Ekonomik savaşta devletin sübvansiyonu

SERBEST KÜRSÜ

Artık herkes biliyor ki; Türkiye adı konulmamış bir savaşın içinde. Geçen yazılarımızda detaylı olarak anlatmıştık. Evangelistlerin karşılarında en büyük rakip gördükleri Türkiye’ye karşı başlattıkları bir savaş bu. Kimilerine göre 3.Dünya savaşı, bir diğerine göre Kıyamet (Armegedon) savaşı, görünen yüzüyle ekonomik savaş, bizim açımızdan ikinci kurtuluş savaşı. Pek çok siyasetçi, devlet adamı, yazar, çizer bunu söylüyor ama en önemlisi Türkiye Cumhuriyetinin en yetkilisi Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye karşı başlatılan bu savaşı pek çok kez konuşmalarında ifade etti. Dolayısıyla başka söze hacet yok.

Şimdi özel sektörün ama sonra devletin sorunu

Düşmanların Türkiye’ye karşı başlattıkları bu savaşta kuşkusuz en büyük silahları Dolar. Hiçbir karşılığı olmadan istedikleri gibi bastıkları dolarla, ekonomik saldırıyı gerçekleştiriyorlar. Dolarla yapılan bu saldırıya karşı sadece halktan ve milletten bir şeyler beklemek olmaz. Zaten devletimiz de üstüne düşen görevi yapıyor. Savaş, tıpkı bir doğal afet gibi açıkça bir mücbir sebeptir. Normal şartlar yerine acil plan eylemleri devreye girer. Dolayısıyla adı konulmamış bu savaşta devletin acil eylem planları içinde zarar gören milli müteşebbisleri sübvanse etmesi gerekir. Tabiki devletin de imkânları bir yere kadar sınırlı. Tabiki bu devlet bizim, hepimizin. Ancak ülkede özel sektör biterse devlet çok daha büyük zarar görür. Yatırımların, ihracatın, istihdamın ve vergi ödemelerinin devamı özel sektörün durumuna bağlıdır. Bugün özel sektörün sorunu olan bir durum müdahale edilmez ise ileride devletin sorun haline gelebilir.

Dolar zade sanayicilerimiz

Geçen hafta İzmirli küçük bir KOBİ sahibi bize geldi ve yardım istedi. Yardım istediği konu şuydu. Devletin bir ihalesine girmiş ve kazanmış. Ancak kazandığı ihalenin hammaddesi yurtdışından geliyor. Yani Dolar ile satılıyor. İhaleye girdiğinde Dolar 4000 lira civarında. Seçimler ve seçim sonrası yeni yapılanma nedeniyle ihalenin sonuçlanması 2 ay gecikiyor. Bu arada Dolar 6500 olunca, şok durumu yaşanıyor. Dolayısıyla ihaleden çıkmak istiyorlar. Bu KOBİ sahibi, ben teminat mektubunu yakmaya hazırım diyor ama ihale kanununa göre yasaklı duruma düşecek. İhale yasaklısı olunca şirketin kapanması ya da büyük zarar sonucu yatırımları durdurup işçi çıkartması söz konusu olabilir.  Ayrıca daha da vahimi bir sonraki ihaleye giremeyince rakibi tek kalıyor ve tekel gibi tek başına ihaleye girip istediği fiyatı verebilir. Bu konuyu ihaleyi yapan devlet kurumundaki ilgili memura soruyor ve çare arıyor. Ancak ilgili devlet memuru, beklenen cevabı veriyor : “olmaz, yasaklı duruma düşeceksiniz” Hatta bu memur arkadaşlar hiç zaman kaybetmeden bakanlığa ilgili yazıyı adeta acele posta ile yazıp bu KOBİ’yi yasaklı duruma sokmaya çalışıyor. Neyse ki; duyarlı ve gelecekte ne olacağını bilen üst düzey memurlarımız var. Dolar mağduru KOBİ’ye bir müddet zaman verdiriyorlar. KOBİ biraz nefes alıyor ama bu da geçici bir çözüm.

Alman usulü sübvansiyon

Yaşanan bu problem sadece bize yardım edilmesi için gelen KOBİ’nin meselesi değil. Türkiye’de bu durumda olan çok sayıda mağdur milli ve yerli sanayici ve müteşebbis var. Ankara’daki bürokratlarla görüştüğümüzde çözüm için tek adres gösteriyorlar: “Tek ve yetkili çözüm Başkan Erdoğan!”  Bilmiyorum, bu problem Sayın Başkanımıza bu kadar detaylı anlatıldı mı? Bazı işadamları, ulaşamayız diyorlar ama bazen yazılan birkaç satır yazı çok büyük duvarları bile aşarak sahibine ulaşır. Diyeceğim o dur ki; Sayın Başkanım sanayiciler bu konuda sizden çözüm bekliyorlar. Elçiye zeval olmaz. Biz böylece iletmiş olalım. Ülke sizin de söylediğiniz gibi savaşın içinde. Bu bir mücbir sebeptir. Normal kanunlar yerine olağanüstü durumlardaki kanunlar işletilmeli ve devlet mağdurları sübvanse etmelidir. Ancak zararın tamamını devletten karşılaması beklenemez. Bir kısmını özel sektör bir kısmını devlet. Bu savaşta Almanların da rolü var ya, Alman usulü halledelim inşallah.

Türkiye’deki ABD’li bir arşiv firması hakkında şikâyet var

Duvarları aştıysak bu arada bize gelen küçük bir şikâyeti de bu vesileyle yukarıya iletmiş olalım. Ne kadar doğru bir şikâyettir bilemiyorum. Ama oldukça ciddi bir şikâyet söz konusudur. Mutlaka araştırılması gerekir.  Hani milli ve yerli diyoruz ya, yaklaşık 10 yıldır faaliyette olan milli ve yerli bir KOBİ’miz dijital arşivleme işi yapıyor. Bugüne kadar devlete iş yapmamış. Milli ve Yerli harekâtı başlayınca ekmek yerim deyip devlete teklif veriyor. Bir bakıyor ki; bazı devlet kurumlarında merkezi ABD’de olan bir yabancı kurum dijital arşiv işini almış. İsmi İron Mountain. Yani Türkçesi Demir Dağ. Aslında Amerikalılar böyle biz Türkler gibi isim tamlaması yapmazlar. Muhtemelen Amerika’daki bazı Türkler böyle isim takabilirler. Üstelik bu ABD’nin en büyük veri depolama şirketlerinden olan  bu “Iron Mountain” , adresi Pensilvanya olunca şüpheler artıyor. Detaylı bilgi için Abdulkadir Selvi’nin Hürriyet gazetesinde 4 Temmuz 2017 tarihinde yazdığı şu yazısını okumak gerekiyor. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/abdulkadir-selvi/fetonun-hesaplari-ve-devletin-istihbarati-40508544  Bu şirket hakkında gerekeni yazmış. Doğru veya yanlış bence mutlaka araştırılması gerekir.

RİFAT SAİT