanlığı ile sıkça bir araya gelerek yapacakları istişarelerle durma noktasında olan turizmimizi krizin ardından kanatlandırıp uçmasını sağlamak, sektöre yeniden ivme kazandırmak, yeni atak ve hamleye hazır vaziyette tutmak zorundadırlar. Bu iş için yarından tezi yok A, B, C planları yaparak hazırlıklı olunmalıdır. Elele verildiğinde bu sorununda altından kalkabileceğimize inanıyorum. Umarım gidişatlar ve bu uğurda yapılacaklar, Korona virüs ile darbe yiyen sektörü, turizmciyi, bir başka hayal kırıklığına daha uğratmaz.
Sebahattin Karaca
sebahattinkaraca35@hotmail.com
www.sebahattinkaraca.com