Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu ve Yol Ayrımı
ESİR ŞEHRİN İNSANLARI
“İstanbul'u, bir kuleden seyreder gibi gözünün önüne getirdi. Az ışıklı bir ihtiyar şehir önünde ordular, donanmalar boğuşmuş, içinde ihtilaller, isyanlar patlamış. Muhasaraların açlığını, zaferlerin tokluğunu, yaşamanın her çeşit sevincini, acısını, toprak derinliği, gökyüzü enginliği ölçüsünde duymuş İstanbul...
Şu anda, doğum ağrılarıyla kıvranan genç kadınların, ölüm halinde hastaları, içenleri, sevişenleri, mahpushane kapılarında nöbet bekleyenleri, cinayet işleyenleriyle bir uçsuz bucaksız yaşama kargaşalığı...”
İstanbullu çok zengin, Avrupa’nın çeşitli yerlerinde eşi ile birlikte sosyete hayatı yaşayan, iyi eğitimli, hemen her konuda gayet donanımlı, iyi niyetli belki ilk bakışta biraz saf fakat gerçekte ziyadesiyle akıllı ve temiz kalpli, hiç çalışmamış, kendisine hiç iş düşmemiş, babası padişah vezirliği yapmış bir paşazade düşünün. İşte bu paşazade, eşini ve bakamaya doyamadığı yavrusunu yanına alarak işgal altında bulunan memleketi İstanbul’a gelecek, ayağının tozuyla yaşam kavgasına tutuşacak, geçirdiği dönüşümle bizleri kendine hayran bırakan bir Kuva-cı olacak ve Mütareke Dönemini adeta bize yaşatacaktır.
Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu ve Yol Ayrımı isimli kitaplardan oluşan bir üçleme. Vatan sevgisini, dürüstlüğü, ihaneti, yılgınlığı ve korkuyu kahramanımız Kamil Bey üzerinden okuduğumuz, mükemmel karakter analizleri ile sizleri o yıllara götürecek bir başyapıt.
"Her milletin kendine göre davranışı olur. Bizim millet her zaman kuvvete tapmıştır. Eşkıyadan başka muhalif görmemiş bir memlekette Avrupa metotlarıyla çalışılır mı?" Şu cümlenin ne anlama geldiğine ve bundan ne kadar önce yazıldığına bakın. Yaşadığımız dönemden farkı var mı?
Kemal Tahir, İngiliz yanlıları ile Kuva-yı Milliye yanlısı vatanseverlerin mücadelesini tarihi olaylar ışığında anlatıyor. Farklı görüşlerdeki karakterlerin düşünce yapısı ve Türk toplumu anlayış ve davranışı üzerine yaptığı gözlemlerin bu kadar isabetli olması, maalesef günümüzde geçerliliğini koruyor olması yazarın tahlillerini anlayabilmemiz açısından muhteşem olmuş. Yazar, romanımızın kahramanı Kamil Bey’i asla mükemmel ve kutsal bir insanmış gibi sunmamış, günahlarıyla sevaplarıyla anlatmış bu da olayları daha gerçekçi kılarak, işgal sırasında olan bitenle örtüştüğünde okumaya doyulamayan bir hikaye ortaya koymuş.
Tam anlamıyla siyasi bir üçleme yazmış olan Kemal Tahir, milli mücadelenin baş mimarı Mustafa Kemal Atatürk’den 'Sarı Paşa' diye bahseder ve bu lakap esaret altındaki İstanbullu için adeta dillerden dillere dolaşan bir duadır. İngiliz hakimiyetini kabul etmeyen her birey Sarı Paşa’ya destek olmak için çalışmakta elinden hiçbir iş gelmeyenler bile ayak işlerini yaparak kurtuluşa katkıda bulunmaya çabalamaktadır.
Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun işgalci güçlere son ve kesin darbeyi vurmasını sağlamak ve Anadolu'dan atmak için düşünülüp planlanan gizli bir harekat idi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 20 Temmuz 1922'deki oturumunda kendisine dördüncü kez olmak üzere Başkomutanlık yetkisi verilen Mustafa Kemal Paşa taarruz kararını haziran ayında almış ve hazırlıkları gizli olarak yürütmüştü. Büyük Taarruz Ağustos'un 26'sını 27'sine bağlayan gece Afyon'da başlamış, kuşatılan düşman birliklerinin Mustafa Kemal Paşa'nın bizzat idare ettiği Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde imha edilmesi ile Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştı.
Tarihimizin en anlamlı zaferlerinden, en haklı mücadelemiz, Mustafa Kemal’ in dehası, kararlılığı sayesinde kazandığımız 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
Şehriban AKI BAKIR