Hayvanlar, Aynı Gezegende Yaşamı Paylaştığımız Canlılardır!
Yaklaşık 150 yıl öncesinden bu yana 4 Ekim günleri; çiftliklerde, doğal ortamlarında, sokaklarda, sirklerde ve hayvanat bahçelerinde bulunan hayvanlara merhametli davranılması, kötü muamele yapılmaması, iyi koşullarda beslenmelerinin sağlanması, korunmaları, işkence ve eziyetten uzak tutulmaları gibi konularda farkındalık yaratmak amacıyla Dünya Hayvanları Koruma Günü olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
Hayvanlar insanlar ve tüm diğer canlılar gibi kendi doğal dengelerinde yaşama, beslenme, barınma ve üreme hakkına sahip canlılardır.
Gezegenimizdeki ekosistemin varlığını sürdürebilmesi ve doğanın dengesinin korunabilmesinde hayvanların vazgeçilmez rolleri olduğu bilimsel bir gerçektir. Bu varoluşsal zorunluluk haklar boyutunu aşan, yaşamsal bir olgudur.
Ancak insanlık hayvan hakları konusunda duyarlılık geliştirene dek pek çok hayvan; eti, derisi, boynuzları ve hatta sadece avlanma zevkini tatmin etmek amacıyla öldürülmüş, sirklerde ve hayvanat bahçelerinde doğal tercihlerine uymayan ortamlarda tutsak edilmiş, işkence görmüş, sorumsuzca denek olarak kullanılmış ve daha pek çok yolla kötü muameleye uğramıştır.
Bugün de alınan birçok önleme ve elde edilen pek çok kazanıma karşın hayvanlara yönelik etik dışı davranışların insanlığa yakışacak oranda engellendiği söylenemez.
Öte yandan, etinden, sütünden, yumurtasından yararlanmak için beslenen çiftlik hayvanları; bazen kâr hırsından, bazen eğitimsizlikten, bazen duyarsızlıktan, bazen de olanaksızlıklardan ötürü konforsuz barınaklarda sıkışık, havalandırmasız, kalabalık, pis ve ıslak ortamlarda tutulabilmektedir.
Günümüzde dünya üzerindeki omurgalı büyük hayvan nüfusunun yaklaşık %90’nından fazlası insanlar tarafından beslenen hayvanlardan oluşuyor.
Bir anlamda insanlar bu hayvanların ebeveynleri. O halde onlara karşı başta bakım verme ödevi olmak üzere etik sorumluluklarımız var.
İnsanı “başkasının acısını duyabilen canlı” olarak tanımlayan Tolstoy’un izinden giderek, bu etik sorumluluğun hayvanları acı duyabilen canlılar olarak görmenin yanında, kendimizi ne denli insan olarak görmek istediğimizle de ilgisi bulunuyor.
Hayvanlara acı çektirmenin, zalimce davranmanın, onların yaşamsal gereksinimlerine duyarsız kalmanın bizi daha az insan yapacağını değerlendirerek davranışlarımızı ve hayvanlarla ilişkilerimizi düzenleyen politikalarımızı belirlememiz gerekiyor.
O halde bir kez daha düşünelim ve mümkün olduğunca çevremizin de düşünmesini sağlayalım. Biz insanlar, doğadaki canlılar var olabildiği kadar varız.
Hayvanları koruma gününün hayvan dostlarımızın sağlığı, refahı ve hakları konusunda gerçek anlamda bir farkındalık ve duyarlılık yaratmaya katkıda bulunmasını dileriz.
Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET)
Yönetim Kurulu